Görüşler

Gini

Gini

‘Dindarca Öldürmek’ kitabının yazarı Muhsin Altun "15 Haziran günü yayınlanan TÜİK ölçümünde 0.41 Gini katsayısına sahip görünen Türkiye, bu yönüyle Aztek halklarından daha kötü durumda" diyor.

Kibirli memura “senin maaşını ben ödüyorum” diye çıkışan yurttaşı takdir eder; kamu kaynaklarını kötüye kullanan politikacıların cezalandırılmasını isteriz. Doğal görünen bu tepkilerin altında, örtük biçimde de olsa liderlerin yönetebilmek için bizim vergilerimize “bağımlı” olduğu varsayımı yatar.

Geçen Mart ayında PLoS ONE dergisinde yayınlanan bir araştırma, özellikle “otokrat” eğilimli liderlerin güç stratejilerini analiz ederken varsayımlardan daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.

Chicago Doğa Tarihi müzesinden arkeolog Amy Thompson ve arkadaşları, Belize’nin güneyindeki iki antik Maya yerleşiminde (Uxbenká ve Ix Kuku’il) servet farklılıklarının ölçümü için arkeolojide sıkça kullanılan “hane büyüklüğü” ölçütü üzerinden hane halkı servet eşitsizliklerini değerlendirdiler.

Ticaret yolları üzerindeki her iki yerleşimde de yönetici elit, zenginliğini bu yollar boyunca kurduğu kontrole borçluydu. Kilim ve tekstil ürünleri ithal edip kakao ihraç eden elit hane halkları, kente dışarıdan gelen “itibar nesneleri” (yeşim taşı, renkli kaplar vb.) ve mistik deneyimler için ihtiyaç duyulan uyuşturucu maddelere erişimi de kontrol ediyorlardı.

Otokrat kralları ve onların başarılarını anlatan kitabelerin karakterize ettiği her iki Maya yerleşimi, merkezdeki anıtsal-elit sivil mimari grupları ile onların etrafında kümelenmiş elit olmayan konutlardan oluşmaktaydı. Maya ülkesinin diğer yerlerinde, yapıda kullanılan malzeme türü ve mimari detaylar servet farklarının başlıca göstergesi iken Güney Belize’de yüksek statülü evler bile mimari inceliklerden yoksundur. Dolayısıyla, engebeli bir arazi yapısına sahip bölgede, hane büyüklüğü servet eşitsizliğinin en iyi ölçütünü sağlarken; tepe ve yamaçları konut inşası için düzleyip platformlar oluşturmanın gerektirdiği emek girdisi, büyüklük üzerinde tayin edici bir etkiye sahip olacaktır.

31.jpgEşitsizliğin izleri yerin altında bile varlığını sürdürür.

Belirli bir niceliğin, örneğin milli gelirin veri bir nüfusun belirli birimleri arasındaki dağılımını ölçmeye yarayan “Gini katsayısı”, modern toplumlar yanında antik toplumlardaki çeşitli eşitsizlik derecelerini ölçmek için de standart bir yöntem olarak uzun süredir kullanılmaktadır.

Servet eşitsizliğini hane büyüklüğü temelinde değerlendirmek için Gini katsayısını kullanan araştırmacılar, her iki yerleşimde saptadıkları eşitsizlik derecelerini komşu Maya krallıklarıyla ve Orta Amerika’daki Aztek kentleriyle mukayese ettiklerinde ilginç bir sonuçla karşılaştılar:

Maya siyasal birimleri, 0.44 ila 0.63 arasında değişen (ort. 0.55) katsayılara sahipken Aztek merkezleri görece düşük katsayılar (ort. 0.26) sergiliyordu. Nüfusu üç ila beş bin arasında tahmin edilen Uxbenká ve yaklaşık 1800 nüfuslu Ix Kuku’il yerleşimlerindeki servet eşitsizliği (0.56), 200.000’i aşkın nüfus barındıran Aztek başkenti Tenochtitlan’dakinden (0.30) daha büyüktü. Her iki Maya kenti M.S. 800-1000 yılları arasında boşalırken Tenochtitlan İspanyol istilasına (1521) kadar varlığını sürdürdü.

Güney Belize’deki sonuçlar diğer Maya kentleriyle de uyumlu görünmektedir. Gini katsayısı, örneğin Caracol’da 0.60, Palenque’de 0.63, Chunchucmil’de 0.56, Uxul ve Tikal’da 0.62 olarak ölçülmüştür.

Özetle, otokratik yönetim tarzlarıyla tanınan Maya kent devletleri yüksek eşitsizlik değerleri sergilerken yönetim tarzının görece “kolektif” olduğu Aztek kentleri daha düşük değerlere sahipti.

Araştırmacılar bu farklılıkları iktidarın finansman keyfiyeti ile açıklamaktadır: Aztek krallıkları büyük ölçüde “yerel” kaynaklara bağımlı iken Maya yönetici eliti -tedarik ağı kolayca tekelleştirilebilen- itibar nesnelerinin ve lüks malların ticaretini elinde tutmaktaydı. Önceki yazılardan birinde (Küçük Adam) işaret ettiğimiz gibi, tarımsal temeli zayıf biçimde örgütlenen Klasik Maya ekonomisi, elitlerin değerli mallara erişimi kontrol ettiği bir “itibar ekonomisi” idi. Bu model, yönetim tarzının daha kolektif olduğu ve iktidarın büyük ölçüde dâhili-yerel kaynaklarla finanse edildiği Aztek modeliyle karşıtlık içindedir.

32.jpgArkeolog Amy E. Thompson kazı sahasında

Bilhassa dış ticaretin ve mübadele ağlarının kontrolü, itibar ekonomisine katılıma özel değer atfeden, güç ve otoritelerini sembolize etmek için yüksek statü nesnelerini kullanan Maya krallarının mali açıdan desteklenmesi için temel önemdedir. Buna karşın, daha kolektif tarzda örgütlenen Aztek siyasal birimleri, dâhili kaynaklara, yerel tarımsal üretime ve eşya imalatına bağımlı olmakla; genel olarak daha düşük Gini katsayılarına sahiptir.

Mukayeseli eşitsizlik bulguları, yönetim tarzı ile servet eşitsizliği arasında bir ilişkinin varlığını ortaya koyarken; eşitsizlik olgusunun anlaşılmasında yönetim tarzı (otokratik-kolektif) ve iktidarın nasıl finanse edildiğine (dâhili-harici) odaklanmanın lüzumuna da işaret etmektedir.

İktidarın finansmanında kullanılan gelirlerin büyük ölçüde “dâhili” (yerel emek ve üretim) ya da “harici” (yabancı ya da tedarik ve dağıtımı kolayca tekelleştirilebilen) kaynaklardan elde edilip edilmediği, siyasal gücün yoğunlaşma derecesini tayin eden anahtar unsurdur. Bunu biraz açıklayalım.

Gelirin kaynağındaki ya da iktidarın finansmanındaki değişkenlikler, liderin ve elitlerin halkla ilişkilerindeki “hesap verebilirlik” düzeyini etkilediği gibi, yönetim tarzını ve iktidarın paylaşılma ya da yoğunlaşma olasılığını da etkileyecektir.

Otokrasi, liderin ve yönetici elitin ekonomik destek için kendi halkına nispeten az bağımlı olduğu yerlerde gelişmeye daha eğilimlidir. Otokratik rejimler, kendi güç fonlarını -dâhili kaynaklardan ziyade- belirli malların üretim, dağıtım, ihraç ya da ithalinin kontrolünü içeren harici kaynaklardan sağlamaya çalışırlar.

Servet dağılımının görece eşit olduğu toplumlar, otokrasi toleransı düşük yönetim sistemlerine sahip olsalar da Gini katsayısı 1’e doğru yaklaştıkça daha otokratik yönetimlere eğilimli hale gelirler. Otokratik rejimlerde lider, sosyoekonomik eşitsizlik arttıkça -ironik biçimde- “şahsının” itibarının da arttığı bir kültürel ekolojiye yaslanır.

Antik çağın kral ve elitleri, itibar nesneleri denilen “yükte hafif, pahada ağır” malların dolaşımını kontrol ederek iktidarlarını güçlendirirken modern otokrat liderler için daha geniş bir seçenekler seti mevcuttur: Otokratik bir rejim, dâhilde üretilen herhangi bir nesneyi, tedarikini keyfi kurallara bağlayarak “erişilemez” kıldığında harici bir kaynağa dönüştürmüş olur. Dolayısıyla, örneğin patates, soğan gibi “evi bekleyen” gıda maddelerinin fiyatlarında gözlenen sıra dışı dalgalanmalar yönetim tarzından bağımsız değildir.

İktidarın finansmanı için dâhili kaynaklara bağımlı lider ve elitler, el koydukları ekonomik artığın bir kısmından feragat etmeye, itaat ve uyumu sağlamak için kamusal mal ve hizmetler sunmaya ya da -sembolik düzeyde de olsa- yönetime katılma şeklinde imtiyazlar tanımaya daha eğilimlidirler.

Otokratik rejimlerde ise lider ve elitler dâhildeki üretken nüfustan kaynak çekmeye daha az bağımlıdırlar. Dolayısıyla, yönetime katılma ya da kamusal mal ve hizmetlere erişimle ilgili toplumsal taleplere duyarlı olmaları beklenmez. Gücü büyük ölçüde şahsında toplayan otokrat lider, yurttaşlarla etkileşiminde daha özgürdür; elit destekçileriyle ilişkileri de genellikle “himayeci-kayırmacı” bir görünüm arz eder.

Antropolog Richard Blanton, otokratik ve kolektif eğilimlerin teşhisinde üç ölçüt kullanır: (1) Kamu mallarının tedarik ve sunumu, (2) bürokratikleşme derecesi, (3) liderler üzerinde kontrol. Ona göre, otokrat liderler yurttaşlara kamusal mal ve hizmetler sağlamazlar; rejim zayıf bir bürokrasi üzerinden iş görür ve lider üzerinde çok az kontrol vardır.

30.jpg

Kolektif karakterli rejimler ise zıt koşullar altında işler: Kamusal mal ve hizmet sunumuna yönelik büyük harcamalar, güçlü ve yaygın bir bürokrasi ve -lideri az çok sınırlayan- paylaşılan bir iktidar. İyi işleyen bir bürokrasi vasıtasıyla vergiler toplanıp toplumsal rıza güvenceye alınırken “kötü yönetim” algısı yükseldiğinde elit ya da sıradan halk için lideri değiştirmenin yolları mevcuttur.

Buna karşın otokratik rejimler, belirli kaynakların ve mübadele ağlarının kontrolü ya da mal hareketlerinin vergilendirilmesi gibi harici kaynaklardan finansman sağlarlar. İktidarın finansmanında kendi yurttaşlarına fazla bağımlı olmadıklarından kamusal mal ve hizmetler sağlamak için görece az motivasyona sahiptirler.

Blanton’un tespitleri, liderlerin vergilerimize bağımlılığını azaltacak çözümlerin otokratik bir rejime giden yolu döşediğini ima ediyor. Öte yandan, yüksek düzeyde eşitsizlikler sergileyen ve otokrasiye doğru ilerleyen toplumlar için “başarısızlık” -en azından uzun vadede- çok daha muhtemel görünmektedir.

SONUÇ

Antik toplumlardaki eşitsizliklere dair arkeolojik bulgular, otokratik rejimlerin mali kaynaklarını analiz ederken dâhildeki tedarik ve dağıtım ağlarının işleyişine ve dış dünya ile olan ticari etkileşimlerin doğasına odaklanmak gerektiğini göstermesi açısından önemlidir.

Petrolden sağlanan gelir fazlasını gelecek nesiller için varlık fonunda değerlendiren Norveç toplumu görece kolektif biçimde örgütlenmiş iken petrol ve doğalgaz ihracatına ekonomik anlamda yüksek bağımlılık gösteren S. Arabistan ve Rusya gibi ülkelerin otokratik rejimler tarafından yönetiliyor olması anlamlıdır.

15 Haziran günü yayınlanan TÜİK ölçümünde 0.41 Gini katsayısına sahip görünen Türkiye, bu yönüyle Aztek halklarından daha kötü durumdadır. Ülkenin son yirmi yılda gittikçe daha eşitsiz bir sosyoekonomik çizgiye kayarken aynı zamanda “daha az demokratik” ülkeler ligine düşmüş olması, büyük ölçüde iktidarın finansman keyfiyetindeki değişimle ilgili görünmektedir. Bu dönemdeki ekonomik değişim, yönetici elitin dâhili emek ve üretime bağımlılığını azaltırken iktidarı harici kaynaklara daha bağımlı hale getirmiştir. Artan eşitsizlik, gücün en tepede yoğunlaşmasını koşullandırmakta; iktidarın tahkimini sosyal refaha önceleyen politikaları teşvik etmektedir.

Geçen yılları demokrasimiz adına belki “kâbus” sayabiliriz. Ancak elit bir azınlığın aşırı zenginleşmesi dizginlenemezse gelecek de bugünden farklı olmayacaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir