Görüşler

Dan Brown’ın sırrı

Dan Brown’ın sırrı

New Age olarak bilinen ve bazı uygulamaları ile facialara yol açan mistik esintili akımın bilinen iddialarını popülerleştiren Dan Brown’un kitaplarında yer verdiği inanç unsurlarını benimsediği tartışmalıdır. Bazıları bu ‘hurafe’ denebilecek yaklaşımları yazarın okurdaki merak duygusunu istismar için kullandığını savunur ve ustalaştığı alanı ‘ilgi avcılığı’ olarak tanımlar.

Tarih sırası ile Dijital Kale kitabı ile başlayan yazma serüveni Melekler ve Şeytanlar, İhanet Noktası, Da Vinci Şifresi, Kayıp Sembol, Cehennem, Başlangıç kitapları ile devam eden -ve ülkemizde de çok okunan Amerikalı yazar- Dan Brown’ın son kitabı Sırların Sırrı yayınlandı. Son kitabı 9 Eylül 2025 günü kitabın konusunun kurgulandığı Prag’da düzenlenen bir tanıtım toplantısında dünyaya sunulan Dan Brown kitaplarının bütün dünyada 250 milyondan fazla satış rakamına ulaştığı kaydedilmiştir. Bu tirajın önemli bir kısmını oluşturan Da Vinci Şifresi ülkemizdeki çoğu okur gibi benimde Dan Brown ile tanıştığım kitabıdır. Her kitabında önemli bir global sorunu ele alarak polisiye gerilim / bilim kurgu tarzında işleyen yazarı dünya çapında üne kavuşturan eseri Da Vinci Şifresi’dir. Bu kitabın Hristiyan teolojisinde yol açtığı sarsıntıyı önlemek için Vatikan’ın ondan fazla kitap hazırlattığı kaydedilmiştir. Dan Brown’ın yazma tarzını postmodernist tarihçilik olarak yorumlayanlar olduğu gibi “edebiyat tarihinin yazılmış en kötü düz yazı örnekleri” olarak tanımlayanlar da vardır.

New Age olarak bilinen ve bazı uygulamaları ile facialara yol açan mistik esintili akımın bilinen iddialarını popülerleştiren Dan Brown’un kitaplarında yer verdiği inanç unsurlarını benimsediği tartışmalıdır. Bazıları bu “hurafe” denebilecek yaklaşımları yazarın okurdaki gizem/merak duygusunu istismar için kullandığını savunur ve ustalaştığı alanı “ilgi avcılığı” olarak tanımlar. Hemen bütün romanları film olarak da dünyaya sunulan yazar, eserlerini bir şantiye mantığı ile inşa etmektedir. Bu inşada birçok bilim insanı ve edebiyat uzmanı profesyonel ekipten yararlandığını kendisi de açıklamıştır. Dan Brown hakkındaki dört eleştirel makaleyi içeren Şifrelerden Sembollere Dan Brown kitabının editörü Haluk Hepkon, yazarın popüler hurafeleri bulup işlemedeki becerisi ile global bir aktör haline geldiğini, hakkındaki intihal davalarına, “ezoterizm ile komplo teorilerinin kesiştiği bulanık sularda dolaşması”na rağmen oluşturduğu etkinin, yazarlık başarısının küçümsenmemesi gerektiğini ifade eder. Fakat kendisi de bir yayınevi (Kırmızı Kedi) sahibi olan Hepkon’a göre, Brown’ın yakaladığı “satış başarısı” içinde bulunduğumuz dönemdeki cahilleşmenin ve kültürsüzleşmenin en somut örneğidir.

SIRLARIN SIRRI YA DA “SIRRU’L ESRÂR”

Klasik İslam kaynaklarında bu ismin aynısı olan “Sırru’l Esrâr” tamlamasına kitap, risale vb. ismi olarak sık rastlanır. Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, bu isimde bir eserin künyesini şu şekilde kaydetmiştir: Harîrî-zâde Seyyid Muhammed Kemaleddin Efendi’nin Türkçe eseri: Sırru’l-Esrâr ve Nûru’l-Envâr. Ünlü mutasavvıf Abdulkadir Geylanî’nin de Sırru’l-Esrâr adlı bir eseri ülkemizde de yayınlanmaktadır.

Dan Brown eserinin başındaki şu sözlerle önceki kitaplarındaki çizgisini sürdürdüğünü açıklamıştır: “Bu romandaki tüm sanat eserleri, semboller ve belgeler gerçektir. Tüm deneyler, teknolojiler ve bilimsel sonuçlar gerçeğe uygundur. Bu romanda adı geçen kuruluşların hepsi mevcuttur.” Benzeri bir ifade Sırların Sırrı’nda adeta devamını yazdığı –ve Katherine Solomon adlı kahramanını son eserinde başrole çıkardığı- Kayıp Sembol kitabında da yer almaktadır. Yazar, bu cümleleri ile okuru zorlu bir okuma sürecine davet ettiği 657 sayfalık -bugüne kadarki en geniş hacimli- eserine çarpıcı bir ölüm sahnesini ifade eden satırlarla başlar: “Doktor Brigita Gessner yıllar boyunca hastalarının ölümün eşiğinden dönme iddialarını hafife almıştı. Oysa şimdi silinip gitmeden geri gelebilmiş, hiçliğe bakabilmiş ve bir şekilde felaketin eşiğinden dönebilmiş olan o nadir ruhların arasına katılabilmek için dua ediyordu. Ölemem...” Ama ölmüştür!

Yazar kendisi ile “Sırların Sırrı” eseri hakkında yapılan röportajlarında bu kitabı yazmaya başlarken her insanın mutlaka tadacağı ve ancak anlatamayacağı gerçek olan ölümü ve ölüme yakında deneyimler olarak literatürü oluşmuş konuyu olguyu anlatmak için yola çıktığını vurgular. Bu zor konuyu işlerken yararlanmak üzere yaptığı ön hazırlığın neredeyse 8 yıl sürdüğünü de ifade etmiştir. Eserde yer alan konu ve kavramlara bakılırsa bu durum zaten hemen anlaşılır: “Duyu Dışı Algılama, Beden Dışı Deneyim vb.” Bütün bunların ötesinde önemli bir konu “Yerleşik Olmayan Bilinç Teorisi”dir. Dan Brown bu konuda yerleşik materyalist anlayışların artık sarsıntı geçirdiğini ve bilimin bu konuyu eninde sonunda kabul etmek durumunda kalacağını iddia eder. Yazarın bu iddiasının kanıtlanması için biçtiği vade ise 5-10 yıldır.

NOETİK YA DA ‘SAHTE BİLİM’

Yazarın kitaplarında en kötü ihtimalle ‘%99 gerçek’ olarak verdiği bilimle ilgili örnekler “sahte bilim” (=pseudo-science) olarak tanımlanıp eleştirel yazılara konu olmuştur. Dan Brown’ın kitaplarını “din ile bilimi uzlaştırma çabası” olarak tanımlayanlar da olmuştur. Dan Brown ve Erich von Daniken’in yazdıklarını bir makalesinde ele alarak eleştiren Alâeddin Şenel, ilginç bir şekilde bu çabayı nasılsa Türk-İslam Sentezi ile benzeştirir.

Okur Sırların Sırrı kitabında sıklıkla bir kavramla karşılaşır: Noetik. Yazarın Kayıp Sembol kitabını okuyanlar için bu kavram yabancı değildir. Grek dilinde ‘algı’ anlamına gelen noetica kelimesinden ya da ‘içsel bilgi’ anlamındaki nous kökünden gelen bu tanım, gerçeklik algısı, insan bilinci ve özellikle insan zihninin fiziksel dünyayı etkileme yeteneği ile ilgilidir. Enis Doko, yazarın noetik bilim olarak tanımladığı olguları (ruhun ağırlığının 21 gram olduğu, su kristallerinin kendilerine söylenen sözlerden etkilendiği vb.) ele alarak tek tek çürütmeye çalışmıştır. Doko, Kayıp Sembol kitabında sahneye gelen ve daha sonra Sırların Sırrı’nda başrolde ortaya çıkan Katherine Soloman’ın gerçek hayattaki Marylin Mandala Schlitz olduğu iddiasını da nakleder ve Brown’ı “hem bilimi, hem de insanların psikolojik sağlığını tehdit eden New Age akımının propagandisti” olarak yaftalar.

Dan Brown kitaplarının aslî kahramanı olan Robert Langdon’un -bu kitaptaki öyküye göre uzun yıllardır- arkadaşı olan Katherine Solomon da bir noetik bilimcisi kadındır. İnsan ruhunun beden ile ilişkisini anlamaya ve çözümlemeye çalışan Katherine kitabın konusunun geçtiği Prag’a bir konferans için davet edilmiş ve yüzlerce sayfada anlatılan ‘bir günlük bir kaos’un içerisine düşmüştür. Katherine Solomon’un Stanford Üniversitesi’nde verdiği master tezi ile başladığı insanlardaki ruh/beden ilişkisi hakkında vardığı sonuçlar ve yayınlanması öncesinde editör incelenmesinde olan öngörüleri aynı konuyu çalışan CIA biriminin radarına takılır ve gizemli bir şekilde eserin bütün kopyaları ele geçirilip imha edilmeye çalışılır. Bu yazımı okumaya başlayanların eseri okuma heyecanını öldürmemek için romanın konusu ile ilgili sözlerimi burada noktalamak istiyorum.

MAGAZİNEL PRAG MERAKI

Dan Brown’ın Tom Hanks’ın başrol üstlendiği Ron Howard yapımı filmler haline getirilen diğer eserlerine benzer şekilde bu eserinin de senaryolaştırılıp ekranlara getirileceğini öğreniyoruz; fakat bu defa tek bir film değil Netflix dizisi söz konusudur. Netflix dizisinin ne zaman gösterime gireceği henüz meçhuldür, ancak kitap için yapılan reklam kampanyalarının etkisi ile şimdiden ‘Dan Brown İzinde Prag Gezileri’ organizasyonlarına dair haberler boy göstermeye başlamıştır.

Bunun nedeni Dan Brown’ın daha önceki eserlerinde olduğu gibi bu romanında da Prag’daki birçok tarihî mekânı ‘hurda teferruat’ denebilecek kadar ince ayrıntılarına kadar ele alıp yazmasıdır. Bu mekânlar sadece tarihî olanlarla sınırlı da değildir: Prag’daki Four Seasons Hoteli ve “Black Angel’s Bar” gibi birçok kafe, kütüphane eserde yer almıştır. Dan Brown bunun için eseri yazma sürecinde dört defa Prag’a geldiğini ve eserdeki Çek tarihi ve kültürü unsurları konusundaki danışmanının rehberliğinde haftalarca kaldığını ifade etmiştir. Bu titizlikte yazarın yaptığı işi önemsemesi, okuruna saygısı kadar, bunun için gerekli olan malî desteğin de payı vardır. Dünya çapında pazarlanan bir yazara sağlanan imkânların ülkemizde hayâli bile söz konusu değildir.

YAZARIN TAKTİĞİ

Dan Brown Sırların Sırrı kitabını yazma sürecinde ele aldığı hassas konu nedeniyle zaman zaman ruhanî bir sıkıntıya girdiğini ve acaba deliriyorum mu dediğini de bir röportajında anlatmaktadır. Kitaptaki ana kahramanlardan birisini Epilepsi hastası olarak tanımlayan yazar, bu hastalık ve güncel tedavileri ile ilgili çok ayrıntılı tıbbî konulara da girmektedir. Bebeklerdeki bilinç durumu ve GABA adlı biyokimyasal maddenin ‘bedendışı deneyim’lerle ilişkisi; beyne yerleştirilen çipler, Elon Musk’ın Nörolink projesi, Bill Gates’in Alzheimer hastalığı için milyar dolarlık fonlar sağladığı araştırmalar bu konularla ilgili uzmanların bile ayrıntılı olarak bilemediği konulardır.

Dan Brown, Sırların Sırrı’nı yazarken izlediği süreçte beden dışı deneyimler için, önce tıbbi kayıtları okuduğunu, sonra buna tanık olan tıp uzmanlarıyla ve deneyimi yaşamış insanlarla konuştuğunu ifade etmiştir. “Ancak her zaman bilirim ki, bu kitaplar yayımlanmadan önce, benim görüşmediğim kaynaklara ulaşıp her şeyi teyit eden bir denetçiler grubum var. Son kitabımda bunu daha titizlikle yapmamızın bir nedeni de, kitabın önünde “Bakın, bunların hepsi gerçek” diye bir ifadenin olmasıdır.”

Yazar bu konulara neden girdiğini ve yazma tarzını adeta kendini eleştirenlere karşı savunarak şöyle anlatıyor: “Öğreten ve benim de okuyarak bir şeyler öğrendiğim kitapları seviyorum. Kendi romanlarımın da bu şekilde olmasını istiyorum. Bir okuyucunun, romanda saçma olduğunu, gerçek olamayacağını düşündüğü şeyleri tartışmasını ve kendi araştırmasını yapmasını umuyorum.”

(Ülkemizde bedendışı deneyimler konusunda ciddî bir mesai veren nitelikli bir kişi olarak muhtedi sufi psikiatr Robert Frager’den çevirdiği “Kalp, Nefs ve Ruh” kitabı ile tanıştığım İbrahim Kapaklıkaya ismini verebilirim.)

ÖZÜN ÖZÜ

Yayınlanacağı bu yılın başında Dan Brown’ın X hesabından haber verilen eserin geçen ay tam 18 ülkede aynı anda yapılan tanıtımlarla duyurulması, bir ürün olarak kitabın bir endüstriyel boyutu olduğunun kanıtıdır. Alışılmadık bir tarzda kitapta isminin bütün harflerine yer değiştirilerek -şifreleri çok seven- yazarın kitaba kahraman olarak kattığı ve ismine 300’den fazla yer verilen Jason Kaufman (kitapta Jonas Faukman) kendisi ile yapılan bir TV mülakatında -bir sosyal medya kaydıdır- Dan Brown kitaplarının üretim sürecini ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Dan Brown da son kitabında kendi yazarlık deneyimlerini, eserdeki baş kadın kahramanı Katherine Solomon’un yayına hazırladığı -ancak başına bela olan- kitabının macerası dolayımında çok başarılı bir şekilde yazmıştır. Bu yönü ile kitap ‘yazar olma sanatı’nın bir sunumudur da denebilir; ya da başarılı bir ‘kolektif üretim süreci’!

Ülkemizde yazılan eserler arasında Dan Brown’ın çalıştığı gibi, bu tarzda bir ön hazırlık yaparak, klavyesinin başına oturan kaç yazarımız var ki?! Ya da kaç yazarımız Dan Brown’ın bu ön hazırlık çalışmalarını yaptığı gibi bir süreci yürütebilir? Bu sorularımın yanıtını, bu satırlarımı okuyan herkes biliyor! Zaten sonuç ta ortada.

YORUMLAR (8)
8 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir