Esad vahşetinde buzdağının görünmeyen yüzü ortaya çıktı: 134 bin ölüm kaydından 320’si ailelerine ulaştırılabildi

Esad vahşetinde buzdağının görünmeyen yüzü ortaya çıktı: 134 bin ölüm kaydından 320’si ailelerine ulaştırılabildi

Esad’ın devrilmesinin ardından kısa süreliğine açılan arşivler yeniden kapatıldı. Şam dosyası yeni yönetimin, kayıp on binlerce Suriyelinin akıbetine ışık tutabilecek belgeleri ailelerle paylaşmadığını iddia ediyor. Askeri fotoğrafçılar tarafından çekilen 134 binden fazla görüntünün varlığı, eski bir Esad subayı tarafından ifşa edildi. Gerçeklerin gizlendiği belgelerle ortaya konulurken şimdiye kadar yalnızca 320 kişinin kimliği tespit edilebildi.

Dünyanın dört bir yanından gazetecilerin yürüttüğü kapsamlı “Şam Dosyası” araştırması, Suriye’de Esad rejiminin yıllara yayılan sistematik işkence, infaz ve zorla kaybetme politikasını açığa çıkaran en büyük veri sızıntılarından biri olarak tarihe geçiyor. Alman yayın kuruluşu NDR’ye sızdırılan 134 binden fazla gizli belge ve 33 bini aşkın yüksek çözünürlüklü tutuklu cesedi fotoğrafı, rejimin 2015 ile 2024 arasında işlediği suçlara dair bugüne kadar elde edilmiş en kapsamlı kanıt setini oluşturuyor. Araştırmaya göre yüzlerce tutuklu, askeri fotoğrafçılar tarafından mekanik bir düzen içinde görüntülenmiş; bedenleri numaralandırılmış, farklı açılardan fotoğraflanmış ve özenle dijital klasörlere aktarılmıştı

NUMARALARDAN İBARET İNSANLAR

Bu görüntüler arasında en çarpıcı olanlardan biri, metal bir yüzeyin üzerinde yatan Aman’a ait. Aşırı zayıflamış, yaşam belirtisi olmayan bir beden… Yakın planda sararmış ve kırık dişleri, yandan çekimde buzlu camı andıran donuk gözleri, uzak çekimde ise tüm mahremiyetiyle sergilenen kalıntıları görünür hâle geliyor.

yeni-proje-79-kopyasi-19.jpg

Tek kimliği, “No. 3659” yazılı bir karttan ibaret. Bir başka fotoğrafta, “4038 numara” olarak kaydedilen bir tutuklu, bir minibüsün arkasına gelişigüzel atılmış hâlde bulunuyor; çıplak, buruşmuş, kan izleriyle kaplı bedenine sinekler üşüşmüş durumda.

yeni-proje-79-kopyasi-17.jpg

Esad hapishanelerinde işkence görmesiyle tanınan aktivist Mazen el-Hamada, “No. 1174” etiketiyle mermer bir zeminde uzanıyor; bileklerindeki kelepçe izleri hâlâ taze, ayaklarındaki morluklar ölmeden önce maruz kaldığı şiddeti yansıtıyor. Fotoğraf arşivinde “No. 2389” olarak kaydedilmiş bir yenidoğan bile bulunuyor; ölüm makinesinin yaş tanımayan işleyişi bu karede en çıplak hâliyle hissediliyor.

yeni-proje-79-kopyasi-20.jpg
Mazen el-Hamada

Bazı fotoğraflar, cesetlerin üst üste yığıldığı bir mezbahayı andırıyor. Kollar ve bacaklar gelişi güzel savrulmuş, kaburgalar dışarı fırlamış, başlar yana düşmüş; ağızları açık, gözleri aralık bu bedenlerde hem ölümün sertliği hem de işkencenin korkunç izleri hâlâ okunuyor. Esad rejiminin öldürme düzeni, bu karelerdeki ağır sessizlikte ete kemiğe bürünüyor.

yeni-proje-81-kopyasi.jpg
Cesetlerin numaraları ya bir kağıda ya da direk insanların bedenlerine yazılıyor.

ESAD’IN SUBAYI BELGELERİ İFŞA ETTİ

Fotoğraflar, Suriyeli askeri fotoğrafçılar tarafından çekilmiş ve doğrudan askeri mahkemelere gönderilmişti. Mahkeme hâkimlerinin imza attığı bu dosyalar, öldürülen tutukluların ölümlerini “resmileştiriyor” ve rejim mensuplarına fiili bir yargısal dokunulmazlık sağlıyordu. Bu mekanizmayı ifşa eden isim, 2020 ile 2024 yılları arasında Şam’daki Askeri Polis bünyesinde Delil Koruma Birimi’nin başında görev yapan eski bir subay. Görüntüleri NDR’ye ulaştıran bu subay, “İnsanların bilmesi gereken şeyler var. Ailelerin sevdiklerinin nerede olduğunu ve onlara ne olduğunu öğrenmeye hakkı var,” diyerek sessizliğini bozdu. Bugüne kadar Suriye kamuoyunun bu fotoğrafların varlığından haberi bile yoktu.

Beşşar Esad, ülkedeki 13 yıllık iç savaş boyunca muhalif gördüğü her sesi susturmak için yaygın gözaltı zincirleri kurmuş, binlerce kişiyi hiçbir yargı süreci olmaksızın hapsedip öldürmüştü. Suriye İnsan Hakları Ağı, rejimin 160 binden fazla insanı “zorla kaybettiğini” belirtiyor; gerçek sayının çok daha yüksek olabileceği tahmin ediliyor. Rejimin Aralık 2024’te çökmesinin ardından aileler hapishanelere, hastanelere ve toplu mezarlara koşarak kaybolan yakınlarının izini aramaya başladı. Bazıları hücre duvarlarındaki yazıları inceledi, bazıları mezarlıklarda buldukları giysi parçalarını kayıplarıyla eşleştirmeye çalıştı. Çoğu ise hiçbir iz bulamadı; sevdiklerinin akıbetinin belirsizliği acıyı daha da derinleştirdi. Şam Dosyası, bu çaresiz arayışa nihayet bir yanıt niteliği taşıyor.

SADECE 320 KİŞİNİN KİMLİĞİ BELİRLENDİ

Rejim, kurbanlarının çoğunu sadece bir “numara”ya indirgemiş olsa da bazı karelerde isimler de yer alıyor. Araştırma sonucunda 320 tutuklunun adını yeniden ortaya çıkarılabildi. Bunlar arasında aktivist Mazen el-Hamada da bulunuyor. Ailesi, onun ölümüne ilişkin yaptığı açıklamada, kaybın yarattığı derin acıya rağmen Mazen’in ve diğer kayıpların “ülkenin özgürlüğü için fedakârlık yaptığını” söyleyerek hem yas hem de gurur içinde olduklarını ifade etti.

ekran-resmi-2025-12-04-19-31-23.png

ŞAM YÖNETİMİ BELGELERE ERİŞİMİ GİZLEDİ, AİLELERLE DAHİ PAYLAŞILMIYOR İDDİASI

Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’nin yeni yöneticileri, eski rejimin kurumlarında bulunan belgelerin fotoğraflanmasına yalnızca kısa süreli bir izin verdi; orijinal evrakların dışarı çıkarılması yasaklandı. Güçlerini pekiştirdikten sonra ise arşivlere erişimi tamamen kapattılar. Kayıp kişilerin akıbetini araştırmak üzere bir komisyon kurulmuş olsa da ailelere bilgi verileceğine dair hiçbir emare yok. Bu kapatma, yalnızca kurbanların kimliklerini değil, aynı zamanda suçlardan sorumlu kişilerin adlarını da karanlıkta bırakıyor.

Yetkililer, sürecin uzun yıllar alacağını kabul ediyor. Komisyonun danışmanlarından biri, “Gerçeklere biraz daha yaklaşmak için en az 10 yıl gerek,” derken, toplu mezar kazılarından sorumlu Sivil Savunma ekipleri henüz çalışmalarına dahi başlamadı. Ülke genelinde yaklaşık 100 toplu mezar tespit edildi; hepsinin açılması ve DNA eşleştirmelerinin tamamlanması en iyimser ihtimalle 10 ila 20 yıl sürebilir.

Şam Dosyası, gazeteciler Amer Matar ve Amr Hito, yeni yönetimin belgeleri korumak bir yana, bazen yok ettiğini gördüklerini söylüyor. İkilinin 2024’te topladıkları belgelerle oluşturdukları dijital “Suriye Hapishaneleri Müzesi”, rejimin baskı aygıtını belgeleyen nadir girişimlerden biri oldu. Ancak müzenin duyurulmasından kısa süre sonra Matar, İçişleri Bakanlığı tarafından “güvenlik belgelerini yasadışı elde etmek” suçlamasıyla gözaltına alındı ve tehdit edildi. Daha sonra kefaletle serbest bırakılarak ülkeyi terk etmesine izin verildi.

yeni-proje-79-kopyasi-21.jpg
Solda: Amer Matar
Sağda: Thaer al-Najjar, kardeşi İmad'ın ölüm belgesinin basılı bir fotoğrafını tutuyor.

Suriye’de rejim değişikliğinin ardından beklenen şeffaflığın yerini hızla yeni bir sessizlik aldı. Arşivler kapalı, kayıtlar eksik ve binlerce aile hâlâ kayıplarının akıbetini öğrenebilmek için bekliyor.

ÖLÜM NEDENİ: KALP KRİZİ

Sızdırılan fotoğraflar, 2011–2013 yılları arasında öldürülen tutuklulara ait görüntüleri dünyaya duyuran ve “Sezar” adıyla bilinen askeri fotoğrafçının ortaya çıkardığı ilk arşivin devamı olarak görülüyor. Sezar fotoğrafları uluslararası davalarda delil olarak kullanılmış; Almanya’da görülen ilk işkence davasında Esad rejiminin eski mensuplarından Anwar Raslan müebbet hapse, Eyad el-Gharib ise insanlığa karşı suçlara yardım ve yataklıktan hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu fotoğraflar, ABD’de çıkarılan “Sezar Yasası”nın temelini oluşturmuş, rejime yönelik yaptırımları artırmıştı.

photo-2025-12-04-19-45-34.jpg
Farid Almazhan isimli Sezar kod adlı asker kimliğini geçtiğimiz şubat ayında ifşa etti.

2024’te kimliğini açıklayan Sezar, kendisine verilen görevin “öldürme emirlerinin yerine getirildiğini belgelemek” olduğunu anlatmış, ailelere cesetleri göstermeden hazırlanan ölüm belgelerinin çoğunda gerçek dışı ifadelerle “kalp krizi” veya “kalp-solunum durması” yazdığını söylemişti.

yeni-proje-79-kopyasi-22.jpg
Örnek belgelerden biri

Yeni fotoğraf arşivi, Esad rejiminin bu ölüm mekanizmasını 11 yıl boyunca aynı sistematik yöntemlerle sürdürdüğünü gözler önüne seriyor. Yüzlerce fotoğraf üzerinde yaptığı analizler, mağdurların büyük bölümünde açlık, ağır darp ve işkence izlerinin bulunduğunu ortaya koyuyor. Çoğu çıplak bırakılmış; kelepçe izleri, morluklar ve derin yaralar bedenlerinde hâlâ görünür durumda. Fotoğraf başlıklarında tutuklu numarası, fotoğrafçının adı, çekim tarihi ve çoğu zaman tutukluyu yakalayan istihbarat biriminin adı bulunuyor. Delillerin büyük kısmının askeri hastanelerde çekildiği değerlendiriliyor.

BİR ÖLÜM BELGESİ 13 YILLIK UMUDU ÇÖKERTİYOR

Şam dosyası Esad Rejiminin devrilmesinin ardında kayıp ailelerini araya insanların görüşlerine de yer veriyor.

Dosyanın anlatımına göre Şam’daki dar bir otel odasında Thaer el-Naccar, kardeşi İmad’ın ölüm belgesini okurken gözyaşlarına boğuldu. 2011’de Esad rejiminin gözaltına aldığı İmad’dan 13 yıl boyunca haber alınamamıştı. Belgede yalnızca “30 dakika süren canlandırmaya rağmen öldü” yazıyordu. El-Naccar için bu satırlar, hem arayışın sonu hem de en korktuğu gerçeğin kanıtıydı.

SEDNAYA’DA UMUT ARANIYOR

El-Naccar kardeşler ayaklanmanın ilk günlerinde barışçıl protestoları desteklemiş, ardından rejimin hedefi hâline gelmişti. Thaer çatışmada yaralanıp evden kaçtıktan iki gün sonra İmad ve Eyad gözaltına alındı. Eyad işkenceden öldü; İmad’ın akıbeti ise yıllarca karanlıkta kaldı. Esad rejimi binlerce insanı aynı sessizliğe gömdü; aileler yıllarca mezarlıklardan morglara, hapishanelerden duvar yazılarına iz aradı.

yeni-proje-79-kopyasi-23.jpgRejimin çöküşünden sonra El-Naccar, oğlu ile birlikte Sednaya Hapishanesi’ni defalarca dolaştı. Ressam olan İmad’ın duvarlarda bıraktığı bir çizim bile bir umut olabilirdi; ancak hiçbir iz bulamadılar. Birleşmiş Milletler yetkilileri, hapishanelerin açıldığı o günün “on binlerce aile için geri dönüşsüz bir yıkım anı” olduğunu söylüyor.

YORUMLAR (1)
1 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN