Müttefiklik NATO seviyesine indi

Erzurum’un kurtuluş gününde Vali Bey ahaliye hitap ediyor.
Der demez Erzurum’un kurtuluş tarihine baktım. 12 Mart 1918’miş.

Hava soğukmuş şu halde.

Konuşmasının bir yerinde Rus birliklerinin Erzurum’a girmesinden bahsetmek icap ediyor.

Kolayına gelen istikametteki tepeleri gösteriyor Vali Bey, elini tepelere doğru uzatarak.

“Ruslar işte şuradan Erzurum’a girerken....”

Kalabalığın içinde ön sıralarda bir nene müdahale ediyor.

“O tereften değil, bu tereften!”

Vali Bey, göz ucuyla kadına bakıp sessizce la havle çekiyor ve cümlesine yeniden başlıyor.

“Ruslar işte şuradan Erzurum’a girerken....”

Nene rahat durmuyor. Başka bir istikameti gösteriyor.

“O tereften değil, bu tereften!”

Vali, öfkeleniyor. Adab-ı muaşereti bir tarafa bırakıp neneye çıkışıyor.

“Ne farkeder nene, o tereften bu tereften? Bu bir nutuktur ya hu!”

Tabii siz de “Hangi vali? Hangi nene diye hikâyenin peşine düşmeyin.

Nihayet, bir hikâyedir bu!

Gerçek olabilir. Tamamı uydurma da olabilir.

Nurettin Yaşar anlatmıştı.

***

Sözlerin doğruluğuyla yanlışlığının anlamını kaybettiğini anlatmak için.

ABD, Suriye’de bir politika takip ediyor.

YPG’yle çalışacak.

Suriye’nin kuzeyinde bir YPG koridoru kuracak.

Meseleyi izah ederken koridor falan demiyor, DAEŞ’i öne sürüyor. “Önceliğimiz DAEŞ olmalı. Siz de DAEŞ’e odaklanın.”

Biz diyoruz ki, “Senin beraber çalıştığın YPG terörist.”

(Tersi de düzü de giyilebilen montlar gibi. Masaya düz koyduğunuzda PKK, yan çevirdiğinizde PYD, ters koyduğunuzda YPG. Artık, isteyen ihtiyaca göre istediği tarafını kullanıyor.)

“Güvenlik endişelerinizi anlıyoruz” diyor ABD, “Yanınızdayız. YPG’yi kafanıza takmayın, Daeş’e odaklanın.”

“Biz DAEŞ’e odaklandık, gene odaklanırız. Ama siz de biraz bize odaklanın?”

Milli Savunma Bakanı Canikli deliller gösteriyor ABD Savunma Bakanı Mattis’e.

Bilmiyor mu Mattis, PYD’nin PKK olduğunu?

Amerikan istihbaratının raporunda bile yazıyor, “YPG, PKK’nın Suriye’deki milis gücü.”

“Bu bir nutuktur” cümlesi işte burada hatırıma geliyor.

Raporun ne önemi var?

Önemli olan ABD’nin ne yapmak istediğidir.

Hani Kemal Sunal filmlerinde bir ağa olurdu.

Bir filmde ağa, Şener Şen’di. Hatırlarsınız.

İkisi beraber, ağanın önceliğini çok güzel anlatıyordu.

***

ABD, ağa muamelesi görmek istiyor.

“Ağanın lafının üstüne laf olmaz.”

ABD’nin devletler skalasındaki mevkiini dikkate almamızı, YPG’yi ikide bir öne sürmememizi istiyor.

Eldeki malzemeye baktığımızda, Türkiye’nin tezi ile ABD’nin tezinin uzlaşma noktasını tahayyül etmek bile imkansız.

Mattis, bunu da görmüş olmalı.

“40 yıllık tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Bu, hayatımda karşılaştığım en karmaşık güvenlik sorunu.”

Mattis, YPG’nin PKK’ya karşı savaştırılabileceğini söylemiş.

Bunu da 40 yıllık tecrübesine dayanarak mı söylemiş bilmiyorum.

Ama bu da imkansız.

Dikkat ettiyseniz ‘müttefiklik’ edebiyatı da irtifa kaybetti.

Kala kala bir tane ‘müttefiklik’ bağlantısı kaldı.

Mattis, Türkiye için ‘NATO müttefikimiz’ dedi.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in “Türkiye’nin güvenlik kaygıları meşrudur. Hiçbir NATO ülkesi Türkiye kadar terör saldırısına maruz kalmadı. Türkiye bu güvenlik endişelerini çözme hakkına sahiptir” sözleri, bu ittifak bağının devam ettiğinin bir işareti.

Şu halde, herkes kendi bildiğini yapacak.

ABD de, Türkiye de bildiklerini yaparken birbirleriyle teması sürdürecekler.

Dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklık bir müddet buzdolabında duracak.

Belki ileride yeniden dolaptan çıkarılır.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum