DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol Grup toplantısında Gazze’deki ateşkes, Türkiye’nin iç gündemi ve gençlerin geleceği konularında kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Babacan, Gazze’deki ateşkesi “mazlum için umut, insanlık için ışık” olarak nitelendirirken,"Mısır’daki zorlu müzakerelerde gösterdikleri gayret için Türkiye, Mısır ve Katar heyetlerine de teşekkür ediyorum. Bu ateşkesin gerçekleşmesinde emeği geçen, sesini zulme karşı yükselten, ‘Bir kibrit de ben yakayım’ diyerek umudu büyüten tüm aktivistlere, sivil toplum kuruluşlarına ve vicdan sahibi insanlara yürekten teşekkür ediyorum. Özellikle Sumud ve Özgürlük Filolarında Gazze’ye merhamet ve umut taşıyan milletvekillerimize de şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.
Ateşkesin bir zafer olmadığını belirten Babacan, “Gerçek zafer, adaletin tecelli ettiği, sorumluların hesap verdiği ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti kurulduğunda kazanılacaktır” dedi. Konuşmasında Netanyahu’ya tepki gösteren Babacan, “Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım suçlamasıyla itham edilen bir kişinin politika sahnelerinde yeri yoktur. Netanyahu’nun yeri Miloseviç ve Karadziç’in yanıdır” dedi.
"ORTADA İSRAİL’İN GÜVENLİĞİNİ GARANTİ ALTINA ALAN BİR BELGE VAR"
Ateşkes sonrası imzalanan uluslararası protokollere de dikkat çeken Babacan, belgelerin Filistin açısından somut kazanım sağlamadığını belirtti. Babacan, “Metin, Filistin meselesinin özü olan işgal ve iki devletli çözüm gibi temel hakları görmezden geliyor. Gazze’nin yönetimi hâlâ İsrail ve uluslararası güçler arasında paylaştırılıyor. Ortada Filistin’in değil, İsrail’in güvenliğini garanti altına alan bir belge var” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin süreçteki rolüne değinen Babacan, “Artık Türkiye, bir arabulucudan öte, bölgesel güvenlik mimarisinin asli bir unsuru haline gelmiştir. Mazlumun kaderi zalimin iki dudağı arasına bırakılamaz. İsrail’in yeniden saldırıya kalkışmaması için uluslararası yaptırımlar derhal devreye sokulmalıdır” dedi. Babacan, Gazze’de yaşamını yitiren 67 bin kişi için adalet çağrısında bulunmayı da ihmal etmedi.
"GENÇLERİN KOLAY İŞ BULDUĞU, ÖZGÜR VE ZENGİN BİR TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDECEĞİZ"
Babacan, konuşmasında Türkiye’nin iç sorunlarına da değinerek, organize suçlar, çeteler ve gençlerin sanal kumar tuzağına düşürülmesini eleştirdi. “Evlatlarını sanal kumara, kolay para için çetelere kurban veren ailelerin yaşadığı acıyı görmezden gelmemek gerekiyor. Bu bataklığı biz kurutacağız, bu karanlık işleyişi biz bitireceğiz” dedi.
Ekonomik sorunlara dair de uyarılarda bulunan Babacan, enflasyonun kontrol altına alınamamasını, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sona erdirilmesini ve kur korumalı mevduat uygulamasının olumsuz etkilerini örnek gösterdi. Babacan, “Helal kazancın mümkün olduğu, fırsat eşitliğinin sağlandığı bir ekonomik sistem kuracağız. Gençlerin kolay iş bulduğu, özgür ve zengin bir Türkiye’yi inşa edeceğiz” diye konuştu.
Babacan'ın açıklamalarından satır başları:
“NE NETANYAHU’YU UNUTURUZ NE DE AFFEDERİZ”
“Bu ateşkes geçmişin suçlarını silmez, silemez.
Hastanelere, okullara, çadırlara uzanan katliamları unutacak mıyız?
Yardım dağıtım noktalarında açlıkla mücadele eden kadınlara, çocuklara açılan ateşleri unutacak mıyız?
Şimdi dünya politika sahnesine yeniden ‘uygar’ bir figür olarak pazarlanmaya çalışılan o şahsı; Gazze’de binlerce çocuğun, annenin, sivilin katliamından sorumlu o şahsın yaptıklarını; Netanyahu’yu unutacak mıyız?
Affedecek miyiz?
Affetmeyeceğiz arkadaşlar.”
“Bu hususta Türkiye temkini elden bırakmamalıdır.
Netanyahu’ya yeniden biçilmeye çalışılan ‘devlet adamı’ rolüne asla ve hiçbir koşulda göz yumulmamalıdır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi savcılarınca soykırım suçuyla itham edilmiş, hakkında insanlığa karşı işlenmiş suçlardan tutuklama kararı çıkarılmış bir katilin yeri, politika sahneleri olamaz.
Netanyahu’nun yeri Miloşeviç’in yanıdır. Netanyahu’nun yeri Karadziç’in yanıdır.”
“İMZALANAN METİNLER ABRAHAM ANLAŞMALARININ GENİŞLETİLMİŞ HALİ”
“Pazartesi akşamı 4 devlet başkanı tarafından imzalanan metne baktığımızda, ben kaygılandım; inanılır gibi değil. O metinde Abraham Anlaşmalarının genişletilmiş bir şeklini görüyoruz.
Özellikle metindeki ‘İsrail ile bölgesel komşuları arasındaki dostane ve karşılıklı yarar sağlayan ilişkiler…’ ifadesi dikkat çekici.”
“Gazze sorununun çözümü derken, bölgesel normalleşmenin de ötesinde İsrail merkezli bir güvenlik mimarisinin genişlediğini görüyoruz. Protokolün içeriği ile 2020 Abraham Anlaşmaları arasındaki paralellikler gayet açık:
‘Terörle mücadele’ başlığı altında İsrail’in güvenlik öncelikleri merkeze alınıyor. Terör dedikleri Filistin direnişi…
Filistin meselesinin somut ve nihai bir çözümünden ziyade, mesele insani yardımlar ve kalkınma projeleriyle sınırlandırılıyor.
Başta enerji, ulaştırma ve teknoloji alanlarında entegrasyon olmak üzere bölgesel işbirliği teşvik ediliyor.”
“Filistin açısından baktığımızda ise protokolün hiçbir somut kazanım sağlamadığı ortada. Sayın Erdoğan’ın imza attığı belgede, Filistin davasının meşruiyetinin temel referansı olan 242 ve 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarına hiçbir atıf yok. Oysa, onyıllardır bu kararların uygulanmasının mücadelesi veriliyor.”
“Metinde Filistin meselesinin tam da özü olan ‘işgal’ ifadesi geçmiyor bile. İki devletli çözüme, Doğu Kudüs’teki Filistin haklarına atıf yok. Batı Şeria’daki Filistin topraklarını delik deşik eden yerleşkelerin adı bile geçmiyor.”
“İsrail askerleri Gazze’de ‘kısmen’ geri çekiliyor. Ateşkes sonrası işgal etmeye devam edeceği Gazze topraklarından muhtemelen hiçbir zaman çıkmama planı yapmış olmalılar. Hukuken Filistin Yönetimi altında olması gereken Gazze’nin yönetimi, İsrail ve uluslararası güçler arasında paylaştırılıyor.”
“1967 sınırlarına dönüş, Kudüs’ün statüsü, Filistinli mültecilerin dönüş hakkı gibi meselelerin adı bile geçmiyor. Yani sözün kısası, gerçek bir barışın hiçbir parametresi ne 8 Ekim, ne de 13 Ekim belgelerinde yer almıyor.”
“Diğer taraftan, ‘bölgesel istikrar’ ve ‘ortak güvenlik’ kavramları, İsrail’in güvenliğini garanti altına alacak şekilde tanımlanmış. Yani; ortada Filistin’in değil, İsrail’in güvenlik zeminini pekiştiren bir belge var. Türkiye artık bir ‘arabulucu’ değil, ‘bölgesel güvenlik mimarisinin’ bir asli unsuru olarak imzanın altında. Buradaki ortak payda ise İsrail’in güvenlik parametreleri. İşin pazarlamasına bakın, özüne bakın.”
“TRUMP’A KEFALET DEĞİL; ULUSLARARASI GARANTİ MEKANİZMALARI”
“Biz bu topraklarda asırlardır zulme karşı duran, mazluma kol kanat geren bir milletiz.
Biz, inancımızın ve vicdanımızın gereği olarak insanlığa kulak verir, haksızlığa asla susmayız.
Bugün Amerika, önce arabulucu olmuş, ardından yükü üç ülkenin; Türkiye’nin, Mısır’ın ve Katar’ın omuzlarına bırakmıştır. Bundan böyle, Filistin davasındaki her bir karış kaybın faturası bu üç ülkeye kesilecektir.”
“Artık çok daha dikkatli olmalıyız. Her adımımızı hikmetle, ferasetle ve milletimizin onuruna yakışır şekilde atmalıyız. Biz insani değerleri baz alarak hareket ederiz, ama aklımızı asla bir kenara koymayız.”
“Hepimiz biliyoruz ki, tam iki yıldır İsrail’in işlediği suçların en önemli destekçisi ABD yönetimi olmuştur. İşte tam da bu yüzden, Türkiye’nin üzerine düşen, Trump’ın kefilliğine soyunmak değil; süreci uluslararası garanti mekanizmaları ile, sağlam bir zeminde yürütmektir. O imza, Filistinli kardeşlerimize karşı Trump’a verilen kefalettir. İsrail’in yeniden saldırıya kalkışmaması için uluslararası yaptırımlar da bir an önce devreye sokulmalıdır. Çünkü mazlumun kaderi, zalimin iki dudağı arasına bırakılamaz.”
“Gazze’de 67 bin insan Filistin davası uğruna can verdi… Biz bu onurlu direnişi her zaman destekleyeceğiz. Gazze’yi asla yalnız bırakmayacağız. Filistinli kardeşlerimizin yanında dimdik duracak, onların seslerini dünyaya duyurmaya devam edeceğiz. Peşlerinde olacağız; suçları cezasını çekene kadar onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. Adaletin tecelli etmesi için elimizden gelen her çabayı da göstereceğiz.”
“KOMİSYONDA ‘CEZADA ADALET, İNFAZDA EŞİTLİK’”
“Yeni Yol Grubu olarak çok kıymetli katkılar sunduğumuz Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu her hafta toplanıp çalışmalarına devam ediyor. Dinleme oturumları sona ererken, önümüzdeki haftalarda örgütün fesih süreciyle ilgili yasal düzenlemelerin de artık gündeme alınmasını bekliyoruz.”
“Meclis’te görüşülecek infaz düzenlemeleri ile ilgili bizim duruşumuz net: ‘Cezada adalet, infazda eşitlik.’ Önümüzdeki haftalarda bu ilkemiz çerçevesinde atılacak adımlara destek vereceğimizi şimdiden beyan etmek isterim.”
“Komisyon, örgütün feshiyle ilgili yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra; hem isminin hem de görev tanımının gereği olarak, temel hak ve özgürlükler konusunda da üzerine düşeni yapmalıdır. Sayın Bahçeli’nin son bir yıldır konuşmalarında işlediği demokratikleşme konularına ek olarak, Alevi vatandaşlarımızın hak ve talepleriyle ilgili konuları dile getirmesini kıymetli buluyoruz. Komisyon, milletimizin eşit vatandaşlık temelinde en yüksek hak ve özgürlük standartlarına ulaşması için bir yol haritası da hazırlamalıdır.”
“Geçen hafta Salı günü bu salonda atılan bazı sloganlar ciddi bir tepkiye sebep olmuştur. Tüm siyasi partiler, toplumumuzun sinir uçlarına dokunacak söz ve eylemlerden uzak durmalı; hep beraber sürecin selametle sonuçlanması için gayret etmelidir.”
“ÜLKE ÇETELER LUNAPARKINA ÇEVRİLEMEZ”
“Ülkemizin her yerinde organize suç örgütleri, çeteler, mafya cirit atıyor. Dijital ortamda ‘kiralık katil’ ilanları veriliyor. İstanbul’un orta yerinde, çeteler gündüz kuşağı programı yapıyor; iktidardakiler seyrediyor. Suç örgütleri, ‘Biz istediğimizi yaparız, canlı yayında bile suikast yaparız, kimse de bize karışamaz’ diyor.”
“İktidardakiler! Size sesleniyorum: Türkiye Cumhuriyeti’ni çeteler karşısında aciz duruma düşüremezsiniz. Yok Casperlarmış, yok Şirinlermiş, yok Daltonlarmış… Bunlara karşı gereken mücadeleyi vermeyip, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni bir ‘çeteler lunaparkı’na çeviremezsiniz. Vatandaşlarımız güvenlik istiyor, huzur istiyor.”
“Çetelerle mücadele etmek istiyorsanız; eğitimdeki sorunları çözün, istihdam alanlarını artırın, gençlerin umudunu büyütün. Ama asıl en önemlisi, helal kazanç imkânlarını artırın. ÖNCE ŞU EKONOMİYİ DÜZELTİN! Günlük bir kahve parası dahi vermediğiniz öğrenciler çetelerin elinde. Ev alma hayallerini yerle bir ettiğiniz, yarınlarını yıktığınız gençler çetelerin elinde.”
“Bakın, sadece 2024 yılında tam 200 binden fazla çocuk suça sürüklenme sebebiyle işlem görmüş; bu rakam 10 yıl öncesine göre %50’den fazla artmış. Ülkemizde 3 milyon çocuk örgün eğitim sisteminin dışında kalmış durumda. Belediyelerle uğraşmak için harcadıkları enerjinin yarısını çetelerle mücadeleye ayırsalar, bu sorun ülkenin gündeminden çıkar. Devletin en önemli varlık sebeplerinden birisi iç güvenliği sağlamaktır.”
“ENFLASYONDA MAZERET BIRAKIN; MİLLETTEN HELALLİK İSTEYİN”
“Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde sanki ülkeyi kendisi yönetmiyormuş gibi konuşmalar yaptı. ‘Koronavirüs salgınından beri tüm dünyada olduğu gibi bizim de başımızı ağrıtan enflasyon’ demiş; ‘Enflasyonun kontrol altına alındığını’ söylemiş. Bu söylediklerinin hangisini düzeltelim şaşırdık.”
“Pandemi döneminde dünyada enflasyon yükseldi ama bizdeki patlama 2022’dir. Pek çok ülkede enflasyon tek hane iken Türkiye’de %80’i geçmiştir. Bunun sebebi pandemi falan değildir; Merkez Bankası’nın bağımsızlığına son verdiler, karşılıksız para bastırdılar, Kur Korumalı Mevduatı bu ülkenin başına sardılar. Türkiye’de enflasyon bunun için artmıştır.”
“Benden size tavsiye: Çıkın, bu milletten helallik isteyin. Yıkılmaya yüz tutan yuvalardan, ümidini kesen gençlerden, kapanan dükkânlardan helallik isteyin. Gerçeklerle yüzleşmezseniz hiçbir ekonomi yönetimi bu enflasyonu düşüremez. Kürsülerden mazeret uydurmayı bırakın.”
“SANAL KUMARDA LİSANSLARI İPTAL EDİN; ÇEKİN FİŞİ, BİTİRİN İŞİ”
“Sayın Erdoğan, Rize’de ‘Yasa dışı şans oyunları, sanal bahis ve kumar gibi alışkanlıklara gençlerimiz kurban ediliyor; STK’lar ve iş dünyası da sorumluluk almalı’ dedi. Sorumluluğu başkalarına havale ediyorlar. Biz defalarca haykırdık: Sanal kumarın, sanal bahisin ‘yasal’ veya ‘yasa dışı’sı fark etmez.”
“Bu ülkede hem sanal kumar hem sanal bahis bizzat bu hükümetin verdiği lisanslarla oynatılıyor. Adım atmak için daha ne bekliyorsunuz? Oysa çözüm ellerinizde. İptal edin şu lisansları. Çekin fişi, bitirin işi. İnanın bu kadar kolay. Nedir sizi durduran? Yoksa menfaat şebekeleri mi? O şebekeleri darmadağın etmeden bu ülke selamete ermeyecek.”
“Ama madem adım atmıyorlar, biz atacağız. Az kaldı… Bu batağa saplanmış evladı için gözyaşı döken tüm anne ve babalara söz veriyorum: Bu ülkenin yarınlarını, gençlerimizin umudunu çalan sanal kumar denen o kangrenli kolu kökünden kesip atacağız. Helal kazancın mümkün olduğu, herkese fırsat eşitliğinin tanındığı bir ekonomik program uygulayacağız.”
“SİYASETİ İKİ KUTBA HAPSETMEK İSTEYENLERE KARŞI: GERİ ADIM YOK”
“Bizim derdimiz bu ülkenin onuru, huzuru, yarınları. Hiçbir vatandaşımızı dışlamıyoruz; kimlikler üzerinden siyaset yapmıyoruz. Ancak Türkiye’de öyle bir grup var ki, siyaseti iki kutba hapsetmek istiyorlar; sürekli ayak oyunlarıyla meşguller. Sayıları fazla değil; sadece sesleri çok çıkıyor.”
“Onlar parmak sallamaya devam ediyor; biz ne dedik? ‘Geri adım yok’ dedik. Bizde geri adım yok. Alnımız ak, başımız dik. Onlara yaranmanın imkânı yok. Onların derdi bizim ne yapıp yapmayacağımız değil; bizim ‘kim’ olduğumuz. Hiç kusura bakmasınlar; biz bu ülkeyi bir avuç muhterise bırakmayacağız.”
“Bu ülkenin lafda değil, özde demokratları olarak buradayız. Bu ülkenin makul insanları olarak buradayız. Çünkü biz birlikte güçlü, birlikte kararlıyız. Allah aşkına, kendine demokrat diyenler tweet sildirdi; bu mu demokrasi anlayışınız? Allah ellerine düşürmesin.”
“UMUDU BÜYÜTMEK İÇİN BURADAYIZ”
“Evet… Ülkemizde dert çok. Ama inanın, hiçbiri çözümsüz değil. Yeter ki bu ülkeyi demokrat zihinler yönetsin. Yeter ki temiz kalpler yönetsin. Yeter ki milletin derdini kendi derdi bilen insanlar yönetsin. Yeter ki cesaretle, inançla, kararlılıkla yürüyelim.”
“Biz buradayız… Bir aradayız. Umudu büyütmek için, yarınları kurmak için, bu ülkenin evlatlarına hak ettikleri bir Türkiye bırakmak için buradayız. Yeni bir yol var; karanlıktan aydınlığa çıkan, umutsuzluktan umuda uzanan bir yol… Ve biz o yolu hep birlikte yürüyeceğiz.”
“Bu ülkenin gençleriyle, kadınlarıyla, emeklisiyle, işçisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla omuz omuza yürüyeceğiz. Çünkü bu ülke bizim. Türkiye bizim. Umudu yeniden yeşertecek olan da biziz! Biz bu memleketi ne bir avuç muhterise, ne de menfaat şebekelerine bırakmayız! Korkumuz yok! Buradayız!”
