Almanya, cinsel taciz suçunu ele alan yasalarını yeniden gözden geçiriyor.
Mevcut Alman Ceza Kanunu'nun 184. maddesi, yalnızca fiziksel temas içeren cinsel taciz eylemlerini suç olarak tanımlıyor.
Bu yasal boşluk, özellikle sözlü ve fiziksel teması içermeyen taciz vakalarında ciddi mağduriyetlere yol açıyor.
Almanya'da 'laf atma' olarak bilinen sözlü taciz, Türkiye'de olduğu gibi pek çok Avrupa ülkesinde de cezai yaptırımlara tâbi tutuluyor.
Bu durum, Almanya'da yasal düzenleme yapılması gerektiği tartışmalarını alevlendirdi.
ALMANYA'DAKİ YASAL BOŞLUK VE TARTIŞMALI KARARLAR
Deutsche Welle Türkçe'de yer alan habere göre, Almanya'da sözlü cinsel tacizin suç olarak kabul edilmemesi, hukuki açıdan vahim sonuçlar doğurabiliyor.
2017 yılında Alman Yargıtay'ının aldığı ve büyük yankı uyandıran bir karar, bu sorunun ciddiyetini gözler önüne serdi.
65 yaşındaki bir adamın 11 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik sarf ettiği, "Organına dokunmak istiyorum, beni takip et" şeklindeki sözler, bedensel temas olmaması nedeniyle cinsel taciz suçundan ceza almamıştı.
Mahkeme, bu fiilin sadece hakaret olarak değerlendirilebileceğine hükmetmişti.
Bu tür kararlar, sözlü tacizin yarattığı psikolojik şiddetin göz ardı edilmesine neden oluyor.
Alman istihbaratının başına Türk göçmen atandı! Ülke tarihinde ilk kez
TÜRKİYE'DE VE AVRUPA'DA DURUM FARKLI
Türkiye'de cinsel taciz suçu, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 105. maddesi ile düzenleniyor.
Bu madde, fiziksel temas olmaksızın cinsel amaçlı tacizleri cezalandırıyor.
Failler, mağdurun şikayeti üzerine üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası alabiliyor.
Benzer şekilde, Fransa, Belçika, Hollanda ve İspanya gibi birçok Avrupa ülkesi de sözlü cinsel tacizi suç kapsamına alıyor.
Bu ülkelerin yanı sıra Hindistan ve Peru gibi dünya genelindeki örnekler de sözlü tacize karşı yasal düzenlemelerin ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor.
SİYASİ TARTIŞMALAR VE YASAL DÜZENLEME ÇALIŞMALARI
Almanya'da mevcut koalisyon hükümetinin ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD), sözlü tacizin yasa kapsamına alınması için baskı yapıyor.
SPD Meclis Grubu Başkanvekili Sonja Eichwede, sözlü tacizi 'psikolojik şiddetin bir türü' olarak tanımlıyor ve Almanya'nın diğer Avrupa ülkelerini örnek alması gerektiğini savunuyor.
Adalet Bakanı Stefanie Hubig de bu görüşü destekliyor ve Adalet Bakanlığı'nın konuyla ilgili yasal düzenleme çalışmaları başlattığını doğruluyor.
Hubig, sözlü tacizin 'talihsiz bir iltifat' olarak geçiştirilemeyeceğini belirtiyor.
Avrupa'nın geleceği tehlikede! Gençler neden ülkelerini terk ediyor?
MUHAFAZAKARLARDAN FARKLI YAKLAŞIM
Ancak, koalisyonun muhafazakar kanadı Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) bu konuya temkinli yaklaşıyor.
Hukuk politikaları sözcüsü Susanne Hierl, sözlü tacizin cezalandırılmasının pratikte zor olacağını savunuyor.
Susanne Hierl'e göre, mevcut ceza hukuku standartları dışında kalan ifadelerin cezalandırılması, uygulanabilirlik sorunları yaratabilir.
Yasal bir düzenleme önerisi gelmesi durumunda değerlendireceklerini belirtse de, muhafazakar cephenin bu konuya mesafeli duruşu, yasanın çıkarılma sürecini zorlaştırabilir.
HUKUKÇULARIN GÖRÜŞÜ VE GELECEK SENARYOLARI
Hukukçular, 'talihsiz bir iltifat' ile cezai yaptırımı gerektiren bir taciz arasındaki ayrımın nasıl yapılacağı konusunda fikir ayrılıkları yaşıyor.
Alman Hukukçular Birliği Ceza Hukuku Komisyonu üyesi Catharina Conrad, bu tür gri alanların hukukta sıkça görüldüğünü ve bu riskin göze alınması gerektiğini ifade ediyor.
Ancak, sözlü tacizin suç kapsamına alınması durumunda bile, tanık eksikliği, mağdurun utanç veya yargı sürecine devam edememe gibi nedenlerle sessiz kalması gibi sorunlar devam edebilir.
SPD milletvekili Sonja Eichwede, yasal düzenlemenin yanı sıra, konunun kamuoyunda tartışılmasının bile toplumsal bir farkındalık yaratacağını vurguluyor.
Yurt dışında yaşayan Türkler için kritik karar! Konsolosluklarda yeni dönem başlıyor
