16 Nisan’da devrim niteliğindeki bir dönüşüm döneminin ilk adımı atılmış oldu. Kampanya boyunca üretilen sayısız yanıltma, yön saptırma, gerçekdışı ve akıldışı sav yüzünden gereğince tartışılamayan, anlatılamayan yeni yönetim sistemini uzun boylu ele alma imkanına sahip olacağız artık. Bundan sonra tartışmaların akılcı bir çizgiye oturması ve muhalefetin de bu sürece yapıcı katkılarda bulunması gereği var.

Ama en önemli görev Hükümete ve Ak Parti’ye düşüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’ye neler getireceğini, ne tür düzenlemeler içerdiğini topluma arı duru bir dille anlatmayı sürdürmeliler. Ak Parti bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın tarihte partiye dönüşü ve Genel Başkan seçilmesiyle ciddi bir yenilenme dönemine girecekken, yeni sistemi ayrıntılarıyla anlatma misyonunu da ihmal etmemeli.

Yenilenmenin ve yeni sistemin yapıtaşlarını döşemenin el ele gitmesi gereken bir süreç yaşayacağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dönüşü Ak Parti’nin yeni bir enerji kazanması ve reformcu, dönüştürücü, icraatçı kimliğini daha da güçlendirmesi anlamına gelecek. Partideki hareketlenme tabanı da hareketlendirecek, yeni dönemin gereklerine uygun bir ivme ve atılım oluşturacak.

***

Çok önemli bir değişim ve dönüşüm döneminin henüz başındayız. Yönetim sistemimizde devrim niteliğinde değişiklikler gerçekleşecek. Kampanya dönemi boyunca ayrıntılarıyla yazdım, ama ana başlıklara bir kez daha değinmekte yarar var.

Devrim 1: Bir siyasetçinin Cumhurbaşkanı olarak görev süresi maksimum on yılla sınırlanacak. İster üst üste seçilsin, ister ayrı dönemlerde, yürütmenin başı olarak siyasi hayatı on yıldan ibaret olacak. Aday olup seçim kaybeden ya da seçilip başarısız bir dönem geçiren liderlerin, kendi partilerinde genel başkanlığı sürdürmesi de imkansızlaşacak. Siyaset dönemsel olarak yenilenecek.

Devrim 2: Çift başlılık ortadan kalkacak, yürütme tek elden yönetilecek. Kenan Evren tipi adlar gözetilerek ve yerleşik düzenin sivil alan ve siyaset üzerindeki bekçi kulübesi olarak şekil verilen Cumhurbaşkanlığı makamı gerçek işlevine kavuşacak.

Devrim 3: Yeni sistemde iki ayrı sandık aynı gün gelecek milletin önüne. Meclisi de Cumhurbaşkanını ve onun kuracağı hükümeti de halk seçmiş olacak. Yasama ile yürütme keskin şekilde ayrışacak. Bu ayrışma daha sandıkta gerçekleşecek. Hükümet ile Meclis arasına net sınırlar çizilecek.

Devrim 4: Cumhurbaşkanına denetim ve cezai sorumluluk gelecek. Mevcuttaki yargılanamaz, soruşturulamaz hali ortadan kalkacak. Meclis Cumhurbaşkanını denetleyip soruşturabilecek. Cumhurbaşkanının tüm yapıp ettikleri anayasal denetime tabi olacak. Cumhurbaşkanının millete karşı da sandıkta siyasi sorumluluğu olacak.

***

Yalnızca bunlar mı? Herkes görecek ki aşamalı olarak parti grupları ve milletvekili davranışları bağımsızlaşacak. Bütçe kanunu hariç, kanun hazırlama ve teklif etme konusunda tek yetkili haline gelen TBMM’nin siyasi işlevi artacak. Meclis hem güçlenecek hem uzmanlaşacak. Teknokrat hükümetlere ayak uyduran bir yapıya kavuşacak.

Yasama ve yürütme daha sandıkta ayrışacağı için, seçmenlerin oy verme davranışı da özgürleşecek. Siyasi temsil alanları genişleyecek. Bürokratik hantallık ciddi biçimde azalacak. Uyum ve uzlaşmayı, daha akılcı ve sonuç alıcı siyaset üretmeyi gerektiren, partiler arasında ittifak ve işbirliği arayışını teşvik eden bir sisteme kavuşacağız.

Kabul edilen anayasa paketinin 17. maddesine göre, bu paketin Resmi Gazete’de yayınlanmasından sonra en geç altı ay içinde yeni bir Meclis İçtüzüğü hazırlanacak, ilgili kanunlarda çok sayıda değişiklik gerçekleştirilecek. Yazının başında belirttiğim gibi, konunun artık daha akılcı şekilde tartışılmasına ve muhalefetin buna yapıcı katkıda bulunmasına ihtiyaç var. Önümüzdeki altı aylık dönemde muhalefeti bu açıdan da sınama fırsatı bulacağız. Bakalım, akılcı ve yapıcı bir tutum geliştirebilecekler mi?