Görüşler

ABD seçimlerinde Demokrat Parti’nin gizli ortağı: Trump karşıtı Cumhuriyetçiler

ABD seçimlerinde Demokrat Parti’nin gizli ortağı: Trump karşıtı Cumhuriyetçiler

Selin Nasi, ABD’de kasım ayında gerçekleştirilecek başkanlık seçimlerini salgın gündemiyle birlikte değerlendiriyor.

Koronavirüs salgını sebebiyle 130 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Amerika Birleşik Devletleri'nde, ülkeyi etkisi altına alan siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan iç içe geçmiş, çok boyutlu ve eş zamanlı krizlerin yönetimi noktasında, Başkan Donald Trump’ın sergilediği başarısız performans, oturduğu koltuğun gerektirdiği yetkinliğe sahip olmadığını bir kez daha ve maliyetli şekilde gözler önüne sermiş oldu.

Geçtiğimiz Mayıs ayında, Afrika-Amerikalı George Floyd’un polis şiddetine kurban gitmesiyle patlak veren ırkçılık karşıtı protestoların, “Özgürlükler ülkesi Amerika” imgesiyle çelişen görüntüleri zihinlerde tazeliğini koruyor. Pandemi etkisiyle tırmanan işsizlik oranları, Nisan ayında %14.7’lik zirveyi geride bırakarak, Haziran ayında %11’e gerilemiş de olsa, hala oldukça yüksek. Beyaz Saray’ın sırf siyasi ve ekonomik kaygılarla, salgın henüz kontrol altına alınmadan, normal hayata dönülmesi yönündeki ısrarı, Florida ve Arizona gibi eyaletlerde vaka sayılarını rekor seviyelere taşımış durumda. Böyle bir arka planda, Başkan Trump’ın ancak aylar sonra ilk kez maske takarken görüntülenmesi biraz can korkusu, belki biraz da bilimin siyasete galip gelmesi şeklinde yorumlanabilir. Diğer yandan, ABD’nin Covid19 salgınını yönetemiyor oluşu ülkenin uluslararası imajına yeterince darbe vurmuşken, Trump yönetiminin geçtiğimiz hafta Dünya Sağlık Örgütü’nden resmen çıktığını ilan etmesi, uluslararası sistemdeki lider ülke boşluğunu net şekilde ortaya koyan bir diğer gelişme olarak kaydedilmeli.

Boşuna, “Sakin denizde herkes kaptan kesilir,” dememişler.

Henüz kesin tahminlerde bulunmak için erken de olsa, ülkedeki “devlet adamı” arayışının derinleşmesi, Kasım’daki başkanlık seçimlerinde, kararsız seçmeni Trump’ın rakibi Demokrat Parti adayı Joe Biden’ın etrafında kenetleyebilir görünüyor. Temmuz ayının ilk haftasında yapılan üç ayrı kamuoyu araştırması Biden’ı Trump’ın 9-10 puan önünde gösteriyor. Florida, Pensilvanya, Wisconsin, Kuzey Karolina ve Arizona gibi salıncak eyaletlerde de Trump geriden takip ediyor.

3 Kasım Salı günü sandığa gidecek Amerikalılar, yeni liderlerini seçerken, aynı zamanda Kongre üyelerini de (100 sandalyeli Senato’nun 3’te biri, 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nin tamamı yenilenecek) oylayacaklar. 2018’deki ara seçimlerde Demokrat Parti’nin çoğunluğu elde ettiği Temsilciler Meclisi’nde büyük bir değişim beklenmezken, (53-47) Cumhuriyetçi Parti’nin hakimiyetindeki Senato’da sandalye kapma olasılığı, Demokratların iştahını kabartıyor. İlginç olan, kampanyalarına dolaylı desteğin, Trump karşıtı Cumhuriyetçilerden geliyor oluşu.

TRUMP KARŞITI CUMHURİYETÇİLERİ TANIYALIM

Son dönemde özellikle Lincoln Project, Republican Voters Against Trump (RVAT-Trump karşıtı Cumhuriyetçi Seçmenler) ve 43 Alumni for Joe Biden (Joe Biden taraftarı 43 Mezunları) gibi siyasi hareketlerin isimleri daha sık anılır olmaya başladı. Aslında, 2016 seçim yarışında Cumhuriyetçi Parti içinden Trump’ın başkan adaylığına karşı çıkanların başlattığı #NeverTrump (Trump Asla) kampanyasının uzantısı sayılabilecek bu oluşumların ortak hedefi, hayal kırıklığı yaşayan Cumhuriyetçi seçmeni, 2020 seçimlerinde Demokrat Partili adayları desteklemek suretiyle, Başkan Trump ve Kongre’deki destekçilerini sandıkta cezalandırmaya ikna etmek. Bunun için bir taraftan ana-akım ve dijital medya üzerinden Başkan Trump’ın liderlik vasıflarını ve yönetimin yanlış politikalarını eleştiren kısa videolar yayınlıyor; diğer taraftan yetiştirdikleri gönüllüler ordusu ile sahada seçmeni ikna için çalışıyorlar.

Biraz daha yakından bakmak gerekirse… 2019 Aralık ayında kurulan Lincoln Project’in başında John Weaver, Rick Wilson, Steve Schmidt gibi siyasal iletişim danışmanlarının yanı sıra, Cumhuriyetçi Parti’nin eski New Hampshire Başkanı Jennifer Horn gibi isimler göze çarpıyor. Weaver ve Schmidt, 2018’de ölen Arizonalı Senatör John McCain’ın kampanyalarında görev almış. George W. Bush’un siyasi kampanyasının Florida ayağını yürütmüş olan, 1997 seçimlerinde New York Valisi Rudy Guiliani için hazırladığı reklam kampanyalarıyla ödül kazanmış Wilson’ın Başkan Trump’la nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlattığı iki adet kitabı var. 2018’de yayınlanan Everything Trump Touches Dies (Trump’ın dokunduğu herşey ölüyor) kitabının devamı niteliğindeki Running Against Devil (Şeytana karşı yarışmak) bu yılın Ocak ayında çıkmış. Wilson’a göre, Demokrat Parti adayları kendilerini tanımlamakla uğraşarak çok büyük bir hata yapıyorlar. Üstelik çoğu zaman fazlasıyla sol çizgiye kayıyorlar. “Asıl yapmaları gereken, seçimi bir tür referanduma dönüştürerek, Trump’ın başkanlık için uygun olmadığını göstermek olmalı,” diyor Wilson. Kuşkusuz, Lincoln Project bünyesindeki en ilgi çekici isim, Beyaz Saray Danışmanlarından Kellyanne Conway’in eşi, avukat George T. Conway. Çiftin siyasi fikir ayrılıklarına rağmen evliliklerini nasıl hala yürütebildikleri merak konusu. Her şey bir siyasi şov da, karı-koca, acaba her iklimde kazanmak için işbirliği mi yapıyorlar, insan düşünmeden edemiyor.

Mayıs ayında faaliyete geçen RVAT, Sarah Longwell, Bill Kristol ve Tim Miller’ın kafa kafaya vermesiyle kurulmuş. Longwell, 2005’te işe başladığı Berman & Co PR şirketinde uzun yıllar çalıştıktan sonra, Trump karşıtı kampanyalara ağırlık vermesinden rahatsızlık duyan patronu Rick Berman ile yollarını ayırarak, kendi iletişim danışmanlığı şirketini kurmuş. Bu arada, Berman’ın büyük şirketlerin menfaatlerini koruyarak bir nevi şeytanın avukatlığını yapmakla suçlandığını, bu sebeple sektörde Dr. Evil (Doktor Şeytan) takma adıyla anıldığını not düşelim. Longwell’e dönecek olursak, kendisi Cumhuriyetçi muhafazakar çevre içinde cinsel tercihlerini açıkça paylaşmaktan çekinmeyen cesur bir figür. Aynı zamanda, Cumhuriyetçi Parti’ye bağlı Gay ve Lezbiyen Amerikalılar için eşit haklar talep eden Log Cabin Republicans oluşumunun ilk kadın yönetim kurulu üyesi. Grubun kurucu babalarından Kristol, Yeni Muhafazakar ideolojinin entelektüel yayını kabul edilen Weekly Standard dergisinin kurucusu ve genel yayın yönetmeni. Miller ise, tıpkı Longwell gibi bir dönem Berman &Co’da çalışmış; hem McCain’in hem de eski Florida Valisi Jeb Bush’un kampanyalarında görev almış. RVAT’nin en güçlü kozu, Longwell’in 3 sene boyunca Cumhuriyetçi Parti seçmeni üzerinde yaptığı araştırma kapsamında arşivlediği, online erişime açık, 400’e yakın video kaydı. 2016’da Trump’a oy atmış Cumhuriyetçi Partililerin neden bu kez Biden’a oy vermeyi düşündüklerini makul gerekçelerle anlattığı amatör videolar, seçmeni fikir değiştirmenin döneklik olmadığına ikna etmeye çalışırken , aynı zamanda seçim tartışmalarına ışık tutuyor.

Son olarak, Temmuz başında zincire dahil olan 43 Alumni for Biden, adından da tahmin edilebileceği gibi, Biden’ı destekleyen ABD’nin 43. Başkanı George W. Bush taraftarlarından oluşuyor. Amerikalıların, uluslararası iş birliğine kuşkuyla yaklaşan, çevre sorunlarına duyarsız, özellikle 11 Eylül sonrası izlediği Ortadoğu politikasıyla hem dünyanın başına çorap ören, hem de kendi ülkesinin siyasi ve ekonomik gücünü aşındıran Başkan Bush’u bile arar durumda olmaları, aslında başlı başına çok şey söylüyor.

TRUMP KARŞITI CUMHURİYETÇİLERİN DESTEĞİ SEÇİM SONUÇLARINA ETKİ EDER Mİ?

Saydığımız grupların yürüttüğü kampanyaların, seçim sonucunu ne ölçüde etkileyeceğini saptamak güç. Ancak, Biden’ın pandemi sürecinde miting yapamıyor oluşu, geri planda kalışı, gaf yapmaya meyilli başkan adayı için kısmen avantaj gibi görünse de, kitleleri peşinden sürükleyecek heyecanı yaratamıyor oluşu başlı başına sorunlu. Hal böyleyken, rakibinin Cumhuriyetçi Partililerce hedef alınması, Biden’ın kampanyasına dolaylı olarak kamuoyu desteği sağlarken, Trump’ın öfkesine karşı da bir nevi kalkan görevi gördüğünü söyleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, Lincoln Project’in 4 Mayıs’ta yayınladığı, Trump yönetiminin salgın karşısında basiretsizliğini işleyen “Mourning in America-Amerika’da Yas” başlıklı videoyu (Başkan Ronald Reagan’ın kendi başkanlığında Amerikalıların umut dolu bir sabaha uyanacağını vaat ettiği “Morning in America” sloganıyla meşhur kampanyasına atıfla) 3 milyondan fazla kişi izlemiş. Videonun bu kadar ilgi görmesi üzerine, Lincoln Project, Başkan Trump’ın gazabından, gece yarısı tweetleriyle payını almış tabii. Üyelerini “sözde Cumhuriyetçi,” “kaybedenler” olarak niteleyen Trump, grubu topladıkları paraları ceplerine atmakla suçladığı gibi, danışmanının eşi George Conway’i de iğnelemekten geri kalmamış. Ancak, reklamın kötüsü olmaz misali, yayını takip eden günlerde Lincoln Project, 25bin bağışçıdan yaklaşık 2 milyon dolar toplamış. Kampanya danışmanı Weaver’ın, “Tek bir kişiye ulaşmaya çalışıyorduk. Demek ki, Reklam için ödediğimiz 5000 doları, doğru harcamışız,” şeklindeki beyanatı, grubun amacının kamuoyu yaratmak kadar, başkanın sinir uçlarına dokunarak onu kışkırtmak olduğunu da ortaya koyuyor, aslında. Reklam verilirken, özellikle Başkan Trump’ın TV izlediği saatlerin ve takip ettiği TV kanallarının tercih edilmesi bu yüzden.

Lincoln Project’in faaliyetleri bununla da bitmiyor. Grup, Trump’a koşulsuz destek veren, yanlışlarını siyasi rant uğruna görmezden gelen Cumhuriyetçi senatör ve milletvekillerine karşı da sahada kampanya yürütüyor. 8 Temmuz’da Youtube’a yüklenen, 1.7 milyondan fazla tıklanan videonun mesajı açık: “Çok yakında, Trump’ın devri bitecek...O gün geldiğinde, Cumhuriyetçi Parti içindeki kadın ve erkekler size dönüp, Trump’ın verdiği hasarı tamir edebileceklerini söyleyecekler…Trump’ı aklamak yönünde oy kullandıklarını unutmanız için size yalvaracaklar…Amerika ile Trump arasında bir tercih yapmaları gerektiğinde her zaman Trump’ı seçtiler… İsimlerini öğrenin, unutmayın! Bir daha asla onlara güvenmeyin.”

CUMHURİYETÇİ PARTİ Mİ TRUMP'IN PARTİSİ Mİ?

Her ne kadar, kendilerini Cumhuriyetçi Partili olarak tanımlayan insanların, Demokrat Parti lehine kampanya yürütmeleri ahlaki ikilem yaratıyorsa da, kişisel çıkarları uğruna ABD’nin siyasi kurumlarını zayıflatmaktan çekinmeyen Başkan Trump’ın, 4 sene daha koltuğunda oturarak vereceği hasar, çabalarını meşru kılıyor. Anlaşılan, seçilmiş partililerin başkanın gün aşırı kendini yalanlayan tutarsız beyanatlarına ses çıkarmamaları, tartışmalı kararlarını desteklemeleri ve türlü skandallara rağmen onu eleştirmekten dahi kaçınmaları Cumhuriyetçi Parti değerlerine gönülden bağlı bazı kitleleri isyan etme noktasına getirmiş.

RVAT’ın sitesinden takipçilere seslenen, Maryland’li eski donanma askeri Jim, hayal kırıklığını şöyle ifade ediyor: “Bazı hasta ruhlu Trump taraftarları, benim gibi öteden beri Cumhuriyet Parti’yi destekleyenleri, Demokrat olarak niteliyor. Oysa, benim siyasi çizgim değişmedi. Ama partim değişti. Bazı insanlar takım tutar gibi ne olursa olsun, partisine destek veriyor. Trump partiyi esir almış durumda. Senatörlerin onu memnun etmek için yarıştıklarını görmek beni hasta ediyor. Hiçbirinin omurgası yok… Omurgası olanlarsa, ancak ayrıldıktan sonra gerçek düşüncelerini açıklayabiliyorlar. Vicdanı olmayan bir partinin nasıl parçası olabilirim?”

Gerçekten de, başkana karşı seçilmişlerin tavır alamıyor olması gerek siyaset pratiği gerekse Cumhuriyetçi Parti’nin geleceği açısından oldukça düşündürücü. Geçtiğimiz Şubat ayında, Senato’daki azil oylamasında kendi partisi içinden yalnızca Utah Senatörü Mitt Romney, Trump aleyhinde oy kullanmaya cesaret edebildi. Son haftalarda, Alaska Senatörü Lisa Murkowski ve Wyoming milletvekili Liz Cheney’nin başkanı karşılarına almaktan çekinmemelerinin nedeni ise aileden siyasetçi olduklarından, güçlü seçmen tabanlarına güvenmeleri.

Anne Applebaum’un, The Atlantic dergisinde yayınlanan “History Will Judge The Complicit-Tarih suç ortağı olanları yargılayacak” başlıklı makalesinde sorguladığı üzere, Trump yönetiminin parçası olmak isteyenlerin başlıca motivasyonu güce yakın durarak, siyasi çıkar sağlamak. Bir kısmı yönetimde görev alarak başkanı yönlendirebileceğini, kötüye gidişi durdurabileceğini varsayıyor. Bir kısım Cumhuriyetçi Partililer ise başkanın gazabından, kendilerine isimler takmasından, sosyal medyada alay konusu olmaktan, sosyal çevrelerini ve koltuklarını kaybetmekten çekiniyor. Bu yüzden de ya isimsiz mektuplar/beyanatlar yayınlayarak vicdanlarını aklamayı seçiyorlar, ya da ancak görevi bıraktıktan sonra eteğindeki taşları döküyorlar.

Skandallarla geçen dört senenin ardından, üstelik de ülkenin salgınla mücadelede sınıfta kaldığı bir dönemde, hala kutuplaştırıcı söylemden medet uman başkanın Cumhuriyetçiler arasında %57lik onay oranına sahip olması ahlaki sorunun derinliğine işaret ediyor. Ekonomik kriz, Trump’ın kemikleşmiş seçmen tabanından kopmalara sebep olacak mı? Demokratlar kararsız seçmeni kazanabilecek mi? Salgının seyrine bağlı, pek çok olası gelişme-aşının bulunması, oy kullanmada yaşanacak çeşitli bürokratik kısıtlamalar vs- seçim sonuçlarını değiştirebilir. Her şekilde, partilerinin kuruluş ilkelerinden giderek uzaklaşmasından rahatsızlık duyan Cumhuriyetçilerin demokratik çerçevede yürüttükleri mücadele, ilgi ve dikkati hak ediyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir