Seçim sürecinde ‘Trump asla’ diyen Cumhuriyetçi Parti fraksiyonları, Trump’ın başkanlığı kazanmasının ardından hükümette yer alma mücadelesine başladı. Önemli pozisyonlar için partinin gelenekçi kanadından isimlerin adı geçerken, neocon’ların da ‘sızma girişiminde bulunduğu’ belirtiliyor.
ABD’de Donald Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanmasının ardından dünyada en çok merak edilen konulardan biri, Washington yönetiminin önümüzdeki dönemde nasıl bir dış politika izleyeceği. Daha önce siyaset tecrübesi olmayan Trump’ın dış politikasının, seçeceği ekibe göre şekilleneceği ifade ediliyor. New York Times gazetesinde yer alan habere göre bu durum, Cumhuriyetçi Parti içindeki farklı hizipleri de harekete geçirdi.
Partinin Trump’ın yükselişinden rahatsız olan ‘neocon’ ve gelenekçi kanatları, yeni hükümette söz sahibi olmak için çalışmalara başladı. Bu iki fraksiyonun da seçim sürecinde Trump’a karşı kampanya yaptığı biliniyor. Neocon’ların önde gelen isimlerinden eski Başkan George W. Bush, Trump’ı başkanlık seçimlerinde desteklemeyeceğini duyurmuştu. Bush’un Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Colin Powell da Hillary Clinton’ı desteklediğini açıklamıştı.
Partinin gelenekçi kanadı da ‘Asla Trump’ kampanyasıyla Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olmasına karşı çıkmıştı. Buna karşın her iki kanattan da bazı isimler Trump’ı desteklemişti. Seçim sürecinde Trump’a karşı olan parti figürlerinin şimdi ‘onunla çalışmaya istekli olduğunu’ vurgulayan NY Times, “Asla Trump, belki Trump oldu’ ifadesini kullandı. Neoconlar ve gelenekçiler arasındaki fark, özellikle dış politikada hayli belirgin. Geleneksel Cumhuriyetçiler müdahaleci olmayan ve ihtiyatlı bir dış politikayı savunurken, neoconlar Afganistan ve Irak işgallerini yapmıştı.
KİLİT DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
Yeni dönemde ABD’nin Dışişleri Bakanı olarak adı geçen üç isim, parti içindeki fraksiyon mücadelesini de gözler önüne seren nitelikte. Baba ve oğul Bush dönemlerinde Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevleri yapan ve 205-2006’da ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Büyükelçisi olan John Bolton, diplomasi tecrübesi nedeniyle bakanlığa yakın isimlerden biri olarak görülüyor. Seçim kampanyasında desteklediği Trump, geçen aylarda verdiği bir mülakatta Bolton’ı dışişleri bakanı yapabileceğini söylemişti. Neocon’lara yakın National Review dergisinde de Bolton bakanlık için en uygun aday olarak tanımlandı. Ancak dün Reuters ajansına konuşan konuya hakim bir kaynak, dışişleri bakanlığı için eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani’nin öne çıktığını söyledi. Partinin gelenekçi kanadına yakın Giuilani de Trump’ın en önemli destekçilerinden olmasına rağmen, seçimlerin ardından yaptığı açıklamada hükümette yer almayı düşünmediğini, ancak Trump’a seçeceği isimler konusunda yardım etmek istediğini belirtmişti. Giuliani’nin adı Başsavcılık için de geçiyor. Dışişleri için adı geçen üçüncü isim olan eski Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich ise “Rudy isterse dışişleri bakanlığını alır” diyerek çok da iddialı olmadığını ortaya koydu.
FELAKET GETİRDİLER
Partide Trump’la birlikte yükselişe geçen bir diğer grup ise popülist sağcılardan oluşuyor. Çay Partisi grubuna yakın olan bu unsurlardan Steve Bannon, önceki gün Trump’ın baş stratejisti olarak atanmıştı. Aşırı sağ haber sitesi Breitbart’ın kurucusu olan Bannon’ın ataması, Çay Partisi kurucularından Jenny Beth Martin tarafından olumlu karşılanmıştı. Bannon, kendisini ‘alternatif sağ’ olarak tanımlıyor. Gelenekçi kanada yakın iki aylık American Conservative dergisinde konuya ilişkin yayımlanan yazıda ise, neocon’ların ‘hükümete sızma çabaları’ eleştirildi. Trump’ın Beyaz Saray’ın devralınması süreci için belirlediği ekibi ‘cesaret verici’ olarak niteleyen yazıda, buna karşın neoconların sızma girişimlerine karşı dikkatli olunması uyarısında bulunuldu. Yazar, neoconların ‘dış dünyaya’ dair cehaletinin, Amerika’ya felaket getirdiğini savundu.
