Karamollaoğlu: Erdoğan tüm doktorlardan özür dilemeli

Karamollaoğlu: Erdoğan tüm doktorlardan özür dilemeli

Geçtiğimiz gün Konya'da Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya, görev yaptığı Şehir Hastanesi'nde Hacı Mehmet Akçay tarafından tabancayla vurularak öldürülmesi hakkında konuşan Temel Karamollaoğlu "Bütün dünya aslında doktor talebi ile karşı karşıya ve bizim doktorlarımız da maalesef gittiler. Kimisi yurt dışına gitti kimisi devlet hastanelerinden özel hastanelere gitti. Maalesef kimisi trafikte, kazada kurban gitti. Kimisi de işte bu yaşanan hadisede olduğu gibi bir kurşunla mezara gitti." dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Haftalık Basın Toplantısı'nda gündemdeki konuları değerlendiriyor.

Son günlerde yaşanan sağlık çalışanlarına gösterilen şiddete ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yurt dışına giden doktorlar hakkında "Giderlerse gitsinler" sözünü hatırlatıp tepki gösteren Karamollaoğlu "Nasıl olur da bir Cumhurbaşkanı belli sebeplerden dolayı bütün doktorlara 'Nereye giderseniz gidin! Umurumda bile değil.' diye tavır sergileyebilir" dedi.

Karamollaoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

"Toplantımızda diğer başlıkların detayına girmeden, dün yaşanan acı hadise hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Haberlerde ilk anlarda yaygın olarak yer aldı fakat arkasından anlaşılan bir ambargo konuldu.
Konya'da maalesef, Uzman Hekim Ekrem Karakaya katledildi.

Son zamanlarda sağlık çalışanlarımıza ve özellikle doktorlarımıza karşı yapılan bu akılalmaz saldırıları lanetliyorum.

Doktorların talepleri üzerine Sn. Cumhurbaşkanı; "Giderlerse gitsinler!" demişti.

Türkiye'de yaşayan insanların adeta bir sigortası durumunda bulunan doktorlar için bu ifadeyi kullanmıştı; üstelik bizde doktor açığı varken.

Bütün dünya aslında doktor talebiyle karşı karşıya ve maalesef bizim doktorlarımız da gittiler.
Kimisi yurtdışına gitti, kimisi devlet hastanelerinden özel hastanelere gitti, maalesef kimisi trafik kazasına kurban gitti, kimisi ise bir kurşunla mezara gitti!

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, DOKTORLARIMIZDAN ÖZÜR DİLEMELİDİR

Hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Sn. Cumhurbaşkanının, aslında tüm doktorlarımızdan ve milletimizden bir özür dilemesi gerekiyor.

"Böyle bir laf yanlışlıkla ağzımdan çıkmış olabilir, fakat maksadımı aştı." demesi gerekir diye düşünüyorum. Nasıl olur da bir ülkenin Cumhurbaşkanı tüm doktorlara; "Nereye giderseniz gidin, umurumda bile değil." manasına gelen bir tavır sergileyebilir?

Geldiğimiz nokta hakikaten içler acısıdır, üzülmemek mümkün değil. Ve bu doktor açığı nasıl kapatılacak? Öyle görülüyor ki bu açık daha da büyüyecek.

Evet, tıp fakültelerinden her sene mezun olan öğrencilerimiz var ama bu öğrencilerimizin büyük bir kısmı yabancı dil kursuna gidiyor aynı zamanda. Neden? Üniversitesini bitirdiği zaman acaba yurtdışında bir iş bulabilir miyim diye..

Ki zaten dünyanın her tarafında bu açık olduğu için ve tıp fakültelerimizin kaliteli olması sebebiyle doktorlarımız dışarda tercih ediliyor. Biz bu insanlarımızı kaybedersek, kalifiye olmayan ve kifayetsiz diğer ülkelerden gelen doktorlara mahkum oluruz diye endişe ediyorum.

5. LİDERLER ZİRVESİ

Değerli arkadaşlar, kıymetli basın mensupları;

Sizlerin de yakından takip ettiği üzere, geçtiğimiz hafta sonu İYİ Parti Lideri Sn. Meral Akşener'in ev sahipliğinde Millet İttifakının değerli genel başkanlarıyla birlikte 5. toplantımızı gerçekleştirdik.
Ekonomi, dış politika, güncel meseleler ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hazırlıklarımız başta olmak üzere birçok konuyu istişare ettik, atılacak adımları gözden geçirdik...

Bizler ve komisyonlarda bulunan partilerimizin görevlendirdiği değerli arkadaşlarımız, büyük bir samimiyet ve gayretle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz ve sürdürmekte de kararlıyız.

Buradan bir kez daha ifade etmek isterim ki; sağduyu ve istişareyle belirleyeceğimiz adayımız Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır.

Milletimiz müsterih olsun; bizler sorumluluklarımızın farkındayız ve ortak sorunlarımızın çözümü adına bu sorumluluk bilinciyle hareket ediyoruz.

Ülkemizin problemlerini ve insanımızın sıkıntılarını çok kısa zamanda gidereceğiz; buna canıgönülden inanıyoruz ve birlikte başaracağız...

İKTİDAR ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ YAŞIYOR

Muhterem arkadaşlar; maalesef, bütün organlarıyla, yönetme iradesini ve yetisini kaybetmiş bir iktidar var.

En tepesindeki Sn. Cumhurbaşkanı’ndan bakanlarına, Merkez Bankası’ndan istatistik kurumuna, bütün kademelerde yönetme yetisini kaybetmiş bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bu iktidar deyim yerindeyse “çoklu organ yetmezliği” yaşıyor. Siyasi ömrü de işte tam da bu sebeple son bulacak.

Daha önce “Türk Lirası tarihin en düşük seviyesinde, bundan sonra düşmez” diyen Maliye Bakanı’yla yarışmak istiyor olacak ki, bu sefer de Çalışma Bakanı; “Açlık sınırı 6 bin lira değil 3 bin 3600 ile 4 bin arasında” diyor.

“Enflasyonun bu kadar yüksek olacağını tahmin etmiyorduk” diye de yönetememe krizi içinde olduklarını itiraf ediyor.

İktidar hem yürüttüğü akıl dışı politikalarla ülkemizi hiperenflasyona sürüklüyor hem de enflasyonu düşük göstererek, göz göre göre, enflasyona bağlı zam alan çalışanların hakkını yiyor.

Ortada Verilmiş Bir Zam Yok

Toplu sözleşmede hüküm altına alınan enflasyon farkı, gerçekleşen enflasyonun ardından verildiği için zaten memurlar reel kayıp yaşarken, bir de üstüne makyajlı rakamların faturası çıkıyor.

Ne yazık ki memurlar başta olmak üzere çalışan kesimler, Erdoğan’ı üzmemek adına hassas terazi gibi çalışan TÜİK’in ortaya koyduğu makyajlı rakamlar yüzünden enflasyona karşı eziliyor.

Yalnızca bu da değil, toplu sözleşme gereği memurların alması gereken enflasyon farkı %47 olması gerekirken, %42 oranında zam yapılıyor

Yani memurların hakkı bir değil iki değil tam 3 ayrı şekilde kesiliyor!

Geçtiğimiz gün açıklanan asgari ücret zammıyla birlikte %42’lik memur zammını bir lütuf olarak sunmakta gecikmediler.

"Memurlara %42, işçilere %30 zam yaptık" diye övünmekten de geri durmuyorlar.

Aslında bugünkü şartlara bakıldığı telafuz edilen bu rakamları özür dileyerek zikretmeleri icap eder. Ortada verilen bir zam da yok zaten... Bir ayarlama var ama o da yetersiz! Sadece sizin meydana getirdiğiniz enflasyon farkı yansıyacak ücretlere...

İKTİDAR ENFLASYON KARŞISINDA İFLAS ETMİŞTİR

İster kabul edin ister etmeyin, ekonomi üzerinde hiçbir ağırlığınız kalmadı! Enflasyon canavarı ipini koparmış çarşı pazarda tezgahları devirerek ilerliyor!

Yıllık enflasyon makyajlı haliyle dahi %78,62 oldu. Bu enflasyon oranı, son 24 yılın en yüksek enflasyon oranı...

Adalet ve Kalkınma Partisi, ekonomik başarısızlık açısından kendi dönemini de aşarak geçmişe yolculuğa çıktı.

Üstelik, bu kadar kötü bir ekonomik performansı tüm iktidar gücünü tek başına kullandığı bir dönemde gerçekleştirdi. Yani hiçbir gerekçesi ve mazereti yok.

-Enflasyonu düşük göstersin diye başkanını durmadan değiştirdikleri TÜİK,

-Faizleri indirince enflasyonun düşeceğini söyleyip, durmadan müdahale ettikleri Merkez Bankası,

-Çakmak çakmak gözleriyle Avrupalı yatırımcıları bir türlü ikna edemeyen Maliye Bakanı,

-Dün hasım olduğu ülke liderleriyle ülkemize biraz para girmesi için bugün dost olmaya çalışan Sn. Cumhurbaşkanı...

-Yani özetle bütün iktidar ve ona bağlı kurumlar enflasyon karşısında iflas etmiştir!

İKTİDARIN HARARETİ MAAŞLARI ERİTİYOR

Asgari ücretlilere yapılan artış ve memurların aldığı enflasyon farkı, elbette kısmen de olsa onlar adına sevindiricidir.

Fakat üzülerek ifade etmek zorundayım ki, Erdoğan iktidarının hatalı politikaları sebebiyle bugün verilen her zam ne çalışanların ne memurların derdine derman oluyor!

İktidar Türkiye’yi ileriye taşıyacağım derken çıkmaz bir yola sürükledi, şimdi de oradan çıkarmak yerine sürekli patinaj yapmakla meşgul.

Üstelik o kadar kendinden emin bir şekilde hızlanmaya çalışıyor ki, bir bakıma hararet yapmış gibi görünüyor.

İşte bu hararet, son bir yılda rakamsal olarak artan maaşları günden güne eritiyor.
Maalesef, iktidarın inadı ve gerçeklerle yüzleşmeyen tavrı yüzünden yapılan son zamların etkisi de çok kısa sürecek.

Zaten reel enflasyon karşısında alım gücünü koruyamayan bu artışlar, yıl sonuna kadar daha da eriyecek.

MERKEZ BANKASI MATBAASININ ŞALTERİNİ İNDİRİN

Geçtiğimiz yıl asgari ücret açlık sınırının %98’ini karşılarken, bu yıl %66’sını ancak karşılayabiliyor.
Yani bundan önceki yıllarda asgari ücret açlık sınırına neredeyse denk iken, bu yıl açlık sınırının çok altında kalmıştır.

Türkiye’de son bir yılda yoksulluk ölçütlerindeki değişime baktığımızda ücret artışlarının yetersiz kaldığını görmek mümkün:

-4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 9,332 liradan 20,818 liraya (%123 artış)

-Tek kişilik yaşam maliyeti 3,473 liradan 8,313 liraya (%140 artış)

-Açlık sınırı 2,865 liradan 6,391 liraya (%123 artış) yükseldi.

Değerli arkadaşlar, buradan iktidara seslenmek istiyorum.

Enflasyonu en azından durdurmak istiyorsanız, Merkez Bankası’nın başkanını değiştirip duracağınıza Merkez Bankası matbaasının şalterini indirin, daha da önemlisi ne olursa olsun yolsuzluğu, israfı ve rüşveti önlemek mecburiyetindesiniz.

Karşılıksız para basarak, alım gücünü yükseltemezsiniz; en azından bari bunu idrak edin...

İKTİDARA GÜVEN KALMADI

Muhterem arkadaşlar; aslında sevaplarıyla, günahlarıyla bu dönemin tüm sonuçları tüm yetkiyi elinde bulunduran kişiye aittir. Yani Sn. Cumhurbaşkanı...

Eğer bir başarı varsa elbette bununla övünebilir fakat ülke bir felakete gidiyorsa kendisi bunu görmeye mecburdur! Ve gelinen noktada artık Türkiye’nin, ülkeyi ekonomik bir felakete doğru sürükleyen Erdoğan iktidarıyla yürüyecek daha fazla takati kalmamıştır.

İktidar, yanlıştan ders almıyor. Yanlışta ısrar bir yana, yanlışlarına sürekli yenilerini ekliyor. Neticede zincirleme yanlışların sebep olduğu problemlerle karşı karşıyayız.

Ekonominin gereklerini göz ardı ediyor. Günü kurtarmaya yönelik uygulamalar ile kısa süreli iyileşmelerle uğraşıyor. Yapısal hiçbir sorunu çözmüyor, çözemiyorlar. Çünkü çözme konusunda kapasite, kabiliyet ve ehliyete sahip değiller; daha da vahimi ne de niyetleri var.

İşçisinden çiftçisine, esnafından sanayicisine, ihracatçısından memuruna, ev kadınından emeklisine, gencinden yaşlısına toplumun hiçbir kesiminde mevcut iktidarın sorunları çözebileceğine dair inanç kalmadı. Bugün iktidara güven tarihin en düşük seviyesinde.

MİLLETİN HAKEMLİĞİNE GİDELİM

Böyle bir ortamda, “Ben yapamadım, buyurum siz yapın.” diye işi ehline verme erdemi de gösterilmiyor.
Ülke her geçen gün, bir önceki günü aratacak yeni krizlere gebe bırakılıyor.

Bugün çözüm bellidir; vatandaşın geçim derdi ancak seçimle son bulabilir.

Sayın Cumhurbaşkanı, ülkemizi daha fazla yormadan erken seçim kararı almalı, bir türlü dizginleyemediği enflasyon canavarıyla bizi baş başa bırakmalıdır. Buyurun, milletin hakemliğine bir an evvel gidelim.

Biz iş başına geldiğimizde;

-Enflasyon nasıl kontrol altına alınır, insanımızın alım gücü nasıl yükselirmiş,

-Ranta ve israfa ayrılan kaynaklar, nasıl üretime ve istihdama aktarılırmış,

-Döviz kuru, işsizlik, borç rakamları, bütçe açığı nasıl hızlıca kapatılırmış göreceğiz, görecekler...

"İş bilenin, kılıç kuşananındır..." Ülkemizin problemlerini çözecek kadrolar ve politikalarla biz buna talibiz...

Bu Düzene Son Vereceğiz

-İnsanımızın açlık ve yoksulluk sınırının dahi altında ücretlere mahkum edildiği,

-Yanlış tarım ve hayvancılık politikaları yüzünden birçok ailenin kurban kesemediği ve kasabın yolunu dahi unuttuğu,

-Yanlış ekonomi politikaları yüzünden artan ulaşım maliyetleri nedeniyle bayramda memleketine gidemediği,

-Eksik ve de hatalı eğitim ve istihdam politikaları nedeniyle gençlerimizin işsiz kaldığı,

-Şahsiyeti öncelemeyen dış politika nedeniyle ülkemizin itibarının her geçen gün sarsıldığı bu düzene son vereceğiz...

-"Özgürlük mü güvenlik mi, refah mı demokrasi mi" ikilemine sıkıştırılan insanımıza hepsinin aynı anda mümkün olduğunu gösteren bir iklimi inşa etmek boynumuzun borcudur."

ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki çalışma koşullarında ve hayat standartlarında yaşamak istememeleri nedeniyle yurt dışına giden doktorlara ilişkin, "Efendim işte doktorlar az para aldıkları için ayrılıyorlar. Değerli kardeşlerim, samimi konuşuyorum, dost acı söyler ama gerçeği söyler. Bu hastaneleri inşa eden biziz. Bu doktorları okutan, yetiştiren bu devlet değil mi? Soruyorum, bu devlet değil mi? Bu devlet sizi okuttu, yetiştirdi. Maliyeti en yüksek olan da hangi birimdir? Sağlıktır. Ama şimdi 'efendim işte az para veriyormuş.' Sordum, en az alan ne alıyordur? 8 bin-9 bin. En yüksek alan ne alıyordur? İşte 25 bin civarında alıyordur. Buna rağmen özel sektör çok daha büyük paralar verdiği için oralara kaçıp gidiyorlarmış.

Bakın açık konuşuyorum. Açık konuşmayı severim. Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz, bunlarla beraber bu yola devam ederiz. Gerekirse yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri süratle buraya davet eder ve onları da ülkemizde istihdam ederiz. Buralar boş kalmaz, merak etmeyin. Ve şu anda asistan doktorlarımızla biz bu yola devam ederiz. Çünkü buralar boş kalmayacak. Ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Doktorluk gibi aziz bir mesleği sadece paraya bina etmek, paraya onu dayamak herhalde pek de insani değildir.” demişti.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (37)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
37 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN