Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Hatem Ete “Erdoğan’ın 2022’deki önceliği, toplumun ekonomik şikâyetlerini azaltmak ve muhalefetin siyasal alanını daraltmak olacak. Muhalefet ise ittifakı koruma ve genişletme ve doğru aday üzerinde birleşme sınavıyla karşı karşıya” diyor.
Siyasi takvim açısından Türkiye’de 2021 yılı, Kasım 2020’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi yönetimindeki değişime paralel olarak gündemine aldığı “reform” arayışı ile başlamıştı. 2022 ise Kasım 2021’de Erdoğan’ın bir yıllık arayış dönemini sonlandırdığını sembolize eden “yeni ekonomik model” ilanıyla başladı.
2021 yılının Erdoğan’ın aldığı ekonomik kararlarla başlayıp bitmesi, Türkiye siyasetinde ekonominin merkezi bir işlev yüklenmesiyle ilişkili değil (sadece). Bu kararları milada dönüştüren, Erdoğan’ın siyasal arayışlarını yansıtması ve bu arayış sürecinin hem siyasetin kodlarını hem de iktidar-muhalefet dengesini değiştirmesiydi.
2021’DE ERDOĞAN
2021, Erdoğan’ın 19 yıllık iktidarı boyunca idari açıdan en güçlü, siyasi açıdan en zayıf olduğu yıldı.
Erdoğan 2010’a kadar vesayetle ve/ya 2012-2016 arasında Fethullahçı yapıyla mücadele ettiğinde, bugünkü idari gücüne sahip değildi ama bugünkünden çok daha etkili bir siyasi güce sahipti. Karşılaştığı bu güçlü yapıları, daha güçlü idari yetkilere sahip olduğu için değil daha etkili bir siyasal güce sahip olduğu için alt edebildi.
Erdoğan, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında, Cumhur İttifakı, başkanlık sistemi ve beka/güvenlik söylemi üzerinden muazzam bir idari güce kavuştu. Başlarda bu terkibin zaten siyasal güce sahip olan Erdoğan’ı idari güçle de donattığı düşünüldü. Erdoğan’ın aktarılan idari güç karşılığında siyasi gücünden feragat etmek durumunda bırakılacağı öngörülemedi.
Cumhur İttifakı’nın siyasi-ideolojik eksenine razı/tâbi olarak yürüttüğü iktidar, Erdoğan’ı idari gücünün zirvesine taşırken, siyasal açıdan zayıflattı. Demokratik perspektifin ve rasyonel yönetimin kaybı birçok toplumsal kesimin uzaklaşmasına yol açtı.
Muhafazakâr-milliyetçi sağ konsolidasyon bozulurken, Kürtler büyük ölçüde muhalefeti desteklemeye başladı.
Erdoğan, Kasım 2020’de, sahip olduğu idari güce karşın siyasal açıdan zayıfladığını fark ederek, reform söylemi üzerinden çare arama, çıkış bulma arayışına girdi. Bu arayış, 2021 yılı boyunca sürdü ve Erdoğan lehine bir sonuç üretmeden 2021 Kasım’ında son buldu.
2021 yılı Erdoğan’ın çaresizliğinin, kararsızlığının, yönsüzlüğünün bütün açıklığıyla görüldüğü bir yıl oldu. Erdoğan mevcut statüko ile bir şey yapamadığını ancak bu statükoyu değiştirmeye yönelik irade ve imkândan da yoksun olduğunu gördükçe siyaseten zayıflamaya devam etti.
İktidar aleyhine işleyen dinamikler, görünür bir oy kaybına yol açarak, iktidar değişimi ihtimalinin belirmesine ve gün geçtikçe güçlenmesine yol açtı. En etkili yansımasını ekonomide gösteren iktidarın siyaset ve yönetim zafiyeti, toplumsal desteğini de istikrarlı bir şekilde azalttı.
Sonuç olarak, Kasım 2020’deki reform arayışı üzerinden başlayan 2021 yılının Erdoğan açısından kötü geçtiği, gerek siyasi irade ve ilişkiler açısından gerekse toplumsal destek bakımından Erdoğan’ın 2021’i dezavantajlı kapattığı söylenebilir.
2021’DE MUHALEFET
2021 yılının muhalefet lehine işleyen en önemli sonucu, iktidar-muhalefet arasındaki güç dengesinin muhalefet lehine değişmesi oldu.
2020 yılı boyunca, toplam oy oranı itibarıyla iktidarla başa baş bir görüntü veren muhalefet, Aralık 2020’den başlayarak iktidarın önüne geçmeye başladı. Erdoğan siyasal açıdan sıkıştıkça, muhalefet ile iktidar arasındaki fark muhalefet lehine açılmaya devam etti ve en sonunda yüzde 15’lere ulaştı.
Erdoğan’ın ürettiği siyasal boşluk, ekonomik krizin derinleşmesi ve seçmenin muhalefet lehine hareketlenmesi, muhalefetin siyasi performansını güçlendirdi. Eylül ayı, muhalefetin siyasetle ilişkisinde önemli bir kırılmaya sahne oldu. Muhalefet, Eylül ayından başlayarak siyasi inisiyatif almaya, gündem belirlemeye, ürkek de olsa siyaset geliştirmeye yöneldi.
Bu çerçevede, Kasım ayına gelindiğinde, siyasi gündemin en önemli başlığı, iktidar değişimi ve “muhalefetin zaten kazanılacağı kesin olan” Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hangi aday ile katılması gerektiğine ilişkin tartışmalardı.
YENİ EKONOMİK MODEL VE 2022 PROJEKSİYONU
Erdoğan kararsızlık, siyasetsizlik ve arayış ile geçirdiği 2021 yılını, “yeni ekonomik model” ilanıyla sona erdirdi. Erdoğan, bir yıl boyunca el yordamıyla yürüttüğü siyasi ve ekonomik arayışa son vererek seçimlere kadar sürmesi muhtemel bir siyasi eksende karar kılmış görünüyor.
Bu, 2021 yılındaki gerilim ve kararsızlıktan sonra hem Erdoğan’ın hem de Cumhur İttifakı bileşenlerinin yeniden iç uyumlarını ve konsantrasyonlarını tahkim ettikleri, seçimlere kadar da bu doğrultuda, ekonomiyi önceleyen ama ekonomiyi siyasi bir çerçevenin içinde anlamlandıran bir siyaset üzerinde yol alacaklarını gösteriyor.
Söz konusu yeni durum, 2022 yılını 2021’in devamı olmaktan çıkaracak, iktidarın ve muhalefetin konumunu yeniden belirleyecektir. Önümüzdeki dönem hem iktidar hem de muhalefet açısından seçim takviminin çalışmaya başladığı bir dönem olacaktır.
2022’DE İKTİDAR
Erdoğan’ın birinci önceliği ekonominin seçmenin gündemindeki ağırlığını azaltmak olacaktır. Bu doğrultuda, ücret artışları üzerinden seçim ekonomisine geçişten, günübirlik tedbirlerle ekonomik göstergeleri iyileştirmeye kadar her türlü ekonomik enstrümana başvurmanın yanı sıra ekonomiyi siyasi bir tercih ve söylemin parçası kılmaya ağırlık verecektir. Krizleri çözmek yerine ötelemeyi, yeni bir krizle karşılaşana kadar zaman kazanmayı önceleyecektir.
Siyasal açıdan önemli olan, Erdoğan’ın seçim takvimini başlattığı, seçimlere giderken ekonomiye konsantre olduğu, ekonomik parametrelerden öte siyasal öncelik ve ihtiyaçlarla kararlar alacağı ve sahip olduğu birçok enstrüman ve imkânı bu doğrultuda kullanacağıdır.
Öte yandan bu adımlar, Erdoğan’a yeni bir toplumsal destek sağlamayacaktır. Bugün itibarıyla söylenebilecek olan, mevcut politika seti sürdürüldüğünde, Erdoğan’ın tabanındaki erimeyi durdurabileceği, durduramazsa bile bir süre daha öteleyebileceği, uzunca bir süredir muhalefete yönelmek istemediği için kararsız blokunda durmaya devam eden seçmeninin bir kısmını da -belki- geri kazanabileceğidir.
Ekonomiyi siyasi bir çerçeve içinde tutma çabasının yanı sıra Erdoğan, önümüzdeki dönemde 2018 yılından beri defalarca yöneldiği ancak henüz anlamlı bir sonuç almadığı siyasi söylem ve politikaları daha kararlı bir şekilde sürdürecektir. Beka, güvenlik, terör, dış güçler gibi argümanlar, önümüzdeki dönemde hem kendi seçmen konsolidasyonunu sağlamak hem de muhalefet ittifakını dağıtmak üzere yeniden tedavüle sokulacak, kısacası siyaset güvenlikleştirilecektir.
Bu çerçevede, Erdoğan’ın önümüzdeki seçimleri kazanmasını sağlayacak bir politikaya yöneldiğini söylemek zor. Erdoğan’ın verdiği karar, başka türlüsünü yapamadığı için razı/teslim olduğu bir karardır.
Erdoğan belirlediği politika setiyle, siyasal ve sayısal açıdan 2021 yılı boyunca yaşadığı dezavantajı giderme imkânına kavuşmuş, ancak muhalefet muazzam hatalar yapmadığı takdirde, önümüzdeki seçimleri kazanma ihtimalini de azaltmış görünüyor.
2022’DE MUHALEFET
Muhalefet 2022 yılına ve önümüzdeki seçimlere iktidardan daha avantajlı bir konumda giriyor. Oy oranı itibarıyla Cumhur İttifakı’na eşitlenen Millet İttifakı, bazı pürüzlere rağmen, birlikteliğini muhafaza ediyor. Millet İttifakı yeni bileşenlerle de desteklendiğinde, muhalefetin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma şansı iktidar blokuna göre artmış olacaktır.
Bu pozitif tabloya rağmen, 2022 yılı içerisinde muhalefeti bekleyen ciddi riskler de bulunuyor. En önemli risk, muhalefetin topluma yeni bir siyaset ve yönetim perspektifi sunmak yerine iktidarın oluşturduğu rahatsızlığa yaslanmaya devam etmesidir.
Kamuoyu araştırmaları, toplumun muhalefete yönelik birçok endişe taşıdığını ortaya koyuyor. Muhafazakâr kesimler rövanşizmden ve kazanımların kaybından tedirgin olurken, farklı birçok toplumsal kesim de ülkenin iyi yönetilemeyeceğinden, istikrar ve kaos riskinden endişe duyuyor. Muhalefet bugüne kadar bu iki hâkim endişeyi giderebilecek anlamlı bir siyaset geliştiremedi. Önümüzdeki dönemde, seçim takvimi hızlandıkça muhalefetin gerçekçi bir siyasal alternatif üretme ihtiyacı artacaktır.
Muhalefetin bir diğer risk alanını adaylık meselesi oluşturuyor. Erdoğan’ın siyasete geri döndüğü ve etkili bir siyasi kampanya yürüteceği bir ortamda muhalefetin adayının özellikleri daha da önem kazanacaktır. Adayın kimliği ve belirlenme süreci Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kiminle yarışacağının ötesinde muhalefetin Türkiye’yi nasıl yönetmeyi planladığının ve nasıl bir gelecek vaat ettiğinin de işareti olacaktır.
İKTİDARIN YENİ YOL HARİTASI VE MUHALEFETİN SINAVI
2022 yılı hem seçim takvimine geçilmesi hem de iktidar ve muhalefetin birçok siyasi hamle yapma ihtiyacında olmaları dolayısıyla, 2021 yılından daha hareketli ve gergin bir yıl olacaktır. İktidar attığı adımlarla seçim stratejisini belirlemiş görünüyor. Bu strateji, ekonomik kriz algısını gidermek, taban erimesini durdurmak, yakın zamanda ekonomik kriz dolayısıyla giden bir kısım seçmeni geri getirmek, muhalefetin siyasal açmazlarını görünür kılmak, muhalefeti baskı altına alarak hata yapmaya zorlamak gibi unsurlara dayanıyor.
Muhalefet, Erdoğan’ın siyaset yapmaya geri döndüğü ve ekonomik kriz algısını yönetmeye konsantre olduğu bir süreçle seçimlere yaklaşıyor. Üstelik sayısal avantajına rağmen parçalı, öncelikleri farklı ve birlikte hareket etme kabiliyet ve iradesi sınanmamış bir yapıya sahip. Muhalefetin önündeki sınavları, siyaset yapma, ülkeyi yönetme güveni oluşturma, ittifakı koruma ve genişletme, adaylık sürecini doğru yönetme ve doğru bir aday üzerinde birleşme olarak sıralayabiliriz.
Bu sınav alanlarının her biri önümüzdeki dönemin gidişatı ve iktidar ile muhalefetin konumu üzerinde doğrudan etkili olacaktır. Muhalefet bu sınav alanlarını doğru yönettiğinde seçimlere avantajlı girecek, bu sınav alanlarında beklentileri karşılamadığında avantajı Erdoğan’a devredecektir. Sonuç olarak önümüzdeki dönemde siyasal gündem büyük oranda Erdoğan tarafından domine edilse bile seçimlerin kaderi Erdoğan’dan öte muhalefetin performansı üzerinden belirlenecektir.
HATEM ETE: Lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimini ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde yapan Hatem Ete, 2007-2008’de doktora araştırma bursuyla Columbia Üniversitesi’nde bulundu. 2008-2014 arasında SETA’da Siyaset Araştırmaları Direktörlüğü, 2014-2017 arasında da Başbakan Başmüşavirliği yaptı. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde Öğretim Üyesi ve Ankara Enstitüsü’nde Araştırma Direktörü olarak görev yapıyor.