Görüşler

Muhalefet, ittifaklar ve 2022 ya da 2023 seçimleri

Muhalefet, ittifaklar ve 2022 ya da 2023 seçimleri

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı E. Fuat Keyman “Seçimleri kazanmakta ittifaklarda başarılı olmak gerekli ama yeterli koşul muhalefet ekosisteminin sergilediği farklı yönetim anlayışının geniş kesimlerce inandırıcı bulunma derecesi olacak” diyor.

İster 2022 yılında bir yıl erken olsun, ister zamanında 2023’te, Türkiye artık seçim dönemine girdi.

Bundan sonra liderler, partiler, aktörler arası ilişkileri, söylemleri, tavırları ve dış politikadan iç politikaya, ahlaktan kültüre, ekonomiden doğaya ve temel ihtiyaçlara kadar uzanan alanda alınan ve tartışılan kararları, 2022 ya da 2023 seçimlerine gönderme yapmadan anlamamız mümkün olmayacaktır.

Söylem ve eylemde seçim endeksli bir döneme girdik.

Dahası gelen seçimler, tüm aktörler, hatta Türkiye açısından hayati önem taşıyor.

Tüm aktörlerin ve partilerin geleceği ve daha da önemlisi Türkiye’nin geleceği bu seçimlerle şekillenecek; nasıl bir Türkiye’de yaşayacağız sorusuna yanıt bu seçimlerle ortaya çıkacak.

SEÇİMLER NİYE ÖNEMLİ?

Hemen akla gelen altı maddeyi sıralayalım:

AK Parti-MHP’den oluşan Cumhur İttifakı seçimleri kazanırsa:

Birincisi, güçlü yürütme ve lidere dayalı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi pekişmiş ve meşruiyet kazanmış olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve yönetim tarzı daha da güçlenecek; kurumların lidere ve devlete mutlak sadakat temelinde hareketi artacak; denge ve denetleme sistemi daha da zayıflayacak;

İkincisi, bu sonuç ortaya çıkarsa, Millet İttifakı’nın çok zayıfladığı ya da bittiği; bu ittifakın üç partisinin, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve liderleri Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu’nun siyasi güç ve konumlarının aşındığı ve bu partilerde lider değişimi tartışmalarının başladığı bir döneme girilecek;

Aynı sorun, yeni kurulan DEVA ve Gelecek Partisi ve liderleri Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu için de geçerli. AK Parti ekosisteminden koparak gelen ve bu sistemin güçlü iki aktörü tarafından kurulan bu iki partinin siyasi söylem ve pozisyon boyutları içinde ciddi anlamda zayıflayacağını varsayabiliriz. Erdoğan, Babacan ve Davutoğlu’na karşı; AK Parti, DEVA ve Gelecek Partisi’ne karşı kazanmış olacak.

HDP de bu süreçten muaf değil. Cumhur İttifakı’nın kazanması bir taraftan son üç yılda giderek güçlenen bir biçimde uygulanan “güvenlikçi ve sert güç temelli politikalara” devam anlamına gelirken, diğer taraftan ciddi bir “HDP ya da nasıl bir siyasi parti?” tartışmasını da başlatacaktır;

Üçüncüsü, 2019 Yerel Seçimleri sonucunda başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere, muhalefet partileri adayları tarafından yönetilen belediyeler ve başkanları üzerinde merkezi baskı daha da artacak; belki de 2024 Yerel Seçimlerine merkezi yönetimin yerel yönetim üzerindeki denetiminin çok daha güçlendirildiği yasalarla gidilecektir. Kayyım sisteminin devam etmesi de bunun bir parçasıdır;

Eğer seçimleri Cumhur İttifakı kaybederse:

Dördüncüsü, yirmi bir yıllık “Erdoğan Dönemi” ve AK Parti yönetimi bitecektir. Bu, başlı başına tarihi nitelikte bir gelişme, bir an, bir kırılma noktası olacaktır. Türkiye’nin son yirmi yılına damgasını vurmuş, son yedi yılında tek güçlü lider olarak ülkesini yönetmiş bir liderin ve onun tüm seçimlerde birinci olmuş partisinin kaybetmesi, içeride ve dışarıda tarihi nitelikte bir sonuç olarak algılanacaktır;

Beşincisi, seçimlerin kaybedilmesi sadece Cumhur İttifakı tartışmasını açmayacak, daha da önemlisi bu ittifakın getirdiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de geleceğini zayıflatacaktır. Muhalefet partilerinin ortak noktalarının başında gelen “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tartışması güçlü bir biçimde başlayacaktır;

Ve altıncısı, muhalefetin seçim kazanması sadece yönetim kadrolarının ve lider(ler)in değişimi değil, aynı zamanda farklı bir Türkiye tablosunun ve söyleminin ortaya çıkması anlamına da gelecektir. Cumhur İttifakı’nın kazanması, var olan sistemi ve düzeni pekiştirirken, muhalefetin kazanması değişim ve yeni-farklı Türkiye olasılığının doğmasına yol açabilecektir.

Bu nedenlerle listeyi uzatabiliriz. 2022 ya da 2023 seçimleri tarihi önem taşıyan ve Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek seçimler olacaktır.

Bu saptama her seçim için yapılabilir diyenler olacaktır. Doğru, her seçim önemlidir. Ama unutmayalım ki yaklaşan seçimler sadece “kimin ve hangi anlayışın ülkeyi yöneteceği”nin belirlendiği bir sonuç değil, aynı zamanda rejim sorusundan kutuplaşma sorununa, dış politikadan iç politikaya, kültürden tarihe uzanan birçok alanda “sistemsel ve kimlik temelli” bir bölünmenin ve ayrışmanın yaşandığı “Türkiye’nin geleceği” için kararın verildiği bir seçim de olacaktır.

MUHALEFET EKOSİSTEMİ

Bu noktada şu saptamayı yapalım: Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanı adayı belli, ideoloji ve vizyonu aynı, var olan rejimi ve sistemi koruyan ve daha da güçlendirmek isteyen, dolayısıyla, kendi içinde tutarlı ve uyumlu bir yapıda bu seçimlere hazırlanıyor.

Yapılan kamuoyu araştırmaları ve yaşanan sorunlar, Ak Parti’nin ve MHP’nin oy oranlarında düşüş olduğunu gösteriyor. Cumhur İttifakı ve onun Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan için seçimleri kazanmak kolay olmayacak, hatta bu durum giderek zorlaşıyor gözüküyor. Bununla birlikte, seçimlere giden yolda Cumhur İttifakı bir bütün gibi hareket edecek, iktidarda olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanacaktır. Son seçimlerde olduğu gibi, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine, muhalefetin aleyhine olan, dolayısıyla “adil ve özgür” olmayan bir seçim dönemi ve seçim yaşanacak.

Bu anlamda, yaklaşan seçimlerde esas belirleyici unsurun bir tarafta “muhalefet partileri ve onların bu dönem içinde aldıkları kararlar, uyguladıkları stratejiler ve performansları”, diğer tarafta seçim aritmetiği temelinde kilit aktör konumunda olan “Kürt seçmenlerin seçimde oy verme tercihleri” olacağını söylemeliyiz.

2022 ya da 2023 seçim sonuçlarını büyük ölçüde iktidar alanı kadar, hatta daha da fazlasıyla, muhalefet alanı belirleyecektir: muhalefet partilerinin Türkiye’yi daha iyi yönetme iddiasının toplumun geniş kesimleri tarafından kabul edilme derecesi ve Kürt seçmenin tercihi seçim sonuçlarının belirlenmesinde kilit rol oynayacaktır.

Bugün için “Cumhur İttifakı’nın zayıfladığı, fakat muhalefetin canlandığı ama yeterince güçlenmediği bir denklemde” seçim sürecinin başladığını görüyoruz. Bu sürecin nasıl evrileceğini de izleyecek ve tartışacağız.

Muhalefet, bir yönüyle dağınık ve muğlak bir görüntü veriyor. Gelecek seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı belli değil; Millet İttifakı-Deva-Gelecek Partisi ilişkilerinin nasıl gelişeceğini seçim atmosferine girdiğimiz bugünlerde bilmiyoruz; HDP ile ilişkilerin ne olacağı muğlak.

İttifaklar siyaseti içinde alınacak kararlar ve uygulanacak stratejiler, tutarlılık ve uyum bu bağlamda kritik önem taşıyor. Bu noktada, Cumhur İttifakı’nın birlik ve bütünlük içinde hareket etmesi avantaj, başta Millet İttifakı olmak üzere muhalefetin farklı ve çoğulcu niteliği dezavantaj olarak gözüküyor. Bu doğru; ama sadece bir bakış açısı.

Diğer bir bakış açısıysa, muhalefete baktığımız zaman Türkiye’nin ihtiyacı olan olumlu ve yapıcı bir çoğulculuğu içerdiğini görüyoruz. Bir araya gelmez dediğimiz CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, vurgulayalım, “ilkeler” düzeyinde ortak çalışıyorlar. Deva ve Gelecek Partileri, Millet İttifakı ile birlikte hareket edebiliyor. Tüm bu partilerin liderleri arasında yapıcı ve uzlaşmacı bir dil ve tavır olduğunu görüyoruz. Bu partilerin HDP ile ilişkilerinde bile ilke temelli yaklaşım ön plana çıkıyor.

Böyle bakıldığında muhalefet alanı, yıkıcı kutuplaşma sorunun yaşanmadığı, birlikte yaşama ve çalışma ortamının olduğu, ilkelerin ön plana çıktığı bir alanı oluşturuyor.

Muhalefet alanına yaklaşırken, partiler yanında yerel yönetimleri, alternatif medyayı ve sivil toplumu da hesaba kattığımız zaman aslında farklılıklar içinde birlikte hareket edebilen ve çoğulcu bir yapıyı görüyoruz. Bu alana ben “muhalefet ekosistemi” diyorum. Ve bu ekosistem farklı bir Türkiye tablosunu da sergiliyor.

Şöyle bitireyim; 2022 ya da 2023 seçimlerini kazanmakta, ittifaklar siyaseti ve stratejisi içinde başarılı olmak gerekli ve önemlidir; ama yeterli koşul, muhalefet ekosisteminin sergilediği farklı Türkiye tablosu ve yönetim anlayışının toplumun geniş kesimleri tarafından inandırıcı bulunma derecesi olacaktır.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir