Görüşler

Çocukların lokmalarına gizlenen zehir: Pestisitler

Çocukların lokmalarına gizlenen zehir: Pestisitler

Greenpeace Türkiye’nin 28 Nisan günü yayımladığı “Pestisitler ve Çocuklar” başlıklı son raporu, sofralarımıza sızan, çocukların sağlığını tehdit eden görünmez bir tehlikeyi, pestisitleri gözler önüne seriyor. Ve bu tehlikenin büyüklüğü, anne-babaların, öğretmenlerin, karar alıcıların ve hepimizin uykularını kaçıracak türden.

Bir sabah mutfağa girdi. Küçük kızı, özenle dilimlediği ve sirkeli suda beklettiği elma dilimlerinin üzerine tarçın serpmiş, keyifle yemeye hazırlanıyordu. “Anne, elmalar neden bazen acı olur?” diye sordu. Gözlerinin içindeki masumiyeti gördü. O an içinde bir endişe belirdi. Acı olan elma mıydı, yoksa o elmanın hasat öncesi içine bulaşan görünmez bir zehir mi?

“Tarım zehirleri” olarak bilinen pestisitler, tarımsal üretimde kullanılan toksik etkili kimyasal maddeler... Kâh böceklere, kâh otlara, kâh mantarlara yönelik kullanılır. Bu kimyasallar yalnızca tarlalarda kalmaz; toprağa, suya, havaya karışarak yaşamın her alanına sızar.

Dünya genelinde yaklaşık 1.000, Türkiye’de de 350-400 civarında pestisit türünün kullanıldığı tahmin ediliyor.

Gıdalarda kalıntı bırakan bu maddeler, kalıntılı ürünlerin yenmesi sonucu ölümcül hastalıklardan hormonal sistem bozukluklarına, kısırlıktan akut zehirlenmeye, kansere kadar ağır bedellere yol açabiliyor.

Bazen tehlikeler, gözümüzün önünde olmadıkları için yok sayılır. Oysa onlar her yerdedir: Toprağımızda, havamızda, suyumuzda, bedenimizde... En çok da bebekleri ve çocukları etkileyen şekilde…

Greenpeace Türkiye’nin 28 Nisan günü yayımladığı “Pestisitler ve Çocuklar” başlıklı son raporunu okurken aklımdan tüm bunlar geçti. Çünkü rapor, sofralarımıza sızan, çocukların sağlığını tehdit eden görünmez bir tehlikeyi, pestisitleri gözler önüne seriyor. Ve bu tehlikenin büyüklüğü, anne-babaların, öğretmenlerin, karar alıcıların ve hepimizin uykularını kaçıracak türden.

BİR ELMANIN İÇİNDEKİ GİZLİ KİMYA

Greenpeace Türkiye, İstanbul’daki zincir marketlerden ve farklı semt pazarlarından alınan 155 sebze-meyve örneğini uluslararası ve akredite bir laboratuvarda analiz ettirdi. Buna göre analiz edilen her üç örnekten birinde, mevzuata aykırı pestisit kullanılmıştı.

Sonuçlar, yalnızca istatistik değil; çocuklarımızın bedenine sessizce işleyen bir kimyasal işgalin kanıtıydı:
- Örneklerin yüzde 61’inde birden fazla pestisit kalıntısı bulundu.

- Yüzde 43’ünde, doğada parçalanmayan ve vücutta biriken per/polifloroalkil maddeleri (PFAS) içeren pestisitler tespit edildi.

- Yüzde 31,6’sında hormon sistemini bozan, nörolojik gelişimi etkileyen, kanserojen etkileri kanıtlanmış pestisitlere rastlandı.

- Örneklerin yüzde 33’ü, Türk Gıda Kodeksi’ne aykırı çıktı. Bu ürünlerin 50’sinde ruhsatsız pestisit kullanımı tespit edildi.

- En yüksek pestisit kalıntısı; salamura yaprak (yüzde 80), yeşil sivri biber (yüzde 70) ve ıspanak (yüzde 67) örneklerinde belirlendi. Yani çocuklara “yeşillik ye, sağlıklı büyü” diyerek sunduğumuz sebzelerde…
Salatanın içindeki bir biber, dolmanın sarıldığı bir yaprak, masum görünümleriyle aslında mikroskobik birer kimyasal silah taşıyor. Ve en çok da çocukların sağlık hakkı hedefte.

Dolayısıyla pestisitler konusunu bir çocuk hakları ve çocuk sağlığı sorunu olarak ele almak da şart.
Tarım ve Orman Bakanlığı, geçen yıl Aralık ayında yaptığı açıklamada, 2021-2023 döneminde Türkiye’de pestisit kalıntı oranının üçte bir oranında azaldığını söylemişti.

Greenpeace Türkiye ise, “Zehir etme: Pestisit analizleri açıklansın” başlıklı imza kampanyasıyla, bakanlığın pestisit analiz sonuçlarını düzenli olarak açıklamasını ve pestisit kullanımını azaltacak veya tamamen ortadan kaldıracak türden organik-ekolojik üretimin daha fazla desteklenmesini talep ediyor.

NEDEN ÇOÇUKLAR DAHA FAZLA RİSK ALTINDA?

Çocuklar, yetişkinlerden farklıdır. Bir yetişkinin kaldırabileceği kimyasal yük, çocukların gelişen vücutlarında yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bağışıklık sistemleri henüz tam olgunlaşmamıştır. Sinir sistemleri, hormon dengeleri gelişim halindedir. Pestisitler bu sistemlere müdahale ettiğinde, sonuç sadece bir mide bulantısı değil; bir ömür boyu sürecek sağlık problemleri olabilir.

Raporda belirtildiği gibi, “Kan-beyin bariyerinin henüz yeterli koruma sağlayacak düzeyde olmaması ve olgunlaşmamış/gelişmekte olan organları nedeniyle toksik kimyasalların olumsuz etkilerine yetişkinlerden daha duyarlıdırlar”.

Bilimsel araştırmalar, pestisit maruziyetinin çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite, öğrenme güçlüğü, otizm spektrum bozuklukları ve hormonal dengesizlik gibi birçok soruna kapı araladığını gösteriyor.

PFAS: SOFRAMIZA SIZAN “KALICI KİMYASALLAR”

Raporda en korkutucu bulgulardan biri de PFAS içeren pestisitlerin varlığı. PFAS, “sonsuz kimyasallar” olarak biliniyor. Çünkü doğada çözünmez, suda akıp gitmez, ateşte yanmaz, toprakta kaybolmaz. Vücuda bir kez girdiklerinde orada kalır, birikir, çoğalır. Ve bilim dünyası, PFAS’ın kanserden kısırlığa, hormon bozukluklarından bağışıklık sistemine dek uzanan ağır sonuçlarını tartışıyor.

Rapora göre, analiz edilen 155 gıda örneğinin yüzde 43’ünde bu kimyasalları içeren pestisitler bulunması, yalnızca çevresel bir sorun değil; bir kamusal sağlık krizi…

Bu raporu okuduktan sonra her anne-baba kendine şu soruyu sormalı: Çocuğuma gönül rahatlığıyla hangi meyveyi, hangi sebzeyi verebilirim? Her lokmada içimizde büyüyen şüpheyle nasıl baş edeceğiz? Organik ve yerel gıdaları tercih ederken hangi kriterleri gözetmeliyiz? Tarım alanlarına yakın oturan çocukların bağışıklık sistemini güçlendirmek için nasıl bir beslenme yolu izlemeliyiz? Okul kantinleri ve yemekhanelerde pestisitsiz ürün tedarik edildiğinden nasıl emin olabiliriz? Bu kontrol düzenli olarak nasıl sağlanır?

Ve daha önemlisi: Sessiz mi kalacağız, yoksa bu kimyasal sessizliğe ses mi katacağız? T.S. Eliot, “Dünya böyle sona erecek / Patlamayla değil, iniltiyle” der. Pestisitlerin barındırdığı görünmez ama yok edici tehlike de tıpkı bu inilti gibi…

TARIMDA KİMYASAL BAĞIMLILIK: BİR ÇIKIŞ YOLU VAR MI?

Greenpeace Türkiye, ülkedeki tarımın bu kimyasal bağımlılıktan kurtulması için bir yol haritası öneriyor: Ekolojik tarımın yaygınlaştırılması, çiftçilerin zehirsiz üretime geçişte desteklenmesi, pestisit analizlerinin şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması ve en önemlisi de gıda güvenliğinin ticari kârdan önce gelmesi.
Ayrıca, “Halkın çözüm politikalarına aktif bir şekilde katılması ve bu katılımın ön koşulu olan bilgiye erişim hakkının güvence altına alınması, pestisit kullanımını sonlandırmaya yönelik kamusal çözüm politikalarının asli birer parçasıdır” deniyor. Dolayısıyla bu sorunun etkin ve hızlı çözümüne yönelik olarak etkin, sürdürülebilir ve çok-paydaşlı bir kamusal strateji ve eylem planı hazırlanmalı.
Greenpeace Türkiye, pestisit kullanımının yoğun olduğu Antalya, Adana, Mersin, Aydın ve Manisa illerinde tarımla uğraşan çiftçilerde, işçilerde ve aile üyelerinde, özellikle de çocuklarda pestisit maruziyetini belirlemeye yönelik çalışmalar yapılması çağrısında da bulunuyor.

ÜCRETSİZ OKUL YEMEĞİ VE EKOLOJİK BESLENME

Bu konunun bir boyutu da, çocukların okullarda ücretsiz beslenmesi yönünde uzun zamandır dillendirdiğimiz çağrımız. Bu kampanyamızın bir boyutu da çocuklara sağlıklı beslenme ve çevre sağlığı eğitimleri verilmesiydi. Tıpkı İskandinav ülkelerinde yapıldığı gibi, tıpkı Japonya’da on yıllardır yapıldığı gibi…
Elbette çocukların özellikle ergenlik dönemlerinde bağımsızlaşmasıyla birlikte tüm yaşam alanlarında pestisitler konusunda steril koşullar yaratmamız mümkün değil; ancak bu konuda erken yaşta bir bilinçlendirme ve eğitim, onların doğal olarak bazı beslenme alışkanlıkları geliştirmesini, sebze-meyve tüketiminde bazı hijyen kurallarını gözetmelerini, bazı riskli gıdalardan uzak durmalarını teşvik edecektir.

ABD VE AVRUPA’DA DURUM

Örneğin geçen sene ABD’de Demokrat Senatörlerden Cory Booker’ın gündeme getirdiği Güvenli Okul Yemekleri Yasa Tasarısı, okul yemeklerinde toksik ağır metallerin, yapay tatlandırıcıların ve pestisitlerin yok edilmesi ve çocuklara sağlıklı bir beslenme imkânı sunulması için hazırlanmıştı; zira 30 milyon çocuğun faydalandığı bu uygulama çerçevesinde birçok eyalette yapılan ölçümlerde okul yemeklerinde kayda değer oranda pestisit ve ağır metal tespit edilmişti.

Eurochild ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu ise, Nisan ayında yaptıkları bir ortak açıklamayla, AB’yi kendi yasakladığı zararlı pestisitlerin üretim, ihracat ve ithalatına son vermeye çağırdı.

Bugün AB, insan sağlığına ve çevreye ciddi zarar verdiği bilimsel olarak kanıtlanmış birçok pestisitin kendi topraklarında kullanılmasını yasaklamış durumda. Örneğin geçen sene AB, gıdalarda izin verilen ve çocuklarda neurotoksik etki doğuran acetamiprid adlı pestisitin seviyesini düşürme kararı aldı. Dahası, bu tehlikeli böcek ilacının tamamen yasaklanmasına gidebilecek bir gözden geçirme süreci de başlatıldı.

Ne var ki, aynı tehlikeli maddelerin Avrupa’daki fabrikalarda üretilip daha zayıf düzenlemelere sahip ülkelere ihraç edilmesine hâlâ göz yumuluyor. Üstelik, AB çiftçisinin kullanması yasak olan bu kimyasallarla üretilen tarım ürünlerinin ithalatı da serbest. Örneğin birkaç sene önce Avrupa’da çocuklarda ve anne karnındaki bebeklerde beyin hasarına, IQ seviyesinde düşüşe ve otizme yol açtığı için yasaklanan son derece toksik bir pestisit olan chlorpyrifos, yüzlerce tonluk miktarlarla hâlâ Küresel Güney ülkelerine ihraç ediliyor. Üstelik bunu yapan Avrupa merkezli şirketler.

Yıllardır AB kurumları bu “çifte standardın” varlığını kabul ediyor. Ancak bilmek yetmez; bu adaletsizliğe son vermek gerekiyor. Eğer bir pestisit Avrupalılar için “çok tehlikeli” bulunup yasaklanıyorsa, onu ihraç etmek de, ithal edilen gıdalarla sofralara taşımak da aynı ölçüde yanlış.

Bugün Türkiye’de pestisit kullanımı konusunda eksik şeffaflık, denetim zafiyetleri ve ekonomik baskılar nedeniyle sağlıklı gıdaya erişim bir lüks haline geldi. Ama sağlıklı gıda bir lüks değil; bir insan hakkı. Hele ki çocukların “sağlık hakkı” açısından bu bir “opsiyon” değil; bir zorunluluk.

Bir annenin, bir babanın, bir öğretmenin, bir gazetecinin, bir vatandaşın yapabileceği en büyük iyilik belki de bu meseleye gözünü ve vicdanını kapatmamak. Greenpeace Türkiye’nin çağrısı bu açıdan hepimize sağlık hakkımızı anımsatıyor. Türkiye’de sağlıklı bir beslenme ve sağlıklı bir çevre borçlu olduğumuz 19 milyon okul çağında çocuk var.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir