Caz denen tuhaf özgürlük meyvesi...

Eğer hayatımızda müzik ve şiir olmasaydı, herhalde bu dünya anlamsız ve çekilmez bir yer olurdu. Çünkü insan yalnızlığın en dayanılmaz halleriyle kendisiyle baş başa kaldığında ve varoluşuna anlam katma ihtiyacı hissettiğinde her zaman imdadına şiir ve müzik yetişmiştir.

Sonbaharın kışa merdiven dayadığı şu günlerde geceler boyu, benim efsane cazcım Miles Davis’i ve 20. Yüzyılın en büyük caz yorumcularından birisi olan Billie Holiday’i dinliyorum tekrar, tekrar... Yağmurların unutulmuş ve de unutulmamış bütün anıları silip süpürdüğü hüzünlü bir acıyla kocaman bir boşlukta tek başına dinlenebilecek müstesna bir kadındır Billie Holiday...

Amerikalı şair Frank O’hara, Billie Holiday’in ardından ağıt niteliğinde bir şiir yazmıştır. Holiday için “Herkesin ve benim nefesimi kesen bir şarkı fısıldadı” diye biten şiir, hüznünü belli etmemek için dudaklarını ısıran bir şiirdir.

***

Cazın melankolik divası Billie Holiday’in şarkılarını sadece yüreğindeki yaralara bakarak değil, tutkulu ve isyankar direncine hayranlık duyarak dinledim hep... Yıllardır içinde biriktirdiği yaraları adeta dirence dönüştürür ve ilmek ilmek işlediği kelimelerle darbe üstüne darbe indirir yüreğinize.

Öylesine tutkuludur ki, karşılıksız sevgisine teslimiyetle başkaldırır adeta. Sesindeki isyanla kabuk bağlamış yaralarının acısına tuz basar gibidir şarkının her nağmesinde...

Don’t Explain (Açıklama yapma) şarkısına o yanık sesiyle “Sus şimdi” diye başladığında, zaman adeta askıya alınmış gibidir. Hüznünü nağmelere dökerken, Sevgisiz kalmanın mahzunluğu ve karşılıksız sevmenin mağrurluğu vardır edasında. Sinesinde biriktirdiği çığlıkların altında fırtınalar kopar sanki...

Şarkı boyunca Billie’nin büyülü sesi acılarının külünden yeniden doğar. “Açıklama yapma” diye sevgiliye meydan okurken, sevilmemenin azabıyla derin bir keder ve bedbaht bir güç dökülür dudaklarından...

Holiday’in şarkılarına daldığınızda fena halde iç burkan bir dünyaya adım atarsınız aynı zamanda. Tamamen kendine özgü bir şarkı söyleme tarzı vardır. En ünlü şarkılarından biri olan ve bir siyahın linç edilmesini anlatan ”Strange Fruit” yani ”Tuhaf Meyve” kariyerinin henüz başlarındayken ortaya çıkmış ve Amerika’da büyük sükse yapmıştır:

/Tuhaf meyveler taşır güneyli ağaçlar

Yapraklarında kan ve köklerinde kan,

Kara bedenler sallıyor güneyli rüzgârlar

Kavak ağaçlarında asılı tuhaf meyveler

Kahraman güneyin kırsal manzarası

Oyulmuş gözler ve çarpılmış ağızlar

Manolyaların kokusu taze ve tatlı

Ve ani bir koku yanan cesetler!/

***

Tuhaf meyve’nin sözleri ABD’li komünist bir ilk okul öğretmeni olan Abel Meeropol tarafından yazılmıştır. Meeropol’ün, beyazlar tarafından linç edildikten sonra asılan iki siyahı gösteren bir fotoğraftan esinlenerek yazdığı şiiri adeta ırkçılık karşıtı bir manifesto niteliğindedir.

Billie Holiday bu şarkısıyla, ırkçılığa karşı duruşuyla kıyamet koparacak, Amerikan müzik tarihini değiştirecektir. Café Society’de Billie konserinin son parçası olarak ilk kez ‘Strange Fruit’u seslendirdiğinde etrafı rahatsız edici bir sessizlik kaplar ve herkes yerinde adeta çakılı kalır ve sonra çılgınca alkışlamaya başlarlar. Çünkü dinleyiciler, Amerika’da siyahlara karşı yapılan zalimane uygulamaları ilk kez bu kadar cesur bir şekilde ele alan bir şarkıya tanık olmuşlardır. İşte bu an Amerikalı siyahlar için olduğu kadar Holiday için de bir dönüm noktasıdır.

18-12/09/mehmet-ocaktan.jpg

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
44 Yorum