Türkiye, son 65 yılın en kurak dönemlerinden birini yaşıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, son bir yılda yaşanan kuraklığın boyutlarını gözler önüne serdi. Kadıoğlu'na göre, ülkemizin yüzde 70'i şiddetli veya olağanüstü kuraklık koşulları altında ve bu durum, başta İç Anadolu olmak üzere birçok bölgeyi alarm seviyesine getirdi.

KRİTİK İLLER VE KISA VADEDE KURAKLIĞIN ETKİLERİ
Prof. Dr. Kadıoğlu, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine dayanarak, 3 aylık periyotta kuraklığın en çok Ankara, Kırşehir, Afyon ve Konya gibi İç Anadolu illerinde etkili olduğunu belirtti. Kısa vadeli kuraklıkların özellikle tarımsal üretimi doğrudan etkilediğini vurgulayan Kadıoğlu, bu durumun gıda fiyatlarında artışa ve verim kayıplarına yol açabileceği uyarısında bulundu.
12 AYLIK TABLO EN KAPSAMLI VERİYİ SUNUYOR
Kuraklık periyotlarının etkilerinin farklılaştığına dikkat çeken Kadıoğlu, 6 aylık periyotta kurak alanların genişlediğini, Kütahya, Uşak ve Afyon'da olağanüstü kuraklığın görüldüğünü aktardı. 9 aylık haritada ise Doğu Anadolu'daki kuraklığın belirginleştiği, ancak Karadeniz'in görece daha iyi durumda kaldığı gözlendi.
En kapsamlı ve endişe verici tablonun 12 aylık periyotta ortaya çıktığını belirten Kadıoğlu, özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun 12 ay boyunca olağanüstü kuraklık yaşadığını ifade etti. Kütahya, Uşak, Afyon, Balıkesir'in güneyi, Şanlıurfa, Diyarbakır, Siirt ve Mardin'in olağanüstü, Konya, Karaman, Mersin, Isparta ve Kayseri'nin ise şiddetli kuraklıkla karşı karşıya olduğunu söyledi.

TARIM VE SU KAYNAKLARI TEHDİT ALTINDA
Kadıoğlu'na göre kuraklık, kısa vadede yerel bir sorun gibi görünse de, uzun vadede ülke genelinde kalıcı krizlere yol açma potansiyeli taşıyor. Profesör, tahıl ve sebze veriminde yüzde 40 ila 60'a varan kayıplar yaşanabileceği, baraj doluluk oranlarının %30'un altına inebileceği ve hatta içme suyu kesintilerinin gündeme gelebileceği konusunda uyarılarda bulundu. Ayrıca, yer altı su seviyelerinin önemli ölçüde gerilemesi ve kuyuların kuruması gibi ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınabileceğini dile getirdi.
ÇÖZÜM İÇİN ACİL EYLEM PLANI ŞART
Kadıoğlu, bu tablo karşısında acilen harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Tarımda suyu az isteyen ürünlere yönelinmesi, vahşi sulamanın yasaklanarak modern tekniklere geçilmesi ve kuraklığa dayanıklı yerel tohumların desteklenmesi gerektiğini belirtti. Sanayide ise atık su arıtma ve geri kazanım teknolojilerinin zorunlu hale getirilmesi, su verimliliği yüksek tesislerin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.
Yerel yönetimler için de önemli tavsiyelerde bulunan Kadıoğlu, "Kent Su Bütçesi" hazırlanmasını, şebekelerdeki kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesini ve yağmur sularının depolanmasını önerdi. Son olarak, vatandaşlara suyu tasarruflu kullanmaları yönünde çağrı yaptı.
Prof. Dr. Kadıoğlu, "Kuraklıkla mücadele ancak yerel yönetimlerin, tarım sektörünün, sanayinin ve vatandaşların ortak çabasıyla mümkündür. Aksi takdirde, 2030'da su stresi, 2050'de su fakirliği riski kaçınılmazdır" diyerek sözlerini noktaladı.
