Görüşler

Bitmeyen İran krizinin yeni adresi: Hürmüz Boğazı

Bitmeyen İran krizinin yeni adresi: Hürmüz Boğazı

İran ile Batı’nın bilek güreşinin son adresi dünya petrol ticaretinin üçte birinin güzergahı olan Hürmüz Boğazı. El konulan tankerler, gemi baskınları, düşürülen İHA’lar... Boğazda biriken tansiyon körfezin derinliklerine doğru ateşi giderek yükselen bir krize dönüşüyor. Taha Kermani, Hürmüz’ü saran gerilime ve bu krizin potansiyel yıkıcılığına mercek tutuyor...

TAHA KERMANİ YAZDI

Gündemimizden hiç ayrılmayan İran, bu sefer de alıkonulan gemiler dizisiyle haber başlıklarına taşındı. Tahran-Washington arasında tırmanan gerilimin diğer sayfasına üçüncü bir ülke de girmiş oldu. İngiltere bayrağı taşıyan bir petrol tankerinin İran sularında el konulması, sonu belirsiz bu macerayı yeni boyuta taşıdı. Olay uluslararası deniz güzergâhlarından ve stratejik geçiş noktalarından sayılan Hürmüz Boğazında gerçekleşti ve İran’ın, İngiltere’ye ait petrol tankerinin mürettebatıyla birlikte alıkoyduğu haber gündeme bomba etkisi yarattı. 

İran Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri tarafından yapılan yazılı açıklamada, İngiltere bandıralı “Stena Impero” adlı petrol tankerine Hürmüz Boğazı’nda müdahale edildiği belirtildi. İngiliz basınında yer alan haberlere göre gelişmelerin ardından İngiliz hükümeti, olaya ilişkin, güvenlik bürokrasisinden yetkililerin de yer aldığı acil durum kurulu COBRA’yı topladı. Bütün bunlar ayrı ayrı incelenip değerlendirmeye değse de aslında son yaşananlar bir dizi olayların devamında meydana gelmişti. Körfezde daha da hareketli günlerin habercisi olan bu gelişmeler, gerek İran’ın içinde gerekse uluslararası camiada farklı açılardan okunabilir belki ama kesin olan şu ki hikâyenin daha başındayız ve bu yaz körfez her zamandan daha da sıcak geçecek! 

HÜRMÜZ'DE GÖRÜNEN DALGANIN KAYNAĞI CEBELİTARIK'TA

ABD’nin meşhur kaç yönlü petrol ambargolarının konuşulduğu ortamda İran’ın Cebelitarık’taki başına gelen olay duruma dair örnek niteliğinde oldu. Ambargolar yüzünden Petrolun çıkarıp işlemesinde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalan İran, asıl sorunu ürünü satıp parasını almakta yaşıyor. Petrol müşteri siyahîsi daralıp azaldıkça İran illegal yollarla petrol piyasasındaki yerini korumaya çalışıyor. Her ne kadar Zarif, “Ülke olarak bu yaptırımlar konusunda ve onları aşmakta doktoramız var” diye esprili yanıt verse de anlaşılan bu sefer sert kayaya çarpmışlar. İran’dan Suriye’ye ham petrol taşıdığı iddia edilen tankerin Cebelitarık Boğazı’nda durdurulduğu haber, zorluklarla baş etmenin o kadar da kolay olmayacağını gösterdi. İngiltere’ye bağlı Cebelitarık özerk yönetimi yaptığı açıklamada, Grace 1 isimli tankerin Suriye’deki Banyas rafinerisine ham petrol taşıdığına dair güvenilir bilgiler olduğunu belirterek geminin alıkonulduğunu bildirmişti. İranlı yetkililer geminin Suriye’ye gittiğini inkâr etseler de söz konusu tankerin nereye ve ne amaçla ham petrol taşıdığı sorusunu cevapsız bırakmışlardı. İddiaya göre İran bu tankerden kaçak Petrolu daha küçük gemilere aktararak ambargoları delmeye çalışıyordu. İranlı yetkililerin olaya tepkisi ise yerel mahkemenin geminin alıkonulmasının 19 Ağustos’a kadar uzatıldığına dair kararından sonra daha da sertleşti. 

Bütün bu mozaikler yan yana konulduğu zaman Hürmüz’deki olayın aslında İngiltere’ye bir cevap ve hamle niteliğinde olduğu gerçeği Tahran’da da inkâr edilmiyor. Cebelitarık olayına tepkiler ise en üst düzeyden geldi. Ali Hamaney “Cebelitarık” konusunda çok ağır cümlelerle konuşarak intikam mesajı vermişti. İngiltere’yi “Deniz korsanlarına benzeten Hamaneyi, çok yakında intikam alacakları vadesinde de bulunmuştu. İran İngiltere’ye ait tankerin kendi sularında çevreyi kirletme, Uyarılara uymamak ve kısaca Uluslararası denizcilik kurallarına uymadığını iddia etse de aslında sunulan gerekçelerin Tahran nezdinde çok da önemli olmadığı aşikar. İran İslam Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ali Laricani’i konuyla ilişkin yaptığı açıklamada Hürmüz Boğazında alıkonulan petrol gemisini İngiltere’nin Cebelitarık’takı davranışına uygun bir cevap olduğunu savundu. Siyasilerin yanı sıra muhafazakar ve radikal söylemlerle bilinen “Keyhan Gazetesi” geminin alıkonulduğu konusunda hiçbir gerekçeye gerek duymadığı içeriği de dikkat çekti. 

İRAN, NÜKLEER ANLAŞMADA YANINDA İSTEDİĞİ AVRUPAYI ÜRKÜTÜYOR MU?

İran’a göre Avrupa uzun mesai sonrası elde ettiği Nükleer Anlaşmayı Trump’a karşı koruyabilmiş değil. Trump’ın anlaşmadan çekilme kararı almasının ardından Avrupalıların rolü İran’ın gözünde daha da büyüdü. Avrupa anlaşmayı korumak adına özel mekanizma oluşturacağı sözünü sık sık gündeme getirse de, pratikte Tahran’ı tatmin etmiş değil. Hasan Ruhani’nin tehdit ahengiyle sert eleştirilerine maruz kalan Avrupa sözde orta yolu bulmaya çalışsa da, sonuç itibariyle ABD’nin safında   yer almış gözüküyor. Nükleer Anlaşmanın korunması halinde kayda değer bir ticari hacme ulaşmayı uman Avrupa şirketleri Trump’ın gazepinin riskini almış gözükmüyorlar. Aynı umutsuzluk ve kırılma Tahran tarafında da yaşanmış gözüküyor. İran, 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaşmada belirlenen 300 kilogramlık düşük oranda zenginleştirilmiş uranyum stok sınırını aştığını duyurmakla aslında söylediği gibi ABD’yi değil Avrupa’yı hedef aldı. İşte tam da bu hassas ortamda Avrupa tarafının en önemli ismi İngiltereyle yaşananlar her iki tarafta da ciddi kopmalara yol açabilir. Başta İngiltere olmak üzere Avrupanın güvensizliğine yol açan son olanlar benzer şekilde İran tarafının da gözünde Avrupayı ABDleştiriyor. 

İran ve İngiltere’nin arasında yaşananların değerlendirilmesinde yeni bir detay daha kırılma olasılıkları yükseltmiş vaziyette. Boris Johnson’un yeni başbakan olarak seçilmesi ve özellikle dış politikada değişikliğe gitme ihtimallerinin arttığı tartışılırken Johnson’un ABD’ye yakınlaşmasından kaygılananlar da az değil. Nitekim aynı kaygının Tahran’da da olması Hürmüz Boğazındaki yaşananlarını Cebelitarık gelişmelerine bir cevap olarak da anlaşılır kılıyor. 

BÖLGE AKTÖRLERİNİN TUTUMU NE OLDU?

Tek cümleyle yanıtlayacak olursak başta Suudi Arabistan olmak üzere körfez ülkelerinin gelişmelerle ilgili sakin tutumu dikkat çekti. Suudi Arabistan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Abdullah bin Yahya El-Muallimi’nin İran’la ilgili olumlu mesajlarını da bu iddiaya örnek gösterilebilir. El-Muallimi Suudi Arabistan’ın İran ile savaş istemediği açıklamaları, Riyad’ın olayları sükunetle takip edip gerginliklerin tırmanmamasından yana olduğunu gösterir. Ayrıca Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde düzenlenen devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) Zirvesinde iki ülke makamlarının temasta bulunduğunu bildiren Suudi Arabistan (BM) Daimi Temsilcisi, iki ülke arasında diplomasi kapılarının açık tutulması isteğinin göstergesi olarak denilebilir. 

Öte yandan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen’den çekilme kararı da ortamı yumuşatmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilir. BAE askerlerini sahadan çekerek Yemen meselesinin çözümünün diploması yoluyla aranmasının altını çizerek Husilerle müzakere edilmesinin gerekli olduğunu öne sürdü.   

BAE’nin yıllardır Yemen iç savaşında benimsediği tutumunun değişmesi en yakın ortağı olan Suudi Arabistan’ın başçılık ettiği koalisyon güçlerinin de tutumunu yumuşatabilir. Bu adımı Arabistan yönetiminin de Yemen meselesinde diplomasiye ağırlık vereceği söylentilerinin doğruluk payını yükseltmiş oldu. 

Siyasilerde gelişen yumuşamaları propagandalarda da görmek mümkün. Buna örnek sosyal medyada geniş paylaşılıp ilgi gören Suudi Arabistan’ın havalimanı polisinin İranlı hacılarına olumlu ve saygın davranışı örnek olabilir. İran kamuoyunun nezdinde alışık olmayan bu görüntüler iki ülkenin arasındakı husumetlerin bu süreçte azalması konusunda umutları yükseltti.   

RUHANİ'NİN DEVRİM MUHAFIZLARININ KONTROL ETME ÇABASI

Ruhani yönetiminin birinci 4 yılında öve öve bitiremediği başarı olarak bilinen Nükleer Anlaşma, Trump’ın çekilmesiyle en kötü icraatı olarak kafalara oturdu. Ali Hamaney’inin onayıyla imzalanan anlaşmanın faturası tamamiyle Ruhani ve ılımlı siyasetçilerin hanesine yazılmış gözüküyor. Kimseye en ufak hesap verme olasılığının düşünülmediği devrim rehberi, ekonomik başarısızlıkların da sebebi olarak görülen nükleer anlaşmanın sorumluluğundan da boyun kaçırmış oldu. Durum böyle olunca doğal olarak Devrim Muhafızları ve yanlılarının önüne geçebilmek de söz konusu olamıyor. Bu durumda siyasi imtiyaz vermek zorunda kalan Ruhani, Hürmüz Boğazındaki alıkonulan tanker konusunda da DMO’nu överek olası başka hareketlerin önüne geçmeye çalıştığı gözüküyor. Kontrol dışı bir davranışın nasıl bir felakete yol açabileceğinin farkında olan Ruhani; konuşulan ikinci ve üçüncü gemiye askeri müdahalelerinde önüne geçmeye çalışmış gözüküyor. Tüm bu muhasebelerin önüne geçebilecek olası toplumsal ayaklanmayı daha çok ciddiye alan reformistler, radikallerin kontrolsüz hareketlerinin büyük yangına neden olmasından da endişeliler. İşte bu yüzden siyasi tolerans göstererek ihtilafların daha çok görülür olmasının da önüne geçmeye çalışıyorlar. 

 

İlgili Haberler
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir