Görüşler

Hernán Cortés’in savaş köpekleri

Hernán Cortés’in savaş köpekleri

Kültür Tarihi araştırmacısı Taner Ay “İspanyollar’ın savaş köpeklerini 13’üncü yüzyılda kullanmaya başladıkları kesin olmakla birlikte, onların dehşetini en ayrıntılı şekilde 1495’teki Jáquimo Savaşı’ndan biliyoruz” diyor.

Tuhaf ama gerçek, solun ve sağın Latin Amerika yerlilerine yaklaşımları aynıdır. Ronald Wright, bize, bir yanda “Sosyal Darwinci Kapitalizm” nâmına konuşan Mario Vargas Llosa’yı, diğer yandaysa “Marx” nâmına konuşan Severo Martínez Peláez’i örnek veriyor (Çalıntı Kıtalar, s.18 ve 19, 2009). Ronald Wright’ın emsâli pek isâbetlidir. Çünkü, ikisi de sömürgeci zihniyetten mevrûs yaklaşımla, yerlileri, “ortadan kalkması gereken bir ilkellik” olarak yorumlamakta hep ısrarcı olmuşlardır. Oysa, hakikat, hiç de onların yazdıkları gibi değildi.

Jeremy Black’in yazdığı gibi, 1492 ile 1519 arasındaki İspanya, korku, sefâlet ve mahrûmiyet ülkesiydi. Sürekli yakılıp yıkılan şehirleri kasvetli ve berbattı. Barınmadaki sorunlar salgın hastalıklara neden oluyor, yetersiz beslenmeyse kadınları ve erkekleri kısırlaştırıyordu. Hemen her yerde fareler cirit atıyor, sokaklardan lağım akıyordu.

Hıristiyanlar yıkanmayı bir Müslüman alışkanlığı olarak gördükleri için, kokudan yanlarına yaklaşmak mümkün değildi. Birkaç asır sonraki engizisyon yıllarında da, Müslümanlar gibi temiz olmak, yakılmakla sonuçlanacak bir suç bile olacaktır (Kısa İspanya Tarihi, s.98 vd., 2020). Ama, 1492 ile 1519 arasındaki Mexica, temiz ve aydınlıktı. Hiç aksatılmadan sokaklar yıkanıyor, çöpler toplanıp gübreye dönüştürülüyor ve su kemerleriyle dağlardan temiz içme suyu getiriliyordu. Bu yüzden salgın hastalıklar da görülmüyordu (Çalıntı Kıtalar, s.39, 2009). Her gün yıkanan Aztekler’in, ter ve sidik kokan İspanyollar ile karşılaştıklarındaysa, burunlarına çiçek tuttuklarını kayıdlardan biliyoruz.

İspanya’da asırlardır yürütülen dîn savaşları sonucunda “öteki yaşam biçimlerine karşı nefretle dolu bir savaşçı kültürü” doğmuş ve bu da ateşli silâhları geliştirmişti (Çalıntı Kıtalar, s.25, 2009).

Latin Amerika’daki yerli toplumlarının bütünüyle barışçı olduklarını söylemek de doğru değildir ama, onların demir ve çelikten yapılma âteşli silâhları, atları ve savaş köpekleri yoktu. Sapanlarıyla, tahta sopalarıyla ve obisidyen bıçaklarıyla, altının çamur kadar sıradan olduğu bir krallığı bulmanın peşine düşen Hernán Cortés’in silâhlı 508 askerine, 14 topuna, 16 atına ve Mastiff cinsinden çok sayıdaki savaş köpeklerine karşı koymalarıysa mümkün değildi. Yerlilerin Xoloitzcuintle cinsinden köpekleri bulunmasına karşın, onlar, küçük, sevimli ve son derece sosyal yaratıklardı. Bu özellikleriyle, İspanyollar’ın her birinin ağırlığı 54 ile 100 kilo arasında değişen ve eğitimle vahşîleştirilmiş Mastiff cinsinden savaş köpeklerine ancak yiyecek olabilirlerdi.

***

İspanyollar’ın savaş köpeklerini 13’üncü yüzyılda kullanmaya başladıkları kesin olmakla birlikte, onların dehşetini en ayrıntılı şekilde 1495 yılındaki Jáquimo Savaşı’ndan biliyoruz. İspanyollar binlerce Taíno yerlisine karşı sadece 200 kişi kadardı ama, sömürgeciler Mastiff cinsinden 20 savaş köpeğine de sâhiptiler. Alonso de Ojeda’nın köpekleri yerlilerin üzerine saldıktan sadece bir saat sonra, ortada savaşacak Taíno’nun kalmadığı yazılır. Jáquimo’dakilerin her köpeğin en az yüz yerliyi parçaladığına ilişkin tanıklığıysa pek çok eserde bulunuyor. Jáquimo Savaşı’ndan sonra Hispanyola uzun süre savaş köpeklerinin tedhişine bırakılmıştır. Yerlilerden nefret eden Kristof Kolomb, bir savaş köpeğinin on asker değerinde olduğunu söylerken, haklıydı. Çünkü, bu köpekler yerli etiyle beslenmeye alıştırıldıklarından, Taíno yerlilerinin pek çoğu onların midelerine inmişti. Ayrıca, Mastiff cinsi köpekler öylesine güçlüydüler ki, 1553 yılında Francisco Pizaro, onların iki ısırıkta yerlilerin bağırsaklarını yere yığabildiğini hayrânlıkla kayda geçirecektir.

***
Fransisken dîn adamı Bernardino de Sahagún, 16’ncı yüzyılda, Aztek kültürüne ve târihine ilişkin bulabildiği her şeyi derlediği Historia general de las cosas de Nueva España isimli eserinde, Hernán Cortés’in savaş köpeklerinin nasıl göründüklerini birinci ağızdan bir tanıklığa dayanarak şöyle kayda geçirmiştir:

***

“Köpeklerinin büyük kulakları ve uzun sarkık dilleri, ateş saçan ve öfkeyle parlayan gözleri var. Sarı gözler, yakıcı bir sarı. Çok güçlüler, hiç yorulmak bilmiyorlar ve dâimâ heyecânlılar. Dillerini sarkıtarak, soluk soluğa koşuyorlar.”

Hernán Cortés ve adamları Cēmpoalātl yakınlarında karaya çıktılar. Aztek kralı II’nci Montezuma onları karşılamaya beş adamını göndermişti. Onlar “üzerlerine demir giyen”, “başlarına demirden miğfer takan”, “kılıçları, mızrakları, yayları ve kalkanları demirden” adamlara kralın çok sayıdaki hediyesini takdim ettiklerinde, Miguel Leon-Portilla’nın The Broken Spears isimli eserine nazaran ( Constable, s.26, 1962), Cortés yüzünü ekşitir. Aralarında turkuvaz renkli bir yılan maskesinin ve quetzal kuşunun tüylerinden yapılma bir yelpazenin bulunduğu hediyelere bakıp, öfkeyle, “Hepsi bu mu?” diye sormuştur. Bu karşılaşmayı fâtihler açısından anlatan Bernal Díaz del Castillo’nun yazdıkları epeyce farklıdır ama (The Conquest of New Spain, s.90 vd., 1963), çıkıştan sonraki gelişmeler, som altın hayâlindeki Cortés’in bu ıvır zıvırdan hiç memnûn kalmadığına da karîne teşkil etmektedir. Fâtihlerin pek zaman kaybetmeden Tlaxcallān’a doğru yola çıktıkları biliniyor.

Bernardino de Sahagún’un, fâtihlerin Cēmpoalātl ile Tlaxcallān arasındaki ilerlemelerinin düzeninde, başı savaş köpeklerinin çektiğini yazıyor:

“ ... köpekleri en önden koşuyorlardu. Her yeri koklayarak ilerliyorlardı; soluk soluğa geliyorlardı, her zaman soluk soluğa.”
Köpeklerin ardında bayrak taşıyan bir adam vardır, onu da “demir giymiş”, “kılıçları, mızrakları, yayları ve kalkanları demirden” adamlar izlemektedir. Sonra süvâriler vardır. Yerliler atı bilmediklerinden, onlara “bir çatı boyu kadar yüksek geyikler” diyor. “Geyik” dedikleri hayvanların çok terlediklerini, terlerinin üzerlerinden su gibi aktığını ve ağızlarındaki köpüklerin toprağa damlalar hâlinde düştüğünü söylüyorlar. En arkadansa nefes almadan bağıra çağıra emîrler yağdıran Hernán Cortés gelmektedir.

***

Yerliler, sayısal üstünlüklerine rağmen, altın peşindeki fâtihlerin zulmü, savaş köpeklerinin dehşeti ve demirin iş bitiriciliği karşısında ne yapacaklarını bilemediler. Aztekler “Teocalli” denen yerde insan kurbân ediyorlardı ama, toplu insan yakmayla ve köpeklere insan parçalatmayla ilk kez karşılaşıyorlardı. Fâtihler ve köpekleri o kadar fazla yerliyi öldürürler ki, yerlilerden artık geriye ne kalmışsa, onlarla, kralın hayvanat bahçelerindeki büyük kedileri, yılanları ve kuşları bile günlerce beslerler.

Hazine peşindeki Cortés ve adamlarının sağ kalan yerlilere yaptıkları tarîfi imkânsız işkenceler ve bağışıklık sistemleri zayıf olan yerlilerin ilk temastan itibâren hızla yayılan çiçek hastalığından kırılmaları, Carlo M. Cipolla’nın vurguladığı gibi, dîn savaşları yüzünden mahvolmuş İspanya’nın bir para imparatorluğuna dönüşümünün de başlangıcıdır (Fâtihler, Korsanlar, Tüccârlar, s.89, 2021). 1531 ile 1540 arasında Latin Amerika’dan İspanya’ya 14 ton altın 86 ton gümüş, 1551 ile 1560 arasında 43 ton altın 303 ton gümüş ve 1591 ile 1600 arasındaysa 19 ton altın 2708 ton gümüş getirilecektir. Latin Amerika’nın altın ve gümüşü Avrupa’da korsanlık ve kaçakçılık için de bir “altın çağ” olmuştur.

***

Batılılar, Orta Amerika yerlilerinin insan kurbân etme ve yamyamlık geleneğinin Hernán Cortés’in sayesinde sona erdiğini olumlayarak söylerlerken, maalesef bir toplumsal geleneği târihî bağlamından kopararak ifâde etmeye çalışmışlardır. Rahipler ve imtiyâzlı soylular hiyerarşisi tarafından yönetilen Aztek toplumunda her yıl çok sayıda insanın kurbân edildiği doğrudur. Ancak, onlar, Mexica’ya hayli geç bir târihte gelip, kendilerinden önceki medeniyetin nesilden nesile aktarılan Tanrısı Quetzalcōātl’ı ve Quetzalcōātl nâmına yapılan dînî âyînleri benimseyip geliştirmiş bir toplumdu. Fâtihlerden öğrendiğimiz kadarıyla, Aztekler’in kurbân kültürü yamyamlıkla sonuçlanmaktaydı. Ancak, Robert Winston, Aztek toplumundaki yamyamlığın bir beslenme meselesi değil de, Tanrılar, rûhlar veya ölümden sonraki yaşamla ilgili rûhânî bir etkinlik olduğunu açıklamıştır (Tanrının Öyküsü, s.46, 2010).

Kayıdlar da, yamyamlığın, halk arasında geçerli olmadığını, sadece rahipler ve imtiyâzlı soylular arasında cereyân ettiğini doğrulamaktadır. Aslında, kurbân ve yamyamlık olgusu, eskiden beri geçerli olan bir ötekileştirme bahânesiydi. Wāḥat Sīwah doğumlu olup da Helenleşen sofist ve gramerci Apion’un Yahudiler’in bir Grek’i yakalayıp uzun süre besledikten sonra bir ormana götürüp işini bitirdikleri söylentisinin, Antiokhos Epifanis’e krallığındaki Yahudileri Helenleşmeye mecbûr etmeye bahâne yarattığı biliniyor. Tertullian’ın yazdıklarından da, ilk Hıristiyanlar’ın bile bir ara bebekleri öldürüp yemekle suçlandıklarını öğreniyoruz.

Hernán Cortés’in yerli etiyle ödüllendirilen savaş köpeklerinin kullanımımına bir de 20’nci yüzyılda tersinden bakalım: Onların, meselâ İkinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar’a ilhâm kaynağı olması hayli dramatiktir. Ancak savaş köpeklerinin bu defaki ödülleri yiyecek değil de ölümleri olacaktır. Üzerlerine bombalar bağlanıp aç bırakılan köpekler Alman tanklarının altına koşmaya alıştırılmışlardı. Bu nedenle köpekler Sovyet Cephesi’nde Alman ordusunun en tehlikeli düşmânı olmuşlardı ve muhârebe alanlarının civârında gördükleri her köpeği mutlaka vuruyorlardı. Aslında bu tasarının sonuçları itibâriyle bir köpek kırımı olduğunu tereddütsüz söyleyebiliriz. Çünkü, Ruslar’ın sayıları belki binlerce olan savaş köpeklerinin Kursk’ta sadece 16 tankı, Stalingrad şehrinin savunmasındaysa sadece 12 tankı etkisiz hâle getirmeye başarabildikleri biliniyor. Yani, toplamda 28 Alman tankı. Oysa, cephedeki Alman tanklarının sayısı 2.928’di. Ölen köpeklerin sayısınıysa bugüne kadar kimse yazmadı ama, 28 tank için muhtemelen binlerce köpek ölüme gönderilmişti...

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir