Barış Tuna 13 yılda kaleme aldığı ikinci romanı ‘Cennette Uzun Bir Kış’ın merkezine aşk acısını yerleştiriyor. Kitapta 90’ların Ankara’sında kesişen dört arkadaşın yaşamını gerçekçi bir üslupla anlatan Tuna, “Aşk nüfuz ettiği hiçbir bedende başka bir duygunun yaşamasına izin vermez” diyor.
ERKUT TEZERDİ
İkinci romanı ‘Cennette Uzun Bir Kış’ta Barış Tuna, 90’lı yıllarda Ankara’da kesişen hayatlar ekseninde derin bir aşk acısını okuyucuya sunuyor. Romanda aynı yoksul mahallede büyümüş Meral, Umut ve Serhat, Aslı karakteriyle karşılaşıyor. İç döküşler, ötekileştirme, sınıfsal ve kültürel çatışma yaşanıyor. Romanı 13 yılda yazdığını dile getiren Tuna, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Önce romanın sonunu yazanlardanım. 2000’de başladığım romanı 2004’te tamamladım ancak bazı editörlerden övgü almakla birlikte romanım reddedildi. İki yıl romanı bir kenara bıraktım ve doktora tezime odaklandım. 2007-2013 arasında romana yoğunlaştım, defalarca düzeltmeler yaptım. Aslında bu roman 2008’de de yayınlanabilirdi.” Romanda mesaj kaygısı gütmekten çok ‘göstermeci’ bir üslup benimsediğini söyleyen Tuna, “Mesaj kaygısının hikâyenin anlatımını bozduğunu, metni zayıflattığını düşünüyorum. Olanı tüm çıplaklığıyla göstermek de bir mesajdır aslında” diyor.
Romanın merkezine anlatıcı karakter Aslı’nın aşk acısını yerleştirdiğini belirten Tuna, “Aslı romanda ‘Aşk faşisttir, aşk, nüfuz ettiği hangi bedende başka bir duyguya yaşam hakkı verir ki? Gurursuzluğu bile görünmez kılan aşkın kudreti değil mi?’ der. Roman 80’lerin ve 90’ların Ankara’sında geçiyor. Aynı yoksul mahallede büyümüş üç kişinin yıllar sonra Aslı’yı da içerecek şekilde karşılaşmalarını anlatıyor” sözlerini kaydediyor. Romanda ayrıca toplumsal yozlaşma, yoksulluk ve kültürel çatışmanın önemli bir yer tutuğunun altını çizen Tuna şunları anlatıyor: “Amacım aile ilişkilerinin nasıl travmatik sonuçları olduğunu dört farklı karakter aracılığıyla göstermek. Aslı’nın yaşadığı trajediyi aktarmak yerine bu durumun onun ileriki yaşamında, aşk ve iş hayatına etkilerini anlatmayı tercih ettim. Keza aynı yoksul mahallede büyümüş olan Meral, Umut ve Serhat’ın yoksullukla mücadelesi bambaşka seyrediyor, hayatı kabullenme veya direnme biçimleri çok farklı.”
Romanın sırlarla dolu karakterinin de Serhat olduğunu dile getiren Tuna “Aslı, Meral ve Umut ile kurduğu çok özel bağlar nedeniyle romanın kesişim noktası Serhat. Pek konuşmayan, sessiz, hatta dilsiz biri. Geçmişten getirdiği günahları var, en önemli engeli bu sırları olsa gerek” diye konuşuyor.
