Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı “2024-25 Dünya İnsan Haklarının Durumu” başlıklı rapor, 150 ülkeyi kapsayan kapsamlı bir değerlendirmeyle yeni teknolojilerin insan hakları üzerindeki yıkıcı etkilerini ortaya koydu. Rapora göre; casus yazılımlar, yüz tanıma sistemleri, insansız hava araçları, yapay zeka algoritmaları ve sosyal medya platformları, devletlerin baskı aygıtlarına dönüşerek küresel düzeyde hak ve özgürlükleri tehdit ediyor.
YAZILIM AKTİVİST VE GAZETECİLERİ HEDEF ALIYOR
Raporun en önemli bölümlerinden biri, casus yazılım pazarının şeffaflıktan uzak, kontrolsüz bir alana dönüşmesi. NSO Group gibi şirketlerin ürettiği Pegasus gibi yazılımlar, gazetecilerden aktivistlere, muhaliflerden sıradan vatandaşların kadar pek çok kişinin cihazlarına izinsiz erişim sağlamak için kullanılıyor. Fransa ve Birleşik Krallık, bu tehdide karşı “Pall Mall Süreci” adını verdikleri bir platformla çözüm ararken, Tayland ve ABD’de bu firmalara karşı açılan davalar sürüyor. Ancak İsrail başta olmak üzere bazı hükümetler, bu süreçleri baltalamaya çalışıyor.
YAPAY ZEKA, EŞİTSİZLİĞİ KALICILAŞTIRIYOR
Yapay zeka, birçok devlet için sosyal yardım, polis uygulamaları, göç yönetimi ve askeri kontrol gibi alanlarda bir "verimlilik" aracı olarak sunuluyor. Rapor, bu sistemler sıklıkla cinsiyetçi, ırkçı ve sınıfsal önyargıları yeniden ürettiğini ifade ediyor. Raporda, ABD’de göçmenlerin yüz tanıma ve GPS izleme sistemlerine zorunlu tutulması; İran’da başörtüsü karşıtı kadınların yüz tanıma sistemleriyle hedef alınması; Güney Kore’de onay dışı içerik üretimlerinin kadınları hedef alması örnekleriyle bu gerçek gözler önüne seriliyor.
TRUMP'IN TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİYLE İŞ BİRLİĞİ
Uluslararası Af Örgütü, ABD’deki 2024 seçimlerini teknolojinin insan hakları üzerindeki etkisi bakımından bir kırılma noktası olarak değerlendiriyor. Raporda, Başkan Trump'ın sosyal medya devlerine yönelik düzenleyici mekanizmaları geri çekmesi, nefret ve şiddet içeren içeriklerin yayılmasına ortam yaratması ve Meta gibi şirketlerin bağımsız doğrulama sistemlerini kaldırması, insan hakları için "dijital bir gerileme" olarak tanımlanıyor.
Trump yönetimiyle büyük teknoloji şirketleri arasındaki işbirliği, dezenformasyonun ve dijital cezasızlığın önünü açarken, devlet gücünün özel şirketler lehine yeniden yapılandırılmasına da zemin hazırlıyor.
KİTLESEL GÖZETİM ARACI
Raporda protesto hakkı, yeni nesil gözetim teknolojilerinin doğrudan hedefi olarak öne çıkıyor. Avrupa’da özellikle Filistin destekli barışçıl eylemler sırasında, yüz tanıma sistemlerinin ve insansız hava araçlarının protestocuları izlemek için kullanılması, bu hakkın sistematik biçimde bastırıldığını gösteriyor.
Hollanda ve Almanya'da barışçıl protestolarda bu teknolojilerin yeterli yasal dayanak olmadan kullanılmasına dikkat çekilen raporda, Arjantin ve Şili'de ise yüz tanıma sistemlerinin kitlesel gözetim aracı haline geldiği aktarılıyor.
YAPAY ZEKA YASASI YETERSİZ
Avrupa Birliği, Dijital Hizmetler Yasası ve Yapay zeka Yasası ile küresel ölçekte bir düzenleme çabası içinde. Ancak rapora göre bu yasalar, insan haklarını merkeze koyma konusunda hala eksik. Örneğin, TikTok’un genç kullanıcıların güvenliğini sağlayamadığına ilişkin başlatılan soruşturma ve AI destekli ses takip sistemlerinin Fransız mahkemelerince yasadışı ilan edilmesi, sistemin sorunlarını açığa çıkarsa da genel çerçevenin halen koruyucu olmaktan uzak olduğu belirtiliyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün değerlendirmesi, çağın teknolojik araçlarının yalnızca bireysel mahremiyetin değil, ifade özgürlüğünün, örgütlenme hakkının, eşitlik ve adaletin de karşısında konumlandığını ifade ediyor. Raporda, teknoloji alanında insan hakları merkezli küresel ve bağlayıcı düzenlemelerin aciliyetine vurgu yapılıyor.
