Görüşler

Al Sharq Forum’un kurucusu Wadah Khanfar yazdı: Türk medyası Şark'ın dilini anlamadı

Al Sharq Forum’un kurucusu Wadah Khanfar yazdı: Türk medyası Şark'ın dilini anlamadı

Al Sharq Forum’un kurucusu Wadah Khanfar’a göre Türkiye son yıllarda iç ve dış politikada önemli gelişmeler sağladı ancak buna paralel olarak insan kaynağı yetiştiremedi. Buna medya da dahil.

Orta Doğu coğrafyasının siyasi, ekonomik ve sosyal problemlerine eğilen bir platform olan ve 8-9 Ekim’de İstanbul’da düzenlediği etkinlikle ses getiren Al Sharq Forum’un kurucusu, birçoğumuzun yakından bildiği biri: Wadah Khanfar.

Aslen Filistinli olan Wadah Khanfar, İslam coğrafyasının yakın tarihinde karşı karşıya kaldığı birçok toplumsal hadisenin tam orta yerinde gazetecilik yapmış bir isim. Güney Afrika’dan Hindistan’a, oradan Irak’a uzanan gazetecilik macerasında Al Jazeera televizyonundaki yöneticilik yılları önemli yer tutuyor. Al Jazeera’nin çoklu medyaya geçişinde ve global bir marka haline gelişinde etkili olan Khanfar, 2012 yılından bu yana kurucusu olduğu Al Sharq Forum’un yöneticiliğiyle meşgul. Kendisiyle hem İstanbul’daki toplantıyı hem de Orta Doğu’daki gelişmeleri kaonuştuk.

İstanbul’da iki gün süren Al Sharq Forum toplantısını nasıl değerlendiriyorsunuz, amacına ulaştı mı?

Bu toplantının önemi, karar alım süreçlerinde etkili isimlerin bir araya geldiği bir toplantı olmasından ileri geliyordu. Yaşanan derin krizlere doğrudan bir çözüm sunmak mümkün olmasa dahi bölgede yaşananları iyi analiz eden isimlerin, kanaat önderlerinin bir araya gelip tartışması, fikir paylaşımında bulunması hem geleceğe dair bir umut beslemek hem de ortak bir zemin bulmaya çalışmak açısından önemliydi. Esasında burada bir inisiyatif alındı ve geleceğe dair en azından beraberce bazı hayaller kurulmaya çalışıldı.

15 Temmuz’la ilgili Batı medyasının tutumu malum. Al Sharq Forum’un bu konuda yorumu nedir?

Batı medyası son birkaç yıldır böyle bir tavır içerisinde. Salt kendi perspektifleri, önkabulleri ve tabi önyargıları var. Sadece bunları baz alıyorlar. Darbe girişiminin ilk birkaç saatinde birçok Batılı basın kuruluşunun girişimi aklamaya çalışır yayınlarını hatırlayalım. Onlar bu perspektiften bakmayı tercih ettiler. Kendi zihinlerinde kurduklarından yola çıkıyorlar.
Toplumda gerçekten ne oluyor, toplum ne düşünüyor, nasıl dinamiklere sahip? Bunları göz önüne almıyorlar. Al Sharq Forum ise toplumun içinden gelen bilgilerin aktarımını, toplumu göz ardı etmeden ona ait dinamikleri ortaya koyan bir yaklaşımı benimsiyor. 15 Temmuz sonrası da tavrımız bu oldu. Zira sadece dışarıdan bakıp içeriyi görmeden getirilen yorumlar doğru olmuyor.

Türkiye’nin kendisini dışarıya iyi anlatamadığı yönünde eleştiriler var, ne dersiniz?

Türkiye son yıllarda çok büyük bir gelişme kaydetti. İç politikada büyük atılımlar yaptı, bir yandan kabuğunu kırdı. Bu gelişimin dış politikaya yansıması da kaçınılmazdı ve nitekim böyle oldu, Türkiye yeni roller üstlenmeye başladı. Bu bölge ile yani bizim ‘Şark’ dediğimiz coğrafyayla tekrar bütünleşmeye başladı. Hem de önemli bir aktör olarak…
Böylesi bir değişimin ve atılımın gerektirdiği unsur ise insan kaynağı. Ancak iyi bir insan kaynağıyla bu süreci iyi yönetebilirsiniz. Diplomaside, ekonomide, turizmde, sivil toplumda yani her alanda iyi yetişmiş insana ihtiyaç duyulan bir dönem anlamına geliyor bu süreç. Batı’da sesini duyururken, Şark bölgesine nüfuz ederken oranın dilini bilen, dinamiklerini kavrayan insanlar lazım. Ancak Türkiye bu sürece ayak uyduracak paralellikte insan kaynağına sahip olamadı. Örneğin ilişkiler geliştirilen bir Arap ülkesindeki muadiliyle eşleşecek kurumlar her zaman yahut her alanda mevcut değil. Halbuki düşünce kuruluşlarının, çalışmaların vs. bu doğrultuda artması ve ihtisaslaşması lazım.

Yeterince insan kaynağı yetiştirilemedi diyorsunuz yani?

Evet, öyle gözüküyor.

Medya da buna dahil mi?

Evet, Türk basını ve medyası da hem Batı’ya hem Doğu’ya ulaşacak yeterli kaynağı henüz sunamadı. Harika girişimler var, TRT World gibi TRT Arap gibi. Ama bunun çok daha yüksek seviyede ve daha nitelikli insan kaynağıyla yapılması lazım.

Suriye kriziyle ilgili ufukta bir çözüm görüyor musunuz?

Elbette görüyorum. Bu toplantıların amacı da bu çözümü hayal edebilecek bir zemin oluşturmak. Bakın şu an bölge bir dönüşüm geçiriyor, bu dönüşüm kolay da olmayacak. Sahada vahşi bir savaş sürerken büyük resimde bu dönüşümün ne olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Bu dönüşüm, bölgenin nihayetinde geçireceği bir dönüşümdü. Osmanlı yıkıldığından beri bu bölge kendine ait bir sistem kuramadı. Kendi kültürünü ve varlığını ortaya koyacağı bir sistem kuramıyorken de tiranik rejimlerin altında baskıya uğradı. Ve nihayetinde bu durum patlak verdi ve şimdi dönüşüm gerçekleşiyor. İnsanlar daha hür ve adil bir sistem için başkaldırdı. Neden Tunus’tan, Mısır’dan başlayıp bölgenin farklı yerlerinde bu durum yayıldı ve Suriye’ye sıçradı? Çünkü artık o kadar otoriterlik, baskıcılık, yozlaşma ve yolsuzluk birikmişti ki… Tüm bu durumlar hesaba katılınca böyle bir patlamanın gerçekleşmesi kaçınılmazdı. Ve bunun şu an çok vahşi sürüyor olması, bu patlamanın tarihsel olarak oturduğu bağlamı değiştirmiyor. Yaşanacak bir süreçti ve en nihayetinde bu çatışma sonlanacak. Zaten hiçbir çatışma ömür boyu süremez. Burada da bir gün çözüm olacak.

Zamanlamayla ilgili bir öngörünüz var mı?

Böyle bir dönüşümün tamamlanıp sistemin oturması 10-15 yılı alacaktır. Daha kısa sürede gerçekleşmez.

Daid Hearst’ün “ABD, Rusya ile yaptığı ateşkes anlaşması bozulunca kendini geri çekiyor, Katar ile Türkiye daha çok rol sahibi olacak” şeklindeki görüşüne katılır mısınız?

Öncelikle şunu iyi analiz etmek gerek, Suriye’deki yahut bölgedeki krizleri değerlendirirken üç katmanlı düşünmemiz lazım. Maalesef bölgedeki savaşlarda vekalet savaşları mefhumu söz konusu ve bölgemiz uluslararası gelişmelerden hiç de izole değil. Bu sebeple meseleleri yerel, bölgesel ve global katmanlarda ayrı ayrı ele almalıyız. Evet, yerel olarak mücadele sürüyor ancak çözüm için evvelâ bölgesel düzlemde süren Suudi Arabistan-İran çekişmesinin uzlaşmaya varması lazım. Global düzlemde ise ABD’ye karşı Rusya’nın sahaya geri dönüşü söz konusu ve bu durum Orta Doğu’ya doğrudan yansıyor. Global ve bölgesel güç dengeleri bu şekildeyken de onların vekili konumunda çok fazla aktör, yerel aktörlerle beraber Suriye’de sahada. Hâliyle her katmanda ayrı ayrı bir güç dengesi bulunmadan sorun çözülmez. Şu an Rusya’nın başını çektiği cephe daha önde duruyor çünkü Halep’teki gibi çok vahşice hamleler yapmaktan çekinmiyorlar. Ancak karşıda da küçümsenmeyecek bir cephe var. Ve bu gücün Rusya’yı dengelemesi lazım. Bu yüzden muhalifler şu an desteklenmeli ve Katar, Türkiye, Suudi Arabistan yahut kim olursa olsun bunu yapmalı. Başta belirttiğim güç dengesi projeksiyonu için bu gerekli.

Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını destekliyorsunuz yani...

Tabi… Türkiye’nin oradaki mevcut harekatı doğru bir karar ve kendi güvenliğini sağlamak için de buna ihtiyacı var.

MEZHEP ETKETİ VEKALET SAVAŞI İÇİN BİR ARAÇ

İran-Suudi Arabistan çekişmesi büyük bir Sünni-Şii çatışmasına döner mi?

Mezhep bazlı savaş zaten başladı ve hemen her yerde sürüyor. Irak’ta, Yemen’de, Suriye’de… Dediğim gibi, bu çatışmada en nihayetinde bir orta yol bulunması gerekiyor. Daha doğrusu, Suudi Arabistan ve İran bir yerde durmak gerektiğini hissedene yahut mecbur kalana kadar devam edecek. Ayrıca not edelim ki, buradaki mezhep meselesi savaşın asli sebebi değil. Mezhep etiketi, güç temerküzü ve bilhassa vekalet savaşını yürütecekler için bir aygıt olarak kullanılıyor. Maalesef bunu en çok da İran yapıyor.

Peki, bir Filistinli olarak Türkiye-İsrail arasındaki anlaşmayı nasıl görüyorsunuz? 

Bunu, en nihayetinde iki tarafın da başvurmak zorunda kaldığı politik biz çözüm olarak görüyorum. Öyle tarihi öneme sahip, çok köklü bir anlaşma olarak görmüyorum. Şartlar iki ülkeyi aradaki derin çatışmayı sona erdirmeye itti ve şimdilik böyle bir anlaşma yaptılar.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir