Prof. Cemalettin Taşkıran: Putin 'Kürt koridoru' peşinde

Prof. Cemalettin Taşkıran: Putin 'Kürt koridoru' peşinde

Prof. Cemalettin Taşkıran, uçak krizi nedeniyle gerilen Türkiye-Rusya ilişkilerini ve Rusya'nın muhtemel hamlelerini Karar.com'a değerlendirdi. Taşkıran, "Çar karakteri sergiliyor" dediği Vladimir Putin'in, Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt koridoru oluşturulmasını destekleyeceğini belirtti.

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Cemalettin Taşkıran ile Rusya’nın tarihi stratejisini konuştuk. Putin’in bir çar gibi davrandığını ifade eden Taşkıran, hem yakın gelişmeler, hem de Osmanlı döneminden bu yana Rusya ile ilişkilerimizin tarihsel arka planı ışığında bundan sonra neler olabileceği hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Rusya’nın tarihsel stratejilerini iyi bilen biri olarak, Türkiye’ye karşı yürüttüğü politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rusya’nın Türkiye’ye karşı yürüttüğü politika son zamanlarda Gürcistan, Ukrayna ve Suriye’de olduğu gibi çatışma ve tehdit üzerinden yürütülen bir politika. Bu da Rus yöneticilerin hala, çağımızı ve demokratik değerleri anlamaktan uzak olduğunun bir işareti. Aslında başka türlüsü de Putin’in yetiştiği dönem ve şartlar dikkate alınınca beklenemez. Putin, her ne kadar devlet ciddiyetine ve sorumluluğuna sahip gözükse de tutum, davranış ve açıklamalarıyla tipik bir Rus Çarı karakteri sergilemekte, içte ve dışta sertliği ve acımasızlığı ile ön plana çıkmakta. Tavırları, hareketleri ve aldığı kararlar ile adeta bir imparator havası içerisinde. Kendi hırs ve çıkarları için her şeyi yapabilecek bir karakteri var. Mesela kendisine olan desteği ve Rus milliyetçiliğini arttırmak için önce Çeçen savaşını körüklemiş, sonra bu savaşı kanlı bir şekilde kendisi açısından sonlandırarak Rusya’da adeta kahraman olmuştu.

15-12/28/cemo7.jpg

Eski SSCB ülkelerine karşı tavırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Putin’in muhalefete tahammülü yok. Rusya’da bütün medya kuruluşlarını tekeline alarak, adeta muhalefetsiz iktidar olmuş, astığı astık, kestiği kestik bir hale geldi. Dış politikada Sovyetler’den ayrılan devletlerin içişlerine karışarak, Sovyet döneminden kalan alt yapı ve sistemi kullandı. Bu devletlerin siyasi, sosyolojik ve ekonomik yetersizlik ve sıkıntılarından yararlanarak, buralarda kendine muhalif yöneticileri zor ve hile ile yönetimden uzaklaştırdı, kendine yakın kişileri iktidara taşıdı. Bu tavır hem bölge hem de dünya barışı için ciddi bir tehdittir.

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Rusya’nın dışişleri bakanıyla görüşerek uçağın düşürülmesinin yanlış olduğunu söyledi. Bu görüşmeyi nasıl okumak gerek?

Bu Rusya’nın, Türkiye ile mevcut gerginlikte Kürt kartını oynadığının ve oynayacağının bir ifadesi. Demirtaş’ın ziyareti sonrası yapılan açıklamalar, Rusya’nın HDP’ye destek vermekle yetinmeyip, PKK’ya da yardım edeceğini gösteriyor. Rusya hiçbir zaman terörist bir örgüt olarak tanımlamadığı PKK ile uzun süredir ilişki içinde. Biliyorsunuz PKK operasyonlarında Irak’taki PKK kampları da hedef alınıyor. Anlaşılıyor ki Türkiye’de bazıları bunlardan çok rahatsız. Demirtaş’ın bu ziyaretini bu bağlamda da değerlendirmek lazım.

15-12/28/cemo2.jpg

Rusya açık açık PKK’ya destek vereceğini söylüyor yani…

Sadece söylemiyor. Yapıyor da. Biliyoruz ki Rusya zaten PYD ile işbirliği içinde. Suriye’de Kürt koridorunu birlikte oluşturmak çabasındalar. Rusya bu gruplara silah yardımı yapmaya başladı. Rusya, PYD’nin Kürt kantonu Afrin’i diğer Kürt bölgelerinden ayıran sınır bölgesini ele geçirme planına destek veriyor. Aslında bölücülere destek yeni de değil.

Kürtçülük hareketi Rusya'nın icadıdır 

Öncesi de var mı?

Rusların Öcalan ile ilk görüşmesi 1992 yılında Şam’da gerçekleşti. Aynı yıl Moskova’da Kürt Sempozyumu düzenlendi. PKK’lıların Rus Meclis binasında basın toplantısı düzenlemelerine izin verildi. 1997’de Rus milletvekilleri Öcalan’ı ziyaret etti. Suriye’den kaçan Öcalan’ın bir süre Rusya’da kalmasına izin verildi. Bunları hepimiz biliyoruz. Aslında bu terör örgütünün kuruluşunda da Rusya var. SSCB, Marksist ideolojik temelde örgütlenen PKK’nın 1978’de kurulmasını sağlamıştır. SSCB, PKK aracılığıyla Türkiye’ye karşı Kürt kartını kullanmak istemiştir. SSCB’nin çabalarıyla Suriye denetimindeki Helve ve Beka kampları PKK’ya tahsis edilmiştir. Barzani ise, 1983’de PKK’yı Kuzey Irak’a taşımıştır. SSCB’nin KGB Bölge Şefi Anthony Primakov ve Suriye yönetimi PKK’lıların eğitilmelerini sağlamışlardır. Teröristler Filistin kamplarında SSCB uzmanlarca eğitilmişlerdir. Öcalan 1998 yılında Suriye’den ayrılmasını müteakip ilk olarak Rusya Federasyonu’na gitmiştir. Rusya Federasyonu’nda aralarında milletvekilleri ve istihbarat mensuplarının da bulunduğu devlet görevlileri yardım etmiş ve bu ülkede bir ay barınmıştır. Müteakiben gittiği İtalya’da beklentilerinin karşılanmaması üzerine, 16 Ocak 1999 tarihinde tekrar Rusya’ya dönmüştür. Yani adı ister Çarlık, ister SSCB, ister Rusya Federasyonu olsun PKK hareketinin arkasında Ruslar hep vardı. Hatta Kürtçülük olayını siyasi olarak ortaya çıkaranın bile Ruslar olduğu söylenebilir.

İlk Kürt araştırmalarını Ruslar yaptı

Nasıl yani?

Meselenin PKK öncesi de var. Ruslar 19. yüzyılla birlikte Kafkasya’yı ele geçirip, Osmanlı ülkesi ile sınır olduktan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine yönelik bölücü çalışmaları aralıksız sürdürmüştür. Bunun için Petersburg ve Tiflis’te Kürtler üzerinde araştırma ve inceleme yapmak için iki ayrı merkez oluşturulmuştur. Bunun için Osmanlı Devleti’nde görevlendirdikleri ajanlar bu maksat için yoğun çalışma içine girmişlerdir. 1848-1866 yılları arasında Erzurum’da Konsolosluk yapan Alexandre Jaba, ilk defa Kürtçe sözlük hazırlamıştır. Bir başka Rus, P. İ. Lerh Kürtler hakında dil, kültür ve edebiyat derlemeleri yapmış, çalışmalarını Petersburg’da yayınlanmıştır.

Hocam biraz da Rusya’nın Balkanlar ve Osmanlı Ermenileri üzerindeki çalışmalarından bahseder misiniz?

Çarlık Rusyası komşu olduğu Osmanlı Devleti topraklarını bir tür doğal gelişme alanı olarak kabul etmekte olup Osmanlıların sırtından güneye ve güneybatıya yayılmak peşindeydi. Nitekim, Yunanistan'ın Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız olması büyük ölçüde Rusya'nın bu politikası sonucudur. Bu politikanın başta gelen unsurlarından biri de, Rusya'ya göre, Osmanlı Hıristiyanlarının hamisi olmaktır. Bu ise, Rusları Ortodoks Rumların yanı sıra Gregoryen Ermenilerle de ilgilenmeye sevk etmiştir. Rusya, Batı'da Balkanlara nüfuz etmeye çalışırken, Doğu'da da Kafkasya ile ilgilenmiştir. Bu gelişme Kafkasya'daki Eçmiyazin Ermeni kilisesini Rus tesiri altına sokmaya başlamıştı. Böylece de Rusya Ermenilerle ilgisini yoğunlaştırmaya başlamıştı. Bu ilginin altında bu devletlerin Ermenilere duydukları sempati değil, kendi emperyalist çıkarları yatmaktaydı. Doğu Anadolu'da hayali bir Ermenistan vaat ediyorlardı. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ve Osmanlıların bu savaşı kaybetmeleri sonucu meydana gelen gelişmeler üzerine Ermeni sorununun çıkması bu politika sonucudur. Rus ordusundaki Ermeni subaylar Osmanlı Ermenilerini devlet aleyhine kışkırtmaya çalışmış ve Ermenilere Balkanlardaki Hıristiyanlar gibi Osmanlı’dan ayrılarak kendi muhtar devletleri kurabileceklerini telkin ediyorlardı. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonucunda da bazı Slav kökenli Balkan ulusları bağımsızlıklarını kazanmıştı.

Bir de Kırım meselesi var…

Evet, aslında Kırım tam anlamıyla bir Türk yurdudur. 1473’ten 1783’ye kadar Türk toprağı olarak kalmıştı. Kırım, 1783’te Çariçe 2. Katerina döneminde ilhak edildi. 1954’te, Sovyet lideri Nikita Kruşçev tarafından Ukrayna’ya devredilene kadar Rusya’nın parçasıydı. Kruşçev, Rus hakimiyeti altına girişinin 300’üncü yıldönümünde Kırım’ı hediye olarak Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ne verdi.

Ancak SSCB’nin 37 yıl sonra çökmesiyle bugün hem Ukrayna, hem de Rusya için bir anda önem kazandı. Buna rağmen Putin’in, 2. Dünya savaşında Polonya’ya saldıran Hitler gibi, Ukrayna’nın Kırım bölgesini işgal etmesi ve ülkenin diğer şehirlerine askerlerini sokarak savaşması hukuksuz ve anlaşılmaz bir durumdur. Bu işgal öncelikle, Rusya’nın ve Putin’in imzaladığı anlaşmalara saygı duymadığı, her anlaşmayı işine geldiği gibi ihlal edebileceği anlamına gelir ve dünya barışı için çok ciddi bir tehdittir.

AB ve ABD'yi Kürt koridoruna razı edebilir

Peki bundan sonra Rusya’nın Türkiye politikası ne olur? Muhtemel gelişmeler hakkında tahminleriniz neler?

Rusya PYD ile yakınlaşmayı hızlandıracaktır. Son HDP heyetinin ziyaretini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Rusya PKK ve PYD’ye destek verecek ve Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletine dönüşecek koridorun oluşmasına katkı sağlayacaktır. Daha önce Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alarak izin vermediği, PKK ve PYD’nin Moskova’da irtibat bürosu açmasına da izin verebilir. Kabul etsek de etmesek de şu an Suriye’de en etkili ve uluslar arası hukuk açısından en meşru güç Rusya’dır. Bu yüzden bu kriz sonrası Suriye üzerinde daha etkili olacaktır. Sadece Suriye’de de değil. ABD ve AB üzerinde de etkili olacak, PYD ve Kürt koridoru konusunda onları da razı edebilecektir. Bilindiği gibi, ABD’nin planı zaten o yöndedir. Ayrıca doğalgazı da kesebilir. Elbette sözleşmeler feshedilmez. Bunun hukuki yaptırımları vardır. Ama mesela taşıma hatlarında arıza olabilir, hatlar bakıma alınabilir. Hatta İran bile aynı şeyi yapabilir. Rusya’nın baskısıyla, Türkiye ile Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bazıları arasında ummadığımız ve beklemediğimiz bazı sorunlar ortaya çıkarılabilir. Şunu da açıkça söylemeliyiz ki, bu uçak düşürme krizinden en çok zararı Türkmenler görecektir. Rusya kızgınlıkla Türkmenlerin yaşadığı bölgeleri havadan daha yoğun bombalayabilir ve karadan da Esat güçlerinin harekatına destek verebilir. Belki hemen değil ama, ilerde, askeri olarak uçaklarımıza yönelik bir faaliyet içerisinde de olabilir.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN