Görüşler

Kalamar Oyunu: Yaratıcı ve etkili bir neoliberalizm eleştirisi

Kalamar Oyunu: Yaratıcı ve etkili bir neoliberalizm eleştirisi

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı E. Fuat Keyman “Kuralları belli oyunun içinde kalıp kazanan kişi olmak için mi savaşacağız yoksa oyunun kurallarını kabul etmeyerek yeni bir toplumsal sözleşme için mi çaba göstereceğiz” diyor.

Güney Kore, son yıllarda, popüler kültürde gösterdiği güçlü ve başarılı performansını yeni bir diziyle taçlandırdı.

Netflix yapımı Kalamar Oyunu (Squid Game), küresel ölçekte, hem genel de hem de ülke kategorisinde en fazla izlenen dizi oldu.

Yabancı film kategorisinden Oscar’a giren ve son yıllarda izlediğim en iyi filmlerden biri olan Parazit’in en iyi film dalında da ödül almasından sonra, şimdi de Kalamar Oyunu en fazla izlenen diziler kategorisinde rekorlar kırıyor.

Güney Kore, yerelin küresel başarısı, ya da “yerelin küresel olması” olarak nitelenecek bu konumunu müzik ve dans alanlarında da elde etmiş ve küresel ölçekte “trend”ler yaratmıştı. İletişim teknolojilerindeki başarıyı da burada not edelim.

Kalamar Oyunu’nun genel özetini yapmayacağım. Dizi üzerine ilgi yüksekti, çok sayıda yazı yazıldı, tartışma yapıldı. Yazılanları ve tartışmaları elimden geldiği kadar izledim.

Margaret Atwood’un küreselleşen dünyayı eleştirirken kullandığı “Distopya” (iyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi vardır; ya da, her ütopyanın içinde distopya vardır) kavramına ya da “Borç Kapitalizmi” çözümlemelerine gönderimle dizi üzerine farklı ve önemli yorumlar yapıldı. Bu yorumlara da genelde katıldığımı söylemeliyim.

Kalamar Oyunu, aynı zamanda, belki de en genelde, “neoliberalizm” dediğimiz, küreselleşmeyi ve kapitalizmi son yirmi yıldır giderek artan ve netleşen bir biçimde yıkıcı, öldürücü, acımasız, vicdansız, ahlak dışı bir sisteme dönüştüren anlayışın ve yönetim tarzının ciddi ve etkili bir eleştirisini de yapıyor. Hem de, yaratıcı ve ilgi çekici bir tarzda.

Konusundan karakterlerine, dizi bize, ülkeler arası farkların ötesinde bir alanda, Hannah Arendt’in “insani konum” dediği bir yerden, hepimize dokunan ya da aşina olduğumuz bir hikayeyi anlatıyor.
Böyle olduğu için, sınıfsal, kimliksel ve kültürel olanın dışında ama onları da içererek, yerelle küreseli eklemliyor, ve küçük azınlığın dışındaki büyük çoğunluğun, çözemediği ikilimleriyle ve yaşadığı trajediler ve travmalarla hikayesini, diğer bir değişle, “Bizim Hikayemizi” anlatıyor.

Ve, hepimizi, bir çıkış bulacaksak, bu çıkışın var olan sistem içinde kalarak değil, neoliberalizmin kurallarını koyduğu oyunu redetmemiz ile mümkün olabileceği noktasına götürüyor. Bunun imkansızı başarmak kadar ne kadar zor olduğunu çok etkili bir biçimde farklı karakterler ve hikayeleri yoluyla anlatarak.

NEOLİBERAL KAPİTALİZM- NEOLİBERAL BİREY

Bugünün küreselleşen dünyası ve Türkiye’si, yönetim sınıfı yanında yer almıyorsanız, distopik bir nitelikte.

Neoliberal kapitalizm bu distopyanın adı: bir taraftan, yaşamın her alanda acımasız ve yıkıcı risklerin, belirsizliklerin, güvensizliklerin ortaya çıkmasına neden oluyor; diğer taraftan, hepimizi Survival oyununu oynamaya davet ediyor. Oyunun ana ve değiştirilemez kuralıysa: rakibinizi yenerek/yok ederek hayatta kalmak ve başarılı olmak zorundasınız.

Bir kişinin, bireyin, tek başına ödülü kazanacağı bir oyun. Kaybeden gidecek, yok edilecek, vatandaşlığını, hukuksal varlığını kaybedecek, ya da ötekileşecek.

Kaybedenin öldüğü ya da son dönem tabiriyle “yaşayan ölü” olduğu bir oyun bu.

Daha da önemlisi, oyunun kuralını değiştirme, işbirliği, yardımlaşma, birlikte yaşama, adil bölüşüm talep etme şansınız yok. Bu tür talepler dinlenmiyor; hatta tehlikeli bulunuyor.

Ya oyunu kurallarını eleştirmeden kabul edeceksiniz, ya da dışlanacak, yaşayan ölü konumuna getirileceksiniz.

Oyunun bireyi, neoliberal birey, tercih hakkını kullanarak oyuna katılan, oyunu kazanmak için de her şeyi yapabilecek, amaca ulaşmak için her türlü aracı kullanabilecek birisi.

Neoliberal birey, yalnız, güvensiz, korkak; ama aynı zamanda survival için, kendi dışındaki her canlıya ve doğaya karşı acımasızca saldıran bir birey.

Kalamar Oyunu, neoliberal kapitalizmin ve neoliberal bireyin hareket tarzını etkili ve yaratıcı bir eleştiri içinden anlatıyor.

Dizinin, bu niteliği ve başarısı göz ardı edilmemeli.

DEMOKRASİ SADECE SEÇİM MİDİR?

Kalamar Oyunu, aynı zamanda, ciddi bir neoliberal demokrasi ya da rekabetçi otoriter rejim eleştirisi de yapıyor.

Oyuna davet ediliyorsunuz. Katılmak sizin tercihiniz. Oyundan çıkmak istiyorsunuz. Yeterince kişi isterse, “Tamam mı, Devam mı” üzerine Seçim/Referandum yapılıyor. Seçim sonuçlarına göre ya oyun bitiyor ya da devam ediyor.

Fakat, seçimi tamam mı devam mı üzerine değil de, parayı eşit olarak “paylaşmak” üzerine yapmak isterseniz, böyle bir tercihe ya da olasılığa izin verilmiyor. Hatta, bu tür düşünce, paylaşmak, eşit bölüştürmek, tümüyle oyun dışı düşünülüyor.

Oyun temel kuralı, survival, hayatta kalmak, diğerlerini yenerek, yok ederek kazanmak. Bu kuralı değiştiremeyeceğiniz bir oyun oynuyorsunuz.

Kazanmak yerine Paylaşmak; Hepsine Sahip olmak yerine Bölüşmek; Ben yerine Biz; Çıkarcı-Rekabetçi Birey yerine Ahlaki Benlik, v.b davranış-eylem olasılıkları ve tercihleri oyunun-sistemin temel mantığına aykırı görülüyor.

Kalamak Oyunu bu açıdan da izlenebilir. Bu yönüyle de, dizi, aslında, son dönemde, demokrasinin ölümü, rekabatçi otoriterlik, demokratik otoriterlik, yasal otokrasi, ya da en genelde, populism başlığında yapılan tartıştışmaya aydınlatıcı ve yaratıcı bir katkı da yapıyor.

Amerika’dan Türkiye’ye, Rusya’dan Hindistan’a, Macaristan’dan Polonya’ya, ve diğer örneklerde, demokrasi adı altında Kalamar Oyununu oynamıyor muyuz?

Bize sunulan ve tartışılmaz mutlak doğru olarak yazılmış “oyunun kuralları” içinde ve Demokrasi=Seçim denkleminde oynadığımız demokrasi oyunu Kalamar Oyununu anıştırmıyor mu?

MUHALEFETİN TERCİHİ

Neoliberal Kapitalizm, Neoliberal-Populist Demokrasi, Neoliberal Birey mi yoksa Sürdürülebilir Kalkınma, Demokratik ve Adil Yönetim, Ahlaki Benlik/Eşit vatandaşlık mı?

Ya da: bize sunulan ve kuralları belli oyunun içinde kalıp kazanan kişi olmak için mi savaşacağız yoksa oyunun kurallarını kabul etmeyerek yeni bir toplumsal sözleşme için mi çaba göstereceğiz, ilk önce kendimizi ve tercihlerimizi sorgulayarak ve değiştirerek?

Küreselleşen dünya ve Türkiye’nin geleceği için yapılması gereken temel tercih.

Seçim sürecine girmiş Türkiye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğini belirleyecek soru.

Siyasi partiler, ekonomik aktörler, sivil toplum ve alternatif medya: tüm bu kesimlerin oluşturduğu “muhalefet eko sistemi” için Kalamar Oyununun bir de yukarıda açımladığım açıdan izlenilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.

Eğer, oyunun kurallarını değiştirme ve farklı bir oyun oynama zamanı geldi diyorsak.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir