Türk üniversiteleri fuar kervanında
2
Uluslararası Eğitim Fuarlarının ekseriyeti Mart ayında yapılıyor. Bu ay ülkemizde yurt dışından gelip fuar düzenleyen birçok uluslararası üniversite var. Kanada üniversiteleri tanıtım ve talep konusunda başta geliyor. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İsviçre gibi gelişmiş ülkelerin üniversiteleri de her yıl düzenledikleri eğitim fuarları, yaptıkları tanıtımlar ile binlerce Türk öğrencisinin kaydını alıyorlar. Türkiye’den yurt dışına gidip okuyan 125 bine yakın öğrenci var.
Son üç yıldır Türkiye’de uluslararası eğitim fuarı kervanına katılıyor. Fuarın İlki 2017’de Mali’de, ikincisi 2018’de Sudan’da yapıldı
Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye'deki üniversitelerde uluslararası öğrenci sayısını artırmak ve Türk üniversitelerinin faaliyetlerini yurt dışında tanıtmak için “Türkiye Eğitim Fuarı"nın üçüncüsünü de 2-3 Mart'ta Tunus’ta gerçekleştirdi.
Devlet ve vakıf olmak üzere 16 üniversite fuara katıldı. Birkaç üniversiteyi saymazsak URAP (üniversite akademik performans ölçüm ve derecelendirme kuruluşu) verilerine göre “B Grubuna” giren üniversitelerde katılım yoktu. Başarı performansı düşük üniversitelerin katlımı çoğunluktaydı.
Bu arada bir ek bilgi olarak verelim. URAP’ın verilerine göre dünyada performansı en yüksek üniversiteleri oluşturan 517 üniversiteye “A Grubu” deniliyor. Türkiye’den hiçbir üniversite bu grupta yer almıyor.
Türkiye’nin gecikmişte olsa yurt dışı eğitim fuarları düzenlemesi doğru ve yerinde bir çalışma. Türkiye üniversitelerinin, uluslararası üniversiteler ile aynı arenada boy göstermesi hem üniversitelerimizin kalitesinin arttırmasını sağlar hem de üniversitelerimize birçok sorumluluk yüklemiş olur.
Uluslararası Eğitim Fuarları, üniversitelerimizin kampüsün kapalı ortamından çıkıp rekabetçi ortamda kendini görmelerini sağlamış olur. Dünya üniversiteleri ile kendilerinin bir mukayesesini yapmalarını sağlar.
Mukayeseden yola çıkarak şu soruyu sorma ihtiyacı duyar.
8 milyon nüfuslu İsviçre’nin Le Rosey Üniversitesi üç ayrı dili aynı anda öğrencilerine ana dili gibi konuşacak şekilde öğretebiliyor. Dünyanın her yerinden bir yıl için yüz bin euro üzerinde fiyatla öğrenci alımı yapabiliyor.
Bin yıldan fazla geçmişi olan bir üniversite kültürüne sahip 600 yıllık bir imparatorluğun mirasçısı olan bizler neden üçüncü dünya ülkelerinden dahi öğrenci almakta zorlanıyoruz?
Birçok üniversitemiz bir yabancı dil dahi öğretmekte yetersiz kalırken üniversitelerimiz, niceliklerini bir kenara bırakıp nitelik peşinde koşmanın kurultaylarını yapmalılar.
Dünya insanına hitap etmek için dil öğretme sorunumuzdan tutun da akademik bilgiye kadar birçok alanda yetersizliklerini gidermenin peşine düşmeliler.
Dünya insanına kendi kampüsünde verebileceği, anlatabileceği bir hikayesi olmalı.
İnsanların kendilerini tercih etmelerinin başka bir üniversitede olmayan bir gerekçesi olmalı.
Avusturyalı yazar Thomas Bernhard “Eski Ustalar” adlı yapıtında “Doğal insan yoktur artık. Kazların içinin mısırla doldurulduğu gibi üniversiteler de insanların içini devlet çöpü ile dolduruyor. “ sözleriyle modern üniversiteleri eleştiriyor.
Üniversitelerimiz, dünyaya açılmada doğal insanı yaşatma ortamı oluşturma ile işe başlamalı sanırım
Savcının, öğretmenlere ofsayttan attığı gol
Savcılar, adaletin mimarları, ğretmenler ise eğitimin mimarlarıdır. Eğitim olmadan adalet yeşermez. Adalet olmadan da eğitim yaşam alanı için sağlıklı bir ortam bulamaz. İkisi de birbirini besleyen, tamamlaya toplumun temel taşları.
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da bir savcının, takım arkadaşları ile maç yapmak için halı sahada maç yapan öğretmenleri polis çağırtarak karakolda sorgulatması kendimizde var olmayan insani nezaketin devlet gücü ile haksızlığa dönüştürülmesine şahit olduk.
Güç, olmamışın eline verilince devlet adına haksızlığı mübah hale getiriyor.
Bir savcının halı sahadan sırası olmadığı halde öğretmenleri sahadan çıkartmak için savcılık yetkisini kullanması, bir öğretmenin öğrenciye, veliye yukardanlık taslaması, bir polisin belindeki silahına güvenerek halka yüksek perdeden konuşması... Hepsi olmamış adamın çiğ halidir.
Hiçbir devlet görevlisi hizmet ettiği toplumdan daha ayrıcalıklı bir sınıftan değildir.
Başbakanla telefonda konuşurken devleti yıkmaya teşebbüs….
Yıldıray Oğur
Listeden bir madde çıktı, üç tane birden girdi
Mustafa Karaalioğlu
MakineTürk'ün yalan söyleyebileni
Akif Beki
Kavala-Kobani davalarının işlevleri…
Ali Bayramoğlu
Alakart demokrasi, alakart normalleşme
Osman Sert
Ölüler seçim kampanyasında boy gösteriyor
Gülay Erdemli
Yapay zeka toplumunun çimentosu ne olacak?
Salih Cenap Baydar
İstemeden gelenlerin hücumu...
Ömer Erdem
Avukatlık bu değil
İlker Yıldız
‘İşten artmaz dişten artar’
Taha Akyol
Bundan bir “Beka sorunu” çıkar!
Ahmet Taşgetiren
AK Parti’nin ‘önce Hukuk’ demeden değişmesi hayal
Mehmet Ocaktan
Kaynama
İskender Öksüz
Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya?
Figen Çalıkuşu
Prim teşvik uygulamalarında ufak bir dokunuşa ihtiyaç var!
Eyüp Sabri Demirci