Düzce Gölyaka’da sadekarlık zanaatını devam ettiren Hasan İlker Dalkılıç, çıraklıkla başladığı bu yolculuktan yıllardır vazgeçmiyor. Ustasından kalan mirasa sahip çıkan Dalkılıç, 250 yıllık tezgahta zanaatı geleceğe taşıyor…
Düzce'nin Gölyaka ilçesinde sadekarlık zanaatını sürdüren Hasan İlker Dalkılıç, yıllar önce İstanbul'da başladığı bu mesleği, şimdi 250 yıllık bir tezgahta geleceğe aktarmaya devam ediyor. 51 yaşındaki Dalkılıç, Kapalıçarşı'da çıraklık yaparak başladığı bu yolculuğu, Düzce'de kendi iş yerinde ustalık seviyesine taşıdı ve birçok çırak yetiştirerek sadekarlık zanaatını yaşatıyor.
İSTANBUL’DAN DÜZCE’YE ZANAATIN İZİNDE BİR YOLCULUK
Hasan İlker Dalkılıç, çocukluk yıllarında Sultanahmet Adliyesi'nde mübaşir olarak görev yapan babasıyla birlikte Kapalıçarşı'yı gezerek sadekarlıkla tanıştı. Küçük yaşlarda ilgi duymaya başladığı bu sanat, zamanla onun hayatının bir parçası oldu. Dalkılıç, Kapalıçarşı'da çıraklık yaparak başladığı sadekarlık mesleğinde, İstanbul'da geçirdiği yılların ardından, 4 yıl önce Düzce'nin Gölyaka ilçesine taşındı. Düzce'de açtığı iş yerinde sadekarlık mesleğini sürdürmeye ve geçmişten gelen bu zanaatı geleceğe taşımaya karar verdi.
250 YILLIK TEZGAHTA ZANAATINI YAŞATIYOR
Hasan İlker Dalkılıç, iş yerinde hem kendisi hem de çırakları için çok değerli olan 250 yıllık ata yadigarı bir tezgahta çalışıyor. Bu eski tezgah, ustasının dedesinin dedesinin oğluna ait olup, yıllarca dayanıklı olması için meşe ağacından yapılmış. Ayrıca tezgah, ince işçilikle yapılan sadekarlık tekniklerinin gereksinimlerini karşılamak için ideal bir şekilde tasarlanmış. Dalkılıç, bu tezgahı İstanbul'dan alıp Düzce'ye taşıyarak mesleğin inceliklerini gelecek nesillere aktarmayı amaçlıyor.
Sadekarlık, ustalık gerektiren ve çok ince tekniklerle yapılan bir meslek dalıdır. Hasan İlker Dalkılıç, mesleğini 38 yıldır severek sürdürüyor ve zanaatını geleceğe taşımak için elinden geleni yapıyor. Sadekarlıkta, değerli madenler – altın, gümüş, bakır gibi – tasarlanarak takı ve süs eşyalarına dönüştürülüyor. Dalkılıç, bu süreci şöyle açıklıyor: "Altın, gümüş, bakır gibi değerli madenlerin ilk önce tasarımını yapıyoruz. Ardından bunları ince ince kusursuz şekilde işliyoruz. Bu mesleğin kalemkarlık, mıhlama, kaynak gibi detaylı teknikleri vardır. Bu çalışmalar mikron ölçülerle yapılır, bu yüzden işini seven, dikkatli ve odaklanmış biri olmalısınız."
MESLEĞİN KAYBOLMAMASI İÇİN UĞRAŞIYOR
Hasan İlker Dalkılıç, bu mesleğin gelecekte yok olmaması için çok çalıştığını ve bu zamana kadar 50'ye yakın çırak ve kalfa yetiştirdiğini belirtiyor. Ancak, günümüzde çırak yetiştirmenin zorlaştığına dikkat çekiyor ve şunları ekliyor: "Artık çırak pek fazla yetişmediği için bu meslek yok olmaya yüz tutmuş durumda. Tekrar canlanması için elimden geldiği kadar zanaatımı, öğretilerimi gelecek nesillere nakletmek istiyorum. Halk eğitim merkezleri veya mesleki liseler aracılığıyla, ya da kendi iş yerimde 250 yıllık bu tezgahta 50 kişi daha yetiştirmek isterim."
Hasan İlker Dalkılıç, sadekarlık mesleğini sadece bir iş olarak görmüyor, aynı zamanda bir miras ve kültürün parçası olarak da görüyor. Yıllar önce başladığı bu yolculuk, şimdi hem bir meslek hem de geçmişten gelen değerlerin yaşatılması anlamına geliyor. Dalkılıç, hem mesleği geliştirmek hem de zanaatını gelecek nesillere aktarmak için büyük bir özveriyle çalışmaya devam ediyor.