Minarede mahsur bırakan kitap

Minarede mahsur bırakan kitap

Saffet Emre Tonguç ve Aydın Sertbaş’ın ‘İstanbul ve Gece’ adlı kitabı okuyucuyla buluştu. Şehirdeki tarihi mekanların gece görüntülerinin yer aldığı kitap, Sertbaş’a pek çok ilginç macera yaşatmış.

IŞIL ÇALIŞKAN

Daha önce ‘İstanbul Hakkında Her Şey’, ‘Boğaz Hakkında Her Şey’ başta olmak üzere pek çok kitaba imza atan tarihçi-yazar Saffet Emre Tonguç, ‘İstanbul ve Gece’ adlı yeni çalışmasıyla bu büyülü şehri okurlarına farklı bir pencereden gösteriyor. Son üç yıldır çekilmiş fotoğraflarla İstanbul’u gece penceresinden görme fırsatı sağlayan kitap, birçok tarihi bilgi ve hikayelerle de desteklenmiş. Peki bu fotoğraflar kimin vizöründen? Asıl mesleği bankacılık olan Aydın Sertbaş, gündüz işte akşamları da fotoğraf makinesiyle sokaklardaymış meğer. Galata Kulesi’nden Pierre Loti’ye, Haliç’ten Ayasofya’ya İstanbul’un tarihi mekanlarında çekilen fotoğraflar için çıkmadığı çatı kalmamış Sertbaş’ın.

Fotoğraf çekmeye 1995’te başladığını belirten Sertbaş “Arkadaş grubuyla gittiğimiz Sümela Manastırı’nda hatıra olsun diye birbirimizin fotoğraflarını çekiyorduk. Sonra o karelere bakarken arka planlardaki manzaralar dikkatimi çekti. İlgim buradan doğdu” diyor. Tarihi eserlerin fotoğraflarını çekmeyi çok sevdiğini kaydeden Sertbaş, neden gece çekim yaptığını ise şöyle anlatıyor: “Gündüz çekilen fotoğraflarda mutlaka eserin önüne ya da arkasına görüntü kirliliği oluşturacak unsurlar giriyordu. Gece çektiklerimde ise karanlıktan dolayı bu tür kirliliklerin azaldığını, karanlığın bunları örttüğünü fark ettim. Bu nedenle ışıltılı ortamlar gündüzden daha cazip gelmeye başladı. Ayrıca gündüz sıradan görünen bir yapı gece aydınlatılınca olağanüstü oluyor.”

Sertbaş, gece fotoğraf çekmenin de zorlukları olduğunu belirterek bunları şöyle sıralıyor: “Çekim yapacağınız mekanı iyi tanımanız gerekiyor. Nasıl aydınlatılıyor, neresi ışıklı neresi değil bilmeniz şart. Ayrıca çekimin kalitesini arttırmak için kullandığınız ekipmanın gündüze göre daha iyi olması lazım. Ben genelde mavi saat dediğimiz güneş doğarken ve battıktan sonraki 15 dakikalık zaman dilimini tercih ediyorum. İstanbul mega bir kent bu yüzden trafiği, inşaatı çirkin yapıları hiç bitmiyor. Ama gece olunca bütün bu çirkinlikler yerini masalsı bir güzelliğe bırakıyor. Sanki bir film platosundaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Ama aydınlatma konusunda alacağımız çok yol var.”

17-01/19/19kr2kitap1.jpg

En çok Beyoğlu’ndaki St. Antuan Kilisesi’nin yukardan fotoğrafını çekerken zorlandığını kaydeden Sertbaş “Çekim yaptığım yer eski bir hava tahliye bacasıydı ve kokusu üzerimden bir hafta gitmedi. Özel izinle çıktığımız bir caminin minaresinde görevlinin bizi unutup evine gitmesi nedeniyle saatlerce karanlıkta beklediğim anları unutamıyorum” diye konuşuyor.

Saffet Emre Tonguç ile sosyal medya üzerinden tanışan Sertbaş, bu kitap sayesinde Tonguç’tan çok şey öğrendiğini belirterek “Alman imparatorunun bize hediye ettiği Alman Çeşmesi’nin aslında bugünkü Arkeoloji Müzesi’nde bulunan İskender Lahdi’ni almak için olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım” diyor.

ŞEHRE YAKIŞMAYANLAR GECELERİ SİLİKLEŞİYOR

Kitabın yazarı Saffet Emre Tonguç neden İstanbul’u gece anlattığını sorduğumuzda “Gece bence İstanbul’da sevmediğimiz ne varsa üstünü birkaç saatliğine örten bir zaman dilimi. Hatta estetik değerden uzak, şehre yakışmadığını düşündüğüm ne varsa daha bir silikleşiyor. Geriye de gece ve ışıkların çok yakıştığı muhteşem bir şehir bırakıyor. Mesela Sultanahmet’e gece çökünce ayrı bir tılsıma bürünüyor bence. Ya da düşünsenize bir yanınızda Rumeli Hisarı’nın diğer yanınızda Boğaz Köprüsü’nün ışıkları tepenizde dolunay ile sahilde yürüyüş yapıyorsunuz, bu harika anın tadını çıkarmak bedava” diyor.

Kitabı okuyanların camiden yalıya, müzeden kiliseye, gökdelenden tarihi çeşmelere kadar 110 ayrı yer göreceğini belirten Tonguç şöyle devam ediyor: “Kitabı almadan önce şu soruyu kendinize sormanız yeterli: Üç imparatorluğun başkenti olmuş 8 bin 500 yıllık bir şehirde yaşıyorum ve bu içindeki kaç yapı, kaç mahalle, kaç tarihi eser hakkında bilgi sahibiyim? Bu soruya verilecek yanıtta gizli aslında ilk kez neyi öğreneceğiniz. Kitapta Ayasofya, Topkapı, Süleymaniye Camii gibi İstanbul denince akla ilk gelen yapıları hem iç-dış mekandaki mimari detaylarla hem de tarihinden izlerle anlatıyorum; Frej Apartmanı, İtfaiye Müzesi gibi çoğu kişinin farkında olmadığı yerleri de tanıtıyorum.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN