İstanbul'u tılsımlı gömleği giyen kahraman kurtaracak

İstanbul'u tılsımlı gömleği giyen kahraman kurtaracak

N. İpek Gökdel’in ‘Karakalem Ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi’adlı romanı, Yavuz adlı bir süper kahramanın öyküsünü anlatıyor. Gökdel “Yavuz geçmişten el alan bir süper kahraman. 500 yıl öncesine ait tılsımlı bir gömleği giyen bugünün delikanlısı” diyor. Kitap dünyanın en büyük çevrimiçi dizi ve film izleme platformu Netflix’te dizi oldu.

ERKUT TEZERDİ/İSTANBUL

Süper kahramanların altını çağını yaşadığı bugünlerde bizden bir hikâye de tüm dünyayı kasıp kavuracak. N. İpek Gökdel’in ‘Karakalem Ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi’ romanı, dünyanın en büyük çevrimiçi dizi ve film izleme platformu Netflix tarafından ‘The Protector’ (Muhafız) adıyla diziye uyarlandı. Bu yıl içinde izleyiciyle buluşacak. Deccal’in ordusunu kurmak uğruna İstanbul’u ele geçirmek isteyen bir tarikata karşı tılsımlı gömleği giyerek savaşan Yavuz karakterinin maceralarının anlatıldığı romanın dizi uyarlaması 10 bölümden oluşuyor ve başrollerinde Hakan adıyla Çağatay Ulusoy, Okan Yalabık, Ayça Ayşin Turan, Hazar Ergüçlü ve Mehmet Kurtuluş oynuyor. Gökdel ile romanı konuştuk. İkincisi hazırmış…

18-05/01/ekran-resmi-2018-05-01-235427.png

Neden böyle bir roman yazdınız, fantastik dünyanın sizi çeken yönü neydi?

Türkiye’de hızla değişen bir gençlik ve algı var. Bu romanı günümüz gençleri okusun, hem tarihimizden ilham alsınlar hem de yaşadıkları coğrafyanın kıymetini bilsinler istedim. Görsel medyada anlatılan sığ tarihten bahsetmiyorum. Hem evrensel hem yüzde 100 bize ait bir hikâyeden feyz alsınlar diye yazdım bu romanı. Türk bir kahramanla ilgilerini çekebilirsem ne harika, diye düşündüm açıkçası. Bir kişi bile okusa ve hikâyemden etkilense bana yeterdi.

‘Karakalem’i yazarken ilhamınız, çıkış noktanız neydi?

10 sene kadar önce, bu hikâyeyi ilk olarak sinema filmi senaryosu olarak tasarladık. İki senarist; Atilla Ünsal ve Aşkım Özbek ile beraber bir senaryo yazmıştık. İlham noktası ise Şifalı Gömlekler, İstanbul Efsaneleri ve Türk bir kahraman yaratmaktı. O zamanlar Harem Prodüksiyon adında bir yapım şirketim vardı. Acaba bu projeyi hayata geçirebilir miyim diye ulusal televizyon kanallarına gittim. Ama o 100 sayfalık senaryoyu hayata geçiremedim bir türlü. Aradan yıllar geçti... Bu öykü kenarda öylece duruyor, sürekli bana göz kırpıyordu. ‘Tılsımlı Gömlek’, ‘Karakalem’ veya ‘Muhafız’ -adı ne olursa olsun- bunun evrensel bir hikâye olduğunu biliyordum. İçindeki tüm karakterler, kahramanın yolculuğu, ezoterik gizemler hepsi doğru yapılandırılmıştı. Geçmişle günümüzü birleştiren, tarihe kıymet atfeden ama aynı zamanda modern bir kahramanlık öyküsü yazdığımı gördüm. Hikâye hem tutarlı hem de disiplinlere uygundu. Yok olup gitmesine içim el vermedi. Madem artık TV yapımcılığı yapmıyorum, bu canım hikâyeyi baştan ele alayım ve roman haline getireyim dedim.

Sizin bir roman geçmişiniz yok ancak nasıl oldu da böyle akıcı bir metin ortaya koydunuz?

Kendi kurduğum yapım şirketinde çok başarılı senaristlerle çalışma şansı yakalamıştım. Hikâyenin iskeleti nasıl oluşturulur, yazılırken hangi aşamalardan geçer, kalbe nasıl dokunur… Bunları tecrübe ettim. Bir süre sonra TV projelerini kendim yazmaya başladım. Romanı yazarken de bu birikimden ve reklamcılık geçmişimden yararlandım.

Son yıllarda süper kahramanlar ortalığı kasıp kavururken böyle bir hikâye ortaya çıkıyor… Tamamen bize ait ve iddialı bir roman, haksız mıyım?

Aslında hem sözel hem de yazılı edebiyatımızda müthiş kahramanlarımız var, zaten. Turan Selçuk’un ‘Abdülcanbaz’ı, Karagöz ve Hacivat, destanlarımız... Ama ‘Karakalem Ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi’nin özel tarafı şu; Yavuz geçmişten el alan bir süper kahraman. 500 yıl öncesine ait tılsımlı bir gömleği giyen bugünün delikanlısı.

Tarihi araştırmaları nasıl yaptınız, nelere dikkat ettiniz?

Önce hikâyenin bir kısmının geçtiği dönemde hangi tarihi karakterlerin yaşadığını saptamam gerekiyordu. Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerini iyi araştırmam gerekti. Bunun ötesinde İstanbul’u sanki yeni baştan keşfetmeliydim diyebilirim. Pagan dönem, Doğu Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti. Bu kadar derin tarihi olan bir şehri didik didik inceledim. Bir sürü efsane okudum, kütüphanelerde saatler geçirdim. 500 yıl sonra bir delikanlıya bir gömü kalacaksa tarihi dikkatle yazmam gerekti.

Romanda Deccal’in ordusunu kurmak uğruna İstanbul’u ele geçirmek isteyen bir tarikatı anlatıyorsunuz. Görünürde böyle… Bu tarikatı biraz açar mısınız?

Romanı tek düzlemde okursanız kahramanı takip eder ve bir tarikatla savaştığını hayal edersiniz. Bu tarikat Deccal’e hizmet eden, dünyayı yönetmek isteyen kadim bir örgüt, der geçersiniz. Ama romanın alt metnine inerseniz, başka düzlemler keşfedersiniz. İstanbul açık ya da üstü örtülü birçok savaşa konu olmuş bir şehir! Roma dünyası ile Ortadoğu arasında kilit bir nokta. Jeopolitik öneminin yanı sıra tarihi birçok hınç, güç savaşı ve politik manevraların yaşandığı arena burası. Yani romanın alt metninde o melun tarikatı ‘diğer düşmanlar’ olarak da okumanız olası. ‘Karakalem’ de işte böyle önemli bir şehirde geçen bir roman. Romanda söylemek istediğim ise şu; Artık biz Türkler buradayız. Bizans da, Selçuklu da, Osmanlı da, Cumhuriyet de bizim. Hep bizim olacak bu kale.

Romanda Yavuz’dan sonra en önemli karakter Korkut. Hastalıklı fikirlere sahip. Hem Güneş karakterine hem de ideallerine karşı tutkulu. Fikirlerinden de ödün vermiyor. Neler söylersiniz?

Korkut benim çok sevdiğim bir karakter. Aslında adını Yavuz Sultan Selim’in üzülmesine rağmen öldürttüğü Şehzade Korkut’tan alıyor. Korkut babasız büyümüş, çok sevdiği annesi ikinci bir evlilik yapmış ve üvey babası Korkut’a sürekli şiddet uygulamış. Korkut’un anne sevgisi yarım kalıyor çünkü annesi intihar ediyor. Gençlik döneminde ise Korkut Güneş’e aşık oluyor ama karşılık bulamıyor. Tüm bu kırılma noktaları bir adamı ne kadar sert yaparsa Korkut da o kadar sert! Korkut’un çıkış noktası ise ölümsüzlüğü bulmak. Kadim bir tarikatın hizmetine giriyor, kendini ancak efsanelerin peşine düşerek var edebiliyor.

SAVAŞ ALANI BÜYÜYOR GERİSİ GELECEK

İkinci ve devam romanı gelecek değil mi? 

İkinci roman çoktan bitti, Ağustos 2018’de basıma girecek. Hikâye bu defa sadece İstanbul’da değil, Kudüs, Antakya, Roma ve Sahra Çölü’nde geçiyor. İkinci romanda hem Yavuz büyüdü hem savaş alanı.

‘Karakalem’in Netflix’te dizi olmasına nasıl karar verildi?

Bu proje 2008’den bu yana elimdeydi ama eşref saati meğer gelmemiş. Seneler sonra romanı okuyanlar O3 Medya’ya götürdüler, O3 Medya da Netflix’e. Hem özgün, otantik hem de bu topraklara ait genç bir hikâye aranıyordu. Ardından bir araya gelindi ve süreç başladı. Netflix milyonlara hitap eden bir platform. Dolayısıyla senaryo aşamasında hikâyenin değişeceğini biliyorduk. Başrolde çok beğendiğim genç oyuncu Çağatay Ulusoy oynuyor. Dizinin adı ‘Muhafız’ oldu, zaten bu ismi de ben bulmuştum, romanımın ilk adıydı. Sonradan ‘Karakalem Ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi’ koydum. Şimdi heyecanla ilk fragmanı seyretmeyi bekliyorum.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN