Son yıllarda mutlu bir insan bulmak neredeyse imkansız bir hal alırken dünyanın en mutlu insanından herkesi şaşırtan tavsiyeler geldi. Mutlu olmak bir yetenek değil geliştirilebilen bir beceridir. 50 senedir her gün 15 dakika boyunca yapıyor mutluluğun anahtarını bu formülde buluyor. İşte mutlu olmanın anahtarı…
Mutluluk, günümüzde pek çok insanın hayatında aradığı, ancak ulaşmakta zorlandığı bir kavram. Ancak, yapılan araştırmalar ve kişisel deneyimler gösteriyor ki mutluluk, sahip olunan bir yetenek değil, geliştirilebilen bir beceridir. Bu teoriyi dünyaya tanıtan kişi ise 79 yaşındaki Fransız Budist rahip Matthieu Ricard oldu. Ricard, “Dünyanın en mutlu adamı” unvanını kazanan ve mutluluğu bilimsel bir perspektifle inceleyerek, hayatına dair derinlemesine keşifler yapan bir isim.
DÜNYANIN EN MUTLU ADAMI: MATTHIEU RİCARD
Fransız keşiş Matthieu Ricard, dünya çapında ünlü bir Budist rahip ve nörobilimsel araştırmaların konusu olmuş bir figürdür. 79 yaşındaki Ricard, Himalayalar’da Budist bir rahip olarak hayatını sürdürürken, Wisconsin Üniversitesi’nin 12 yıl süren beyin araştırmalarına katılarak adını duyurdu. 2000’li yılların başında, nörobilimci Richard Davidson liderliğindeki bir ekip, Ricard’ın beynine 256 sensör bağlayarak şefkat üzerine yaptığı meditasyon sırasında zihinsel aktivitelerini inceledi. Yapılan araştırmalar, Ricard’ın zihninin, şefkatle ilgili meditasyon yaparken olağanüstü derecede hafif ve dingin olduğunu ortaya koydu. Bu keşif, mutluluğun yalnızca bir duygu değil, bilimsel ve eğitilebilir bir yetenek olduğunu gösterdi.
MUTLULUĞU GÜNDE 15 DAKİKA İLE GELİŞTİRİN
Matthieu Ricard, mutluluğun eğitilebilen bir beceri olduğuna inanıyor ve bunun için günlük pratikler yapmanın önemine vurgu yapıyor. Ricard, sadece günde 15 dakikalık bir meditasyon ve olumlu düşüncelerle zihninizi mutluluğa yönlendirebileceğinizi söylüyor. Mutluluk, bir tür zihinsel egzersiz gibi düşünülebilir. Ricard’ın da belirttiği gibi, “Eğer koşmak için antrenman yaparsam, bir maratonu koşabilirim. Zihinsel eğitimle de benzer bir fark yaratabiliriz.” Bu, mutluluğun dışsal bir şey olmadığı, kişinin içsel olarak geliştirebileceği bir beceri olduğu anlamına geliyor.
MATTHIEU RİCARD’IN HAYATI VE YOLCULUĞU
Matthieu Ricard’ın hayatı, geleneksel bir bilim insanı yolculuğunun dışında gelişmiştir. Moleküler genetik alanında doktora yaptıktan sonra, Hint alt kıtasına giderek Budizm ile tanıştı. Budist bir rahip olarak yaşamaya karar veren Ricard, hocası Dilgo Khyentse Rinpoche’nin öğretilerini takip etti. Bu dönemde veganlık ve fotoğrafçılık gibi yeni ilgi alanlarına da yöneldi.
Ricard, mutluluk üzerine yaptığı çalışmalarla daha geniş bir kitleye ulaşmayı başardı. Babasıyla yaptığı felsefi diyalogları kitaplaştırarak, özellikle Avrupa'da büyük bir ilgi gördü. "Rahip ve Filozof" adlı kitabı, çok satanlar listesine girdi. Ayrıca, 2006 yılında İngilizceye çevrilen ve dünya çapında büyük yankı uyandıran "Mutluluk: Yaşamın En Önemli Becerisini Geliştirme Rehberi" adlı kitabı, birçok kişinin yaşamını değiştiren bir rehber oldu.
BİLİMSEL BİR YAKLAŞIMLA MUTLULUK
Matthieu Ricard, bilimsel araştırmaların mutluluğu daha iyi anlamamıza yardımcı olduğunu savunuyor. Nörobilimcilerle yaptığı iş birliği, mutluluğun ve şefkatin nasıl bir nörolojik temele dayandığını gösterdi. Beyin taramaları, meditasyon ve içsel farkındalık ile mutluluğun gelişebileceğini ve uzun vadeli uygulamalarla daha sağlıklı bir zihinsel durum oluşturulabileceğini kanıtladı. Ricard, "Herkesin zihninde daha fazla iyilik potansiyeli bulunuyor ve bizler zihinsel eğitimle mutluluğumuzu artırabiliriz" diyerek, mutluluğun geliştirilebilir bir beceri olduğunu tekrarlıyor.
MATTHIEU RİCARD’IN MUTLULUK TEORİSİ
Ricard, mutluluğu, insan doğasının temel bir parçası olarak tanımlıyor. O, insanların bir amaç için yaşamalarını ve başkalarına karşı şefkatli bir tutum geliştirmelerini öneriyor. Zihinsel eğitimle, bireylerin sadece kendi mutluluklarını değil, çevrelerindekilerin mutluluğunu da artırabileceklerini söylüyor. İnsanın kendini dönüştürme gücü olduğunu vurgulayan Ricard, mutluluğa ulaşmanın bir süreç olduğunu ve bu süreçte kişinin içsel odaklanmasını sağlamanın önemini anlatıyor.