Görüşler

Termodinamiğin sıfırıncı ve diğer yasalar zeminindeki metaforik anlamı

Termodinamiğin sıfırıncı ve diğer yasalar zeminindeki metaforik anlamı

Prof. Dr. Ünal Çamdalı "Termodinamiğin Sıfırıncı Yasası, önemli bir doğa yasasıdır. O, tabiri caizse denge yasasıdır. Sistemde dengenin olup olmadığının, tespitinin yasasıdır. Doğadaki tüm olgular, hep devinim içerisindedir" diyor.

Genel olarak insanoğlu, kendine benzer oluşum ve yapılar (sistemler) içerisinde olmak ister. Herkesin kendisi gibi davranmasını hatta düşünmesini arzu eder. İster ki tüm âlem gönlünce olsun. Fuzuli’nin ifadesiyle felekler bile gönlüne göre dönsün. Böyle olursa kendini rahat ve güvende hisseder. Yaşamın bu şekilde daha konforlu ve sürdürülebilir olduğunu düşünür…

Farklılıklar ve değişim onu rahatsız eder. Farklı düşünce, toplum ve koşullar; onun için çok da istenen şeyler değildir. İstenen ve arzulanan hep aynı pozisyonda kalmak, onu korumak ve yaşamı devam ettirmektir. Batı’nın ve Doğu’nun filozof olarak çok değer verdiği Aristo bile değişmeyen, zamana direnen olguların ve varlıkların, daha değerli, diğerlerinin ise pek de öyle olmadığını iddia etmektedir.

Bir ülkenin millî birliğinin korunması noktasında ortak değerlerle alakalı olarak birleştirici ve bütünleştirici benzerliklerin varlığı üstelik sayısının da fazla olması, elbette önemlidir. Toplulukları millet yapan temel unsur, ortak değerler altında (paydasında) birleşmektir. Bunların sayısının çok olması kadar onlara izafe edilen değerlerinin de güçlü olması ulusal bütünlüğün sağlam olması açısından önemlidir. Yazıdaki ayırımcı benzerliğin olgusal yapısından kasıt, söz konusu değerlerle ilgili değildir. Aksine aynı toplum (veya millet) içerisinde olmalarına rağmen birbirine benzeyenlerin, diğerlerini dışlayarak oluşturdukları yapının, olgusal analizini ve akıbetini; başta Termodinamiğin sıfırıncı ve diğer yasaları olmak üzere, Fizik bilimi ve kadim değerler açısından metaforik (mecazi veya değişmeceli) bağlamda, ortaya koymaktır.

Termodinamiğin Sıfırıncı Yasası olarak tanımlanan bir yasa vardır. Buradaki sıfır, sayı anlamında değil sıra anlamındadır. En temel olduğundan ve birinci yasadan sonra anlaşıldığından, birden önce de sıfır geldiğinden, adı sıfırıncı yasa olarak adlandırılmıştır. Sıfırın yasası olsa da sıfırıncı yasa galiba olmaz. Sıfırcı hocalar eskiden çoktu fakat sıfırıncı yasa yoktur. Böyle bir yasa olsaydı o yasa bu yasa değil, entropi yasası olurdu. Bir şeyin sıfırı zaten sıfırdır. Matematik anlamda sıfırın tanımı, yasa olmasa da zaten büyük bir buluştur veya tanımdır. Tanımını veya buluşunu da büyük Türk matematikçisi Harezmî yapmıştır.

Termodinamiğin Sıfırıncı Yasası, önemli bir doğa yasasıdır. O, tabiri caizse denge yasasıdır. Sistemde (veya oluşum ve yapılarda) dengenin olup olmadığının, tespitinin yasasıdır. Doğadaki tüm olgular, hep devinim içerisindedir. Olgular belli işlemden (süreçlerden) geçtikten veya belli olayları yaşadıktan sonra (statik veya dinamik olarak) dengeye ulaşmaktadır. Diğer ifadeyle durulmaktadır. Dolayısıyla bu durum, bir anlamda durağanlığın (veya durulmanın) varlığının da ifadesidir. Sistem dengeye geldikten sonra süreçte rol alan olgular, artık durgundur. Şairin ifadesiyle belki de yorgundur… Sıfırıncı kanun tam olarak bunu inceler ve tanımlar.

Sistemi oluşturan olgular veya çevresi, sistemin özelliklerini değiştirecek kuvvetlere sahip değilse (ya da mevcut kuvvetler dengelenmişse) artık orada denge oluşmuş, başka bir deyişle taşlar yerine oturmuş demektir. Aksi halde değişim ve dönüşüm hep devam edecektir. Yasa, konuya daha çok sıcaklık (termal) açısından baksa da prensip, tüm diğer özellikler için de geçerlidir. Eşyadaki ve canlılardaki hemen hemen tüm özellikler, yasadan etkilenir. Örneğin üzüm üzüme baka baka kararmışsa; kır atın yanında duran ya huyundan ya da suyundan kapmışsa orada denge oluşmuş veya kurulmuş, gelişim noktasında da daha ötesi pek oluşmamış demektir…

Durağanlık, belli seviyelerdeki bireylerde (veya sistemlerde), belli dönemler için uygun olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki yaşadığımız evren koşullarında, durağanlığa yer yoktur. Yaşam hep devinim içerisinde devam etmektedir. Dün, bugün olmadığı gibi yarın da bugün olmayacaktır. Doğanın en üstün belki de acımasız yasası (entropi) budur. Tüm bunlara rağmen egemen doğal yasalara uygun olmayacak şekilde, dünyevi arzuları yerine getirmek üzere, güç oluşturmaya dayalı, benzerlik temelli yapıların oluşturulmasında, üç belki de daha fazla önemli hususta, hata yapıldığı düşünülmektedir.

Birincisi; sistem içerisindeki tüm olgular, birbirine benziyorsa sıfırıncı yasaya göre orada akış olmaz, enerji akmaz, yağmur yağmaz, nehirler ise çağlamaz. Kısacası bereket olmaz. Bu hâl yabancı bir düşünüre göre, şirketteki müdürle memurun aynı düşünceye sahip olması, anlamına gelmektedir. Yine aynı düşünüre göre böyle hâllerde, iki kişiden birine ihtiyaç yok demektir.

Nicelik de elbette nitelik kadar önemlidir. Fakat salt niceliğe dayalı, kapalı oluşum ve yapılar, belli bir dönem sonra sıfırıncı yasa gereği durağanlığa evirilir. Nihayetinde de verimli olamazlar, hayırlı eserler üretemezler, evrenselliğe de katkı sunamazlar…

İkinci olarak; salt “sadece biz” anlayışı ve oluşumu, doğal olarak karşı tarafta da cepheleşmeye neden olacaktır. Bu da önemli doğa (Fizik) yasasıdır. Etkiye karşı tepki, kaçınılmaz sonuçtur. Sadece eşyada değil tüm evrende gelişen olgudur. Aksi hal, doğal olmayandır ya da ertelenmiş durumdur. Karşı eylem (tepki) ertelense de karşı düşünce ertelenemez, mutlaka gelişir.

Bir toplumda rekabet elbette gereklidir. Ancak rekabetin daha çok faydalı hizmetlerde ve işlerde olması, daha hayırlıdır. Aksi takdirde etki-tepki (yasası) sonucunda, kişisel çatışmalara dayalı olarak gelişen rekabet; entropiyi artıracak, verimi azaltacak, faydalı ve hayırlı işlerin ortaya çıkmasına da engel olacaktır.

Üçüncü önemli husus da oluşum ve yapılarda sadece benzeyenlerin olması, benzemeyenlerin bilgi, enerji, tecrübe ve yeteneklerinden yararlanılamaması anlamına gelecektir. Bu da bir anlamda israftır. Kişi veya enerji israfı bağlamında değerlendirebilir. Termodinamikteki tam karşılığı, enerji israfı veya verim düşüklüğü olsa da sorumlular için vebal olarak tanımlanabilir. Termodinamiğin verimlilik anlayışına ve kadim değerlere ters bir yaklaşımdır. Hâlbuki tüm bireylerin birbirinden farklı tecrübe ve yeteneği, yaşamdan ve yaratılıştan (ontolojik hakikatten) gelen özelliklere bağlı olarak gelişmektedir. Tüm mesele onları ülke ve insanlık hayrına, uygun şekilde değerlendirebilmektir.

Gerek diğer yasalarla birlikte Termodinamiğin Sıfırıncı Yasası gerekse de kadim değerler ve öğretiler, bireysel eylemlerin veya oluşturulan sistemlerin akıbetinin tahmin edilmesi noktasında önemli ipuçları vermektedir. Önemli olan onları doğru anlamak ve değerlendirmektir. Kişisel hırslara dayalı olarak doğadaki egemen yasalara aykırı davranmak, ünlü Fransız filozof Alexis Carrell’e göre zaten günah sayılmaktadır. Din bu konuda ne der? Cevabını onun yolunda olan okuyucunun değerlendirmesine bırakıyorum. Söz konusu hatırlatmayı da vicdani sorumluluk sayıyorum…

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir