Görüşler

Gıda Bankacılığı: Yoksulluğa çözüm mü, geçici merhem mi?

Gıda Bankacılığı: Yoksulluğa çözüm mü, geçici merhem mi?

Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü’nde doktora çalışmasını yürüten Menekşe Tokyay “Herkesin üzerinde uzlaştığı bir nokta gıda bankacılığı sisteminin geniş kesimlere doğru bir şekilde anlatılması ve ‘yoksullara çöp mü veriyorsunuz?’ şeklindeki soruların gündemden kalkması gerektiği” diyor.

Gıdaya erişim, gıda yoksulluğu ve gıda güvensizliği gibi meseleler sadece Türkiye’nin değil dünyanın neredeyse her ülkesinin gündeminde uzun zamandır yer alan bir konu başlığı. Gelişmiş ülkelerin bizden farklı olarak yaptığı şey ise bu akut soruna dair yenilikçi, akılcı ve kolay uygulanabilir çözümler geliştirebilmeleri. Bu çözümlerden biri de gıda bankacılığı. Aslında çok basit bir mantığa dayanıyor: Gıdanın sağlığa uygun şekilde bağışlanarak, kurumlar aracılığıyla veya doğrudan ihtiyaç sahiplerine dağıtıldığı, kar amacı gütmeyen vakıf ve derneklerden oluşan sürdürülebilir yerel ağlar geliştirilmesi.

1960’ların sonunda ABD’de John van Hengel’in geliştirdiği kavram ya son kullanma tarihi yaklaşan ya da ihtiyaç fazlası üretilmiş veya paketleme hatası sonucunda raflarda yerini alamayan, ancak tüketime uygun sağlıklı gıdaları kapsıyor. Hengel bu atılan tonlarca gıdanın nasıl değerlendirilebileceği üzerine kafa yormuş ve gerek marketler gerekse üreticilerle anlaşarak bir depo kiralayıp, St. Mary’s Food Bank1 ismiyle dünyanın ilk gıda bankasının temellerini atmış.

2008 yılından beri Feeding America adlı organizasyon ABD çapında 60 milyonun üzerinde insana market zincirleri, üreticiler, toptancılar, bağışçılar ve restoranlardan gelen gıdaları ulaştırırken gıda israfının da önlenmesinde büyük katkı sunuyor. Örneğin Boston bölgesindeki gıda bankası Amazon ile anlaşmaya vararak 117.000 metrekarelik dağıtım deposundaki gıda maddelerini bölgedeki ihtiyaç sahiplerine dağıtacak bir lojistik hizmet alıyor. Global Food Banking Network2 de dünya çapında onlarca ülkede gıda yardımları yapıyor. 1986 yılında kurulan Avrupa Gıda Bankaları Federasyonu FEBA3 ise Belçika merkezli olarak 29 Avrupa ülkesinde 300’ün üzerinde gıda bankasından oluşan bir ağ olup milyonlarca insana yardım ederek binlerce ton gıdanın yeniden dağıtılmasını sağlıyor. Benzer şekilde Hindistan’dan Birleşik Krallık’a dek çok fazla benzeri kuruluş, ihtiyaç sahiplerine en temel hakları olan gıdaya erişim imkânı veriyor.

TÜRKİYE’DEKİ TABLO

Türkiye’de ise 2004 yılında yasal temelleri atılmış olan4 ve 5179 sayılı ilgili Kanun’da “Bağışlanan ve üretim fazlası, sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya farklı yardım kuruluşları vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonlar ”olarak tanımlanan bu sistemin yeniden canlandırılması şart. Birleşmiş Milletler Gıda İsrafı Raporu verilerine göre dünyada en fazla gıda israfının olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye’de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıda israf ediliyor. Tüketici Hakları Derneği’ne göre ise, 16 milyon kişi açlık, 50 milyon kişi ise yoksulluk çekiyor Türkiye’de 5.

2004 yılında Türkiye İsrafı Önleme Vakfı eliyle Diyarbakır’da başlatılan gıda bankacılığı sistemi Temel İhtiyaç Derneği (TİDER), Boğaziçi Vakfı Gıda Bankası ve ilçe belediyeleri eliyle de yürütülmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz sene ağustos ayında Kadıköy Belediyesi ile işbirliği yapan TİDER, “Otomatik Gıda Bankacılığı” sayesinde ihtiyaç sahiplerinin telefonlarına gelen kısa kod aracılığıyla erişim sağladıkları bir otomat makinesinden yardım paketlerine ulaşmasını sağladı. Öte yandan Manisa Büyükşehir Belediyesi de yaklaşık beş yıldır gıda bankaları kurarak binlerce aileye yardım ulaştırıyor. Bu sene kurulan Bursa Gıda Bankası da bir süredir kentte gıdaya erişimde zorluk yaşayan vatandaşlara destek olmak için çalışmalar yürütüyor. Ayrıca gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıflara bağışların yüzde yüzünü vergiden düşme hakkı tanınıyor.

PARAYI VERMEYEN DE DÜDÜĞÜ ÇALABİLMELİ

Şurası kesin ki gıda bankacılığının varlığı, parayı vermeyen çocuklar da düdüğü çalabilsin diye dar gelirli kesimler için bir umut, toplumsal dayanışma açısından da bir turnusol kağıdıdır. Ancak Türkiye’de bu sistem henüz emekleme aşamasında.

Dünyadaki eğilim ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları karşılanırken onları sürekli destek almaya mecbur halde bırakmamak, istihdama dahil etmek, beceri ve yetkinliklerini artırmak yönünde. Bunun için tüm paydaşların işbirliği yapması, kamu kurumları ile sivil toplumun faaliyet alanlarının birbirini engellemeyecek şekilde düzenlenmesi ve sistemi kâr amacıyla kullanmaya çalışan suiistimallerin durdurulması şart.

Sürecin başka parametreleri de var. Örneğin ihtiyaç sahiplerine sunulan gıdalar, beslenme ihtiyacını karşılamaya yeterli mi? Şekerli yiyecek ağırlıklıysa diyabet, obezite gibi sorunları tetikleme potansiyeli var mı? Gıdaların kalitesi yüksek mi ve gıda güvenliği gözetiliyor mu? Sürdürülebilirlik nasıl sağlanıyor? Bağışların devamlılığı olmazsa yeterli bütçe nasıl tesis ediliyor? Yapılan gıda yardımlarında hayırseverlik vurgusu ön plana çıkıyor mu ve bu yardımların yapılma şekli bu sebepten dolayı hak temelinden uzaklaşıp insanları destek alırken rencide ediyor mu? Bu tür uygulamalar, sosyal politikaları “aynî yardım paketleri”ne indirgeme sonucu doğurur mu? Yardımı alanlar objektif kriterlere göre seçilebiliyor mu, yoksa yardımın oya dönüşeceği düşüncesiyle bir tür klientalizm (kayırmacılık) riski var mı?

TİDER BALIK TUTMAYI ÖĞRETİYOR

Türkiye’de Gıda Bankacılığı alanında öncü kuruluşlardan ve ağında 62 gıda bankasını bir araya getiren Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) Genel Müdürü Nil Tibukoğlu, ağırlıklı olarak bu işi yürüten belediyelerin bile bu süreci tam olarak yönetemediğine, zaman zaman seçim kaygılarının gıdaya erişim hakkının ve gıda israfıyla mücadelenin önüne geçebildiğine, sisteme dahil olan bazı derneklerin ise gıda bankalarına bağış yapmasını istedikleri şirketlere bunu “atık yönetimi” başlığı altında sunup vergiden kurtulma ve gelir elde etme mantığıyla konuya yaklaştıklarına dikkat çekiyor. Gıda bankacılığındaki ince çizgi de tam olarak buradan geçiyor: yardımlar sadaka kültürü bağlamında mı veriliyor ve böylelikle seçmenle yetkili makamlar arasında bir politik bağımlılık mı doğuyor? Gıda bankacılığına yapılan bağışları vergiden düşen şirketler bunu sosyal amaçlı mı yapıyor, yoksa bir tür “zekât” olarak mı görüyor? Ve her şeyden önemlisi, aslında sosyal devlet zaten topladığı vergiler ile tüm vatandaşlarının gıdaya erişiminde insan onuruna yaraşır bir eşik değer belirleyemez mi?

TİDER, 2017 yılında dünyanın en büyük gıda bankacılığı ağı olan ve kendisinin de Türkiye’deki tek sertifikalı üyesi olduğu Global Food Banking Network’ün (GFN) ilk kez düzenlediği İnovasyon Ödülleri’nde, insan kaynakları projesi Destek İK ile birinci olmuştu. Bu projede, gıda bankalarından yararlanan ve yoksulluk sınırı altında yaşayan kişiler için İstanbul Maltepe’de 2015 yılında açtığı Destek Market ile binlerce aileye bir milyon TL’nin üzerinde temel ihtiyaç maddesi ulaştıran TİDER, aynı proje kapsamında 50’nin üzerinde kişiyi iş sahibi yapmıştı.

TİDER, Mardinli sosyal girişimci Ebru Baybara Demir ile birlikte Türkiye çapında tarlalarda ve hallerde ziyan olacak ürünleri kooperatiflere ulaştırarak bunlardan yerel düzeyde kadınların turşu ve salça gibi ürünler yapmalarını sağlayacakları bir projeye başlama aşamasında. Dolayısıyla bir taşla hem kadın istihdamı, hem kooperatifçilik, hem gıda bankası kurulması gibi hedefler gerçekleşecek.

ZİHNİYET DEĞİŞİMİ GEREĞİ

Bu konuda önde gelen uzmanlardan biri olan Tibukoğlu, gıda bankacılığının ülkelerin coğrafi koşullarına, nüfusuna bağlı olarak kendine özgü koşullar üzerinden geliştiğini belirtiyor. Örneğin Türkiye ile kıyaslandığında coğrafi ve nüfus olarak küçük olan İsrail’de gıda fazlasının devlet eliyle tarlalardan kurtarılarak depolara getirilmek zorunda olduğunu söylüyor. Kanada’da ise kutuplara yakın bölgelerde bile lojistik olarak sürecin bilinçli bir şekilde yönetilebildiğini kaydediyor.

Ancak herkesin üzerinde uzlaştığı bir nokta, Türkiye’de halen geri dönüşüme gönderilecek ürünlerin ayrıştırılması konusunda tam bir bilinç yerleşmemişken, gıda bankacılığı sisteminin geniş kesimlere doğru bir şekilde anlatılması ve “yoksullara çöp mü veriyorsunuz?” veya “süresi geçmiş ürünler de bağışlanabilir mi?” şeklindeki soruların artık tamamen gündemden kalkması gerektiği.

Öte yandan yoksullukla mücadelede başvurulan acil bir eylem yöntemi olarak gıda bankacılığının, yoksulluğun panzehri olduğunu, yoksulluğun nedenlerini ortadan kaldırdığını düşünmek de bir yanılsama olur. Yoksulluk sosyal devlet anlayışının zayıfladığı ve neoliberal politikaların insanların temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığı ortamlarda gelişir, derinleşir. Şu anda sivil toplumun, medyanın, yerel düzeyde yetkililerin yapması gereken artan gıda enflasyonu konusunda mikro düzeyde alınan acil önlemlerle vatandaşların gıdaya erişimini, bir çocuğun yatağa tok girmesini sağlamak; ancak bundan sonra da bu yoksulluğu besleyen temel dinamikleri tartışmaya açmaya yılmadan devam etmek. Ta ki sosyal devlet ruhu toplumun tüm katmanlarına haysiyetli yaşamın en azından asgari koşullarını sağlayana dek.

MENEKŞE TOKYAY KİMDİR?

Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Belçika Katolik Louvain Üniversitesi’nde Avrupa Birliği alanında yüksek lisans çalışmasını gerçekleştirdi.

Avrupa Birliği alanında danışmanlık firmalarında uzman olarak görev aldı. 2003 yılından beri çeşitli dergi ve yayınevleri için çeviri yapmaktadır. Ayrıca, 2010 yılından bu yana Southeastern European Times, Al Arabiya English, Business New Europe, International Business Times, Deutsche Welle, Washington Post, Euronews Türkçe, Arab News gibi uluslararası haber ajanslarında Türkiye muhabiri olarak görev almıştır. Halihazırda Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü’nde Çocuk Hakları alanında doktora çalışmasını yürütmekte ve bir yandan da uluslararası haber ajanslarına Türkiye’ye ilişkin gelişmelere dair analizler hazırlamaktadır.

Mülteci hakları, çocuk hakları, kadın sorunları ve Orta Doğu’daki gelişmeler, başlıca ilgi alanları arasında yer almaktadır.

d1106b16-107a-4363-9ee9-85fa15e7ee9c.jpg

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir