Şeftali ağaçlarının gövdesinden sızan ve "şeftali sakızı" olarak adlandırılan bu doğal hazine, tam olarak bu tanıma uyuyor. İlk başta pek iştah açıcı görünmese de, hazırlık sürecinden sonra ortaya çıkan jölemsi dokusu ve hafif tadıyla "doğanın jelibonu" lakabını hak ediyor. Uzak Doğu mutfaklarında uzun yıllardır kullanılan bu mucizevi reçine, özellikle yaşlanma karşıtı ve güzellik faydalarıyla son dönemde tüm dünyanın dikkatini çekmeye başladı.
AĞACIN KENDİNİ KORUMA SIRRI
Şeftali sakızı, aslında şeftali ağacının dış etkenlerden veya yaralanmalardan kaynaklanan zararları onarmak için ürettiği doğal bir savunma mekanizmasıdır. Ağacın gövdesinden sızan bu şeffaf ve altın rengi madde, sertleşerek bir yara bandı görevi görür. Doğada rastgele bulunan bu reçine, insanlar tarafından toplandığında, suyla buluşup bekletilerek yumuşak ve parlak bir jöleye dönüşür ve mutfakların en doğal bileşenlerinden biri haline gelir.

KOLLAJEN DEPOSU OLARAK TÜKETİLİYOR
Çin geleneksel tıbbında (TCM) ve mutfağında yüzyıllardır önemli bir yere sahip olan şeftali sakızının popülerliğinin temelinde sağlık faydaları yatıyor. Bu doğal jelibon, özellikle kolajen açısından oldukça zengin olmasıyla öne çıkmaktadır. Cilt elastikiyetini artırmaya ve genç bir görünümü desteklemeye yardımcı olduğu düşünülen kolajen, şeftali sakızını doğal bir güzellik takviyesi yapıyor. Ayrıca, içeriğindeki polisakkaritler sayesinde yaşlanma karşıtı etkiler gösterdiği ve vücuttaki kan şekerini dengeleme süreçlerine destek olduğu da bilimsel çevrelerde incelenen diğer önemli faydaları arasında yer alıyor.

MUTFAKLARIN SESSİZ KAHRAMANI
Hafif ve hoş bir tada sahip olan şeftali sakızı, Çin mutfağında sadece tıbbi amaçla değil, aynı zamanda lezzetli bir bileşen olarak da kullanılıyor. Tatlılara, çorbalara ve çeşitli içeceklere eklenerek hem kıvam veriyor hem de sağlık faydalarını sofralara taşıyor. Ağaç reçinesi tüketme fikri ilk başta sıra dışı gelse de, bu doğal ve faydalı maddenin mutfaklardaki gizli gücü, onu benzersiz ve "havalı" bir besin alternatifi haline getiriyor.
