Türkiye'de sahte belge düzenleyen organize suç örgütlerine karşı yürütülen operasyonlar sürerken, özellikle sahte pasaport sahteciliğindeki yeni yöntemler endişe yaratıyor. Adli Bilişim Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, biyometrik sistemlerin güvenlik bariyeri oluşturduğunu ancak deepfake, silikon parmak izleri ve 3D maskeler gibi ileri teknolojilerle bu engellerin aşılabildiğini belirtiyor.
TEKNOLOJİ GELİŞİYOR, TEHDİTLER ARTIYOR
Türkiye Gazetesinden Gamze Erdoğan'ın haberine göre, Prof. Dr. Kırık, NFC tabanlı sistemler ve yüz tanıma teknolojilerinin sahteciliği önemli ölçüde azalttığını, ancak suç gruplarının da bu teknolojiye adapte olduğunu ifade ediyor. Kırık'a göre, gelişmiş yazılımlar, çip kopyalama cihazları ve yüksek kaliteli yazıcılar kullanılarak pasaportlardaki dijital bilgiler kolayca değiştirilebiliyor. Özellikle RFID çiplerin kopyalanıp yeniden yazılmasıyla sahte belgeler, gerçeğinden ayırt edilemez hale geliyor.
2023 yılında 22.8 milyar dolar olan biyometrik pasaport pazarının 2032'de 46.5 milyar dolara ulaşması beklenirken, Prof. Dr. Kırık, bu durumun sürekli teknolojik güncelleme ve çok katmanlı güvenlik tedbirlerini zorunlu kıldığını vurguluyor.
MEVZUAT VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VURGUSU
Hukukçu Emine Aslan ise mevcut yasaların dijital sahteciliği kapsasa da, biyometrik verilerin kopyalanması ve yapay zekâ ile üretilen sahte kimlikler karşısında yetersiz kaldığını belirtiyor. Aslan, sınır kapılarında anlık doğrulama sistemlerinin güçlendirilmesi, uluslararası veri paylaşımının artırılması ve Türkiye'nin Avrupa'daki e-Gate sistemleri, Interpol ve Europol gibi güvenlik ağlarına tam entegrasyonunun aciliyetine dikkat çekiyor. Aslan, sahtecilikle mücadelenin ancak bu adımlarla daha etkili hale gelebileceğini savunuyor.
