Görüşler

Bir zamanlar ‘Çakal Carlos’ vardı...

Bir zamanlar  ‘Çakal Carlos’ vardı...

Kültür Tarihi Araştırmacısı Taner Ay “Kuşkusuz ‘Çakal’ kitleler için iştah açıcı bir fenomendi. Saddam’ın petrolü rehin almasıyla Illich Ramirez Sanchez’in Viyana Baskını’nda petrol üreten ülkelerin bakanlarını rehin alması arasında bir fark var” diyor.

Nedenleri açısından gerçekliği hayli şüpheli olan “Körfez Savaşı” gösterisinde, kitleler, bir mânâ aramamıştı. Sadece, “Dallas” sonrasında, televizyonlarının karşısında yiyip içerlerken izleyebilecekleri yeni bir “meşguliyet” istemişlerdi.

***

“Körfez Savaşı” bir zamanlama mârifetiydi. Çünkü, 67 dilde ve 90 kadar ülkede 360 milyon kişinin izlediği “Dallas” dizisi televizyon ekranlarından çekildiğinden, kitleler artık cân sıkıntısından geberiyordu. Bu nedenle, sokakların yeniden boşalabilmesi için, kitle iletişim araçlarının içindeki “Batı”, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal ederek dünyaya şantaj yapmasına izin verdi. Böylelikle, “ahlâksız” ve “şantajcı” Saddam Hüseyin’den, kitleler için yeni bir “JR” yaratılmıştı. Bu yeni “JR” ile mücâdele edebilmek için, kuşkusuz yeni “Cliff Barnes” figürleri de hazırdı. Ama, “Körfez Savaşı” gösterisinde, sadece Şehitler Köprüsü’nü bombalayan Amerikalı pilot yeni “Cliff Barnes” değildi, bu dizi gösteriyi iştahları hiç kesilmeden Amerikalı pilotların gözlüklerinden naklen izleyerek ölesiye tıkınanlar da, birer “Cliff Barnes” olarak toplumsalın sonunun sahnelenmesindeydiler.

***

Kitlelerin “Körfez Savaşı” sonrasında yeni bir tatminsizliğe yuvarlanmaları kaçınılmazdı. Acaba, emperyalistlerin 25 yıldır aradığı Illich Ramirez Sanchez’in rüşvet sayesinde yakalanması, kitle iletişim araçları açısından tarihî bir fırsat ve kitlelerin yeni “meşguliyet” taleplerine çözüm olabilir miydi? Kuşkusuz, “Çakal”, iştah açıcı bir fenomendi. Ama, Saddam Hüseyin’in petrolü rehin almasıyla, Illich Ramirez Sanchez’in Viyana Baskını’nda petrol üreten ülkelerin bakanlarını rehin alması arasında bir fark bulunduğu kadar, bunların farklı zihinsel evrenlere ait olaylar oldukları da muhakkaktı.

***

Bilindiği gibi, 20’nci yüzyılda bütün yaşamsal düzenlemeler petrolün lehine çalıştığından, petrol, yüzyılın dünyasını manen rehin alarak insanlık durumumuzu inşâ eden yapısal unsurlardan biri olmuştur. Dolayısıyla, dünyayı manen rehin alan petrolü Saddam Hüseyin’in fiilen rehin alması, kitleler tarafından kişisel bir incinme, benliklerinin tecavüze uğraması olarak algılanmıştı. Oysa, Viyana Baskını, sadece Berlin Duvarı’nın zihinsel evrenine ait bir melodramdı ve bu “Utanç Duvarı” Illich Ramirez Sanchez’in yakalanmasından önce yıkılmıştı. Kitlelerin hâfızası olmadığı için de, Viyana Baskını artık bir “boşluk” gibi duruyordu. Bu nedenle, Illich Ramirez Sanchez’in algı operasyonunda, bu “boşluk” her zaman için geçerli olan vıcık vıcık bir mesaj ile kapatıldı: Kadın.

***

Keşfedilen kadın, Illich Ramirez Sanchez’in uğruna Fransa topraklarını cehenneme çevirdiği Magdelana Kopp’tu. Buraya kadar her şey tam bir “Harlequin Kültürü”. Ama, Illich Ramirez Sanchez’in muhakemesi başlamadan önce “Stern” dergisinin Magdelana Kopp ile yaptığı söyleşinin “iki şişe şarapla kandırılan kadın” figürü üzerine kurulması, kitlelerin onlarla buluşmasını da sağlamış gibiydi. Magdelana Kopp figürüne, Frederick Forsyth’in, Markus Wolf’un ve Jozsef Varga’nın analizleri de eklendiğinde, ortaya yeni bir “JR” daha çıkıyordu: Ancak, “Körfez Savaşı” gösterisinin aksine, Illich Ramirez Sanchez’in muhakemesinin kitlelerin talep ettiği mânâda bir gösteri olamayacağı da dünyayı yönetenlerce başından beri tahmin ediliyordu. Hatta, “Çakal Carlos” davası, insanların, televizyonlarının karşısında hamburger yiyip kola içerlerken naklen izlenebilecekleri türden bir yayın olamayacağını bildiklerinden, muhakemeyi gösteri olarak tanımlamak niyetinde bile değillerdi. Bununla birlikte, davayı Magdelana Kopp’u merkeze oturtarak herkesin keyif alabileceği bir müsâmereye dönüştürmek için de, kontrol ettikleri kitle iletişim araçlarının kirli üslûblarını yine de denemek niyetindeydiler.

***

Davanın 12 Aralık 1997 günlü oturumunda, kitlelerin karşısına beklenmedik bir “Adam” çıkar: İspanyolca, Rusça, Almanca, Arapça ve İngilizce kadar Fransızca da konuşabilen, kültürlü ve nüktedân bir “Adam”. Bu “Adam”, ceza adaleti tarihinin “psikopat” kahramanlarına hiç ama hiç benzemiyordu. Kendisini bir “sanık” olarak değerlendirmediğinden, yargıçların, savcıların ve avukatların bayıldıkları türden heyecânsız bir savunma yapmayıp, devletlerin politikalarındaki kire ilişkin ithamlarda bulunuyordu. Söylediklerinin yapısında elbette Berlin Duvarı vardı ama, devrimciliğinin tarihî bilinçaltı olan “Duvar” yıllar önce yıkıldığından, düşüncelerini dile getirdiği kavramların romantik ve fedakâr doğası tam olarak anlaşılamıyordu.

***

İlk oturum, gösteri bekleyen kitleler açısından bir hayâl kırıklığıydı. Çünkü, gösteri, tarafları aynı zihinsel evrenden geldiği takdirde mümkün olabilmekteydi. Oysa, kitleler ile Illich Ramirez Sanchez aynı zihinsel evrenden değillerdi. Üstelik, Berlin Duvarı yıllarına ait eylemlerin muhakemesinin tarihselliği çoktan buharlaşmıştı ve “otopsi” artık anatomik doğruluğu şüpheli hâle gelen bir model üzerinden yapılmaya çalışılıyordu.

***

Illich Ramirez Sanchez, muhakemeye hafta sonu nedeniyle ara verildiğinde, salondakilere, Pazartesi sabahında uyuyup kalmamaları uyarısında bulunur. Aslında, bir espri yapmamış, kapitalist toplumların korkunç hakikatını dile getirmişti: Kitlelerin kabullenebileceği bir gösteriyi icat ettiğini sanan kitle iletişim araçlarıyla, kitle iletişim araçlarının müsâmeresini kabullenmeye hazır kitlelerin, işlerine gelmezse, Pazartesi günkü oturumda davadan “firar” edebileceklerini. Çünkü, “Çakal Carlos” imajının bir algı operasyonu olduğunun açığa çıkmasına ve herkesin Sanchez’in câzibesi karşısında oyunu kaybedeceğine ramak kalmıştı.

***

Nedenleri için başa dönelim: Muhakemesinin öncesinde, kitle iletişim araçlarının Sanchez’in zengin bir ailenin “London School of Economics” diplomalı çocuğu olduğunu, gömleklerinin marka etiketinde “Lacoste” yazdığını ve puro merâklılarına yönelik “L’Amateur de cigare” dergisini okuduğunu hemen her gün yinelemesinin iki temel nedeni vardı. Birincisi, Sanchez’in mahkeme üyelerinden farklı olmadığının, onlarla aynı üst kültürden ve aynı üst toplumsal tabakalardan geldiğinin bu göstergelerle dayatılması bir farklılık kâbusunu ortadan kaldıracağından, iddia makamı ile yargıçları da “Çakal Calos” karşısında tereddütlerden kurtarabilirdi. İkinci nedense, aynı göstergelerle, görsel üslûblarını ve etik değerlerini Stalinizm’den alan “devrimci hareketler” açısından bir “Çakal Carlos” olumsuzluğu yaratıp, onun soldan tecridini sağlamaktı.

***

Hiç kuşkusuz, çağdaş kötülüğün dayatmaları, bu kadarla da kalmıyordu. Çünkü, politik sanık ile mahkeme üyeleri arasındaki farklılık kâbusu ortadan kaldırıldığında bile kendiliğinden bir “toplumun savrulmuş çocuğu” portresi ortaya çıkacaktı. Şâyet sanık, “iyi bir ailenin çocuğu” olsa bile, hizâya girmeye direnirse, ceza adaletinin bir felâkete dönüşmesi kaçınılmazdı. İşte bunu önlemek amacıyla, zihin mühendisleri onun “toplumun savrulmuş çocuğu” portresine “psikopat” protezini eklerler. Sanchez’in muhakemesinden önce “Stern” dergisinin Magdelana Kopp ile yaptığı söyleşinin amacı da buydu. Kopp’a çizdirilen “eğlencelik model”, dergi satışa çıkınca, Sanchez’in muhakemesinin “Dallas” dizisi kadar keyifle izlenecek bir gösteri olabileceği düşünülmüştü. Z’aten “La Fusillade de la rue Touller” yıkılan Berlin Duvarı’nın zihinsel evreninde kaldığından, 1975 yılında öldürülen DST ajanları ile Lübnanlı muhbir Michel Mukarbil 1997 yılında hiç kimsenin umurunda değildi.

***

Ahlâksızlığın en saf tanımı olan kitleler, sadece “cinayetleri zevk için işleyen” (Frederick Forsyth), “belinde silâh, etrafı kızlarla çevrili vaziyette, dipsiz bir kuyu gibi içip huzursuzluk çıkaran” (Markus Wolf), “kanı tepesine sıçradığında her türlü şiddeti uygulayabilen” (Jуzsef Varga) ve “en iyi arkadaşının sevgilisini iki şişe şarapla kandırıp yatağa atan” (Magdelana Kopp) bir “psikopat” izlemek istiyordu 12 Aralık 1997 günü. Yani, aynaya yansıyan kendi sûretlerini. Ama, beklenen olmadı, daha ilk oturumda oyun “Çakal Carlos” tarafından bozuldu. Önce, sevdiği kadının özgürlüğü için milyonlara kafa tutabilecek kadar duygusal ve romantik biri olduğu anlaşıldı. Ardından, hemen hepimiz, onun, petrolün dünyayı rehin aldığı bir dönemde, petrol ihraç eden ülkelerin petrol bakanlarını rehin alarak, dünyayı rehinelikten kurtaran bir “desperado” olduğunu kabul ettik. Adam sanki bir “sanık” değil de, umutsuz insanlar yaratan şehirlerin “şizofrenik” bir çocuğu olarak, toplumların muhakemesini yapan ve kitleri yargılayan bir “yargıç” gibi oturuyordu sandalyesinde. Eğitimiyle, okuduklarıyla, derin mizah anlayışıyla ve incelmiş zevkleriyle, kapitalistlerin moralini bozmuştu.

***

Sanchez, sadece kapitalistleri değil, “Berlin Duvarı” solcularını da şaşkına çevirmişti. Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin “Stasi” ve Macaristan Halk Cumhuriyeti’nin “ÁVH” isimli gizli servisleriyle ilişkisi olmuşsa bile, her fırsatta bunu, Marksizm öğretisine bir ‘’inanç aydını’’ olarak bağlanmasından dolayı değil, ‘’profesyonel devrimcilik’’ mesleğinin ahlâkı olarak kabul ettiğinden yaptığını ifâde ediyordu. Bir ‘’profesyonel” olduğu doğruydu ama, eylemlerine bakış açısıyla, Marksizm bağlantılı bir ‘devrimci’’ olduğunu solcular açısından hayli şüpheli hâle getirmişti. Çünkü, eylemlerinde, Karl Marx’ın değil, esâs olarak Kalvinist çileciliğin kader öğretisiyle birlikte Protestanlığın etik değerlerinin bulunduğu açıklık kazanmıştı. Max Weber’in kapitalizm için bu iki unsurun önemine işâret etmesi dikkate alındığındaysa, Illich Ramirez Sanchez’e, bir ‘’profesyonel devrimci’’ olarak değil de, bir ‘’kapitalist iş adamı’’ olarak bakmak mümkündü...

YORUMLAR (3)
3 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir