HDP neler başarabilirdi?

Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde yeni bir döneme girdik ve bunu sadece mülteci krizi üzerinden okumak da haksızlık olur. Ak Parti son iki genel seçim kampanyasında da AB sürecine yeniden ağırlık vereceğini ilan etmişti zaten. Ak Parti iktidara geldiği ilk dönem güçlü bir AB hamlesi başlattı. Erdoğan, bayrağı Özal’ın bıraktığı yerden almıştı neredeyse ve toplumsal iklim de bu kararlılıktan olumlu yönde etkilenmişti.

Sonraki duraklama döneminin çeşitli nedenleri var: AB’nin isteksizliği ve çifte standartçı tutumu. Türkiye’ye bir stratejik akılla bakma becerisini bir türlü geliştirememesi. Vesayet arayışının e-muhtıra ve 367 icadı gibi kösteklerle Ak Parti’yi meşgul etmesi. Bölgesel sorunların artışı. Gezi süreci. Paralel Yapı’nın 17-25 Aralık darbe girişimi. HDP’nin eline geçen büyük siyasi imkanı kullanmayıp çözüm sürecinin sona erişinde başat aktörlerden biri haline gelişi.

***

Özellikle buradaki HDP maddesini, kaçırılan fırsatlar açısından çok dramatik buluyorum. HDP’yi elbette kendi başına bir aktör olarak görmek yanıltıcı. HDP’nin kendine ilişkin savları ne olursa olsun, İmralı-Kandil-KCK düzleminin bütünleyen parçası olduğu kesin. Dolayısıyla, HDP derken bütün bu düzlemi işaret ediyorum. Ve hemen ekliyorum: Bu sayıca çok ama tutumları açısından homojen aktörler toplamı, tıpkı yukarıdaki AB örneğinde olduğu gibi, Türkiye’ye ve çözüm sürecine stratejik bir akılla bakma becerisi geliştiremediler. Daha büyük ihtimal, geliştirmek de istemediler.

***

Oysa bu aktörler toplamı söz konusu beceriyi sergileyebilseydi, HDP neler başarabilirdi acaba bu ülkede? Bu aktörler toplamı çözüm süreci konusunda, mücadeleyi sadece siyaset alanına taşımak ve orada sürdürmek konusunda biraz olsun istekli; haydi onu geçtim, biraz olsun gerçekçi; haydi onu da geçtim, biraz olsun stratejik bakış sahibi olsaydı; Suriye ütopyacılığıyla uluslararası aktörlerin geçici, güvenilmez ve bedel ödeten desteklerine savrulmasaydı neler olurdu?

AB’ye tam üyelik sürecinde Ak Parti’nin en çok eksikliğini çektiği şey, bu konuda kendisinden daha ileride duran bir muhalefet partisinin olmamasıydı. CHP ve MHP bu işlevi yerine getirecek durumda değildi, bugün de değil. Oysa Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yakalanan hava bu fırsatı fazlasıyla sunuyordu HDP’ye. Tekrar soruyorum: HDP gerçekten siyasi bir parti olmayı başarsaydı, neler yapabilirdi?

***

Hükümeti AB süreci konusunda daha ileriye gitmeye zorlayabilir, doğruların artmasını sağlayabilirdi. Sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapımına demokratik bir katkıda bulunabilirdi. Başkanlık sistemi tartışmalarına Kürt sorunu bağlamında kendi yapıcı önerilerini getirebilirdi. Yeni demokratik reformlar için güçlü bir destek verebilir, yerel yönetimler reformunda öncü rol oynayabilirdi. Gezi ve 17-25 Aralık’ın etkilerinin silinmesinde, toplumsal uzlaşma ve yakınlaşmanın temininde Ak Parti’nin partneri olabilirdi. En önemlisi de Türkiyelilik iddiasını koruyabilir; Paralel Yapı’ya, Rusya’nın, ABD’nin, İran’ın çıkarlarına hizmet eden bir duruşa savrulmayabilirdi.

***

Çözüm sürecinde HDP’nin de dahil olduğu İmralı/Kandil ekseninin devlet karşısındaki tek meşru aktöre dönüştüğü algısı yerleşikleşti. Bu algının yerleşikleşmesine karşı yeterince mücadele etmemek belki de Ak Parti’nin en büyük hatası oldu. HDP’nin yukarıdaki fırsatları tepecek, özgürleşme ve demokratikleşme imkanlarını hiçe sayacak, teröre açıktan kol kanat gerecek pervasızlığa sürüklenmesinin esas nedeni bu. Şimdi, terörle kararlı mücadeleyle birlikte, silahtan ve terörden arınmış daha adil, daha özgür, daha eşit bir yarını kurma görevi de yine Ak Parti’ye düşüyor. Şiddetten yılmış Kürt çoğunluğun desteği eşliğinde.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum