Anadolu'nun ilk Türk camisi olan Ebu'l Menuçehr Camisi, tarihin tozlu sayfalarından günümüze uzanan bir köprü kuruyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Ani Harabeleri'nde yer alan cami, Sultan Alparslan'ın fethinin ardından Sultan Melikşah’ın emriyle inşa edilerek, 1072 yılından beri zamana meydan okuyor. Cami, 2022'de yapılan restorasyon çalışmasıyla yeniden ibadete açılarak, asırlar sonra ezan sesleriyle yankılanıyor.

ANADOLU’YA AÇILAN KAPI: ANİ HARABELERİ
16 Ağustos 1064'te Sultan Alparslan tarafından fethedilen Ani, Türklerin Anadolu'ya giriş kapısı olarak tarihe geçti. 884-1045 yılları arasında Bagratlılar, ardından 1045-1064 yılları arasında Bizanslılar tarafından yönetilen bu kadim kent, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bir mozaik niteliğinde. Fethin ardından Türk-İslam medeniyetinin Anadolu'daki ilk şehri olma özelliğini kazanan Ani, dini ve kültürel yapılarıyla bu unvanı taçlandırıyor. Kentin en dikkat çekici yapılarından biri olan Ebu'l Menuçehr Camisi, bu zengin tarihin en somut kanıtlarından biri.

SULTAN MELİKŞAH'IN MİRASI: EBU'L MENUÇEHR CAMİSİ
Sultan Alparslan’ın 1072'deki vefatının ardından yerine geçen oğlu Sultan Melikşah'ın emriyle, 1072-1092 yılları arasında inşa edilen Ebu'l Menuçehr Camisi, adını dönemin önemli yöneticilerinden Ebu’l Menuçehr’den alıyor. Ani Ören Yeri Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan, caminin batı cephesindeki kitabesinin zamanla yok olmasına rağmen, eski fotoğraflar sayesinde Sultan Melikşah döneminde yapıldığının kesin olarak bilindiğini belirtiyor. Bu cami, sadece Anadolu'daki ilk Türk camisi olmakla kalmıyor, aynı zamanda Türk cami mimarisinin de ilk temsilcilerinden biri olarak öne çıkıyor.

DİVRİĞİ ULU CAMİİ'NİN PROTOTİPİ
Ebu'l Menuçehr Camisi, mimari yapısıyla da büyük bir önem taşıyor. Doç. Dr. Muhammet Arslan, caminin derinlemesine planlı ve üç sahınlı yapısının, Büyük Selçuklular tarafından Anadolu öncesi coğrafyalarda uygulanan ve Anadolu'da ilk kez Ani'de görülen bir mimari şema olduğunu vurguluyor. Arslan, caminin Divriği Ulu Camisi'nin bir prototipi niteliğinde olduğunu da ekliyor. Her iki yapının da giriş kapıları, iç mekan düzenleri, iç avlu geleneği ve mihrap önü kubbesi gibi ortak özellikler taşıdığına dikkat çeken Arslan, Ani'deki caminin üç sahınlı, Divriği'deki caminin ise beş sahınlı olduğunu belirterek aralarındaki tek farka işaret ediyor.

YENİDEN YANKILANAN EZAN SESLERİ
Tarih boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşan Ebu'l Menuçehr Camisi, özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda (93 Harbi) işgal altında kalarak büyük hasar gördü. Yaklaşık 100 yıl boyunca atıl durumda kalan bu tarihi yapı, 2022 yılında başlatılan çalışmalarla yeniden hayat buldu. Serhat Kalkınma Ajansı'yla yapılan bir protokol kapsamında, caminin kapı ve pencereleri uygun malzemelerle kapatıldı, içerisine halı döşendi. Böylece cami hem ibadete açıldı hem de yıllar sonra beş vakit ezan sesiyle doldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Geleceğe Miras Projesi kapsamında rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanan cami, yakında kapsamlı bir restorasyon sürecine girecek. Böylece Anadolu'nun bu nadide tarihi yapısı, gelecek nesillere daha sağlam bir şekilde miras bırakılacak.
