5 Ağustos 1962'de, 36 yaşındayken Los Angeles'taki evinde ölü bulunan Marilyn Monroe'nun ölümü, sadece bir yıldızın vedası değil, aynı zamanda Amerikan siyaset ve magazin tarihinin en büyük gizemlerinden biri oldu. Resmi soruşturma sonucunda ölüm nedeni "aşırı dozda barbitürat" olarak kayıtlara geçti ve olay "muhtemel intihar" olarak sonuçlandırıldı. Ancak cinayet iddialarını destekleyen pek çok spekülasyon, kayıp kanıtlar, kapatılan soruşturmalar ve otopsi sonuçlarına yönelik şüpheler, kamuoyunun "öldürüldü" tezine inanmasına neden oldu. Monroe'nun ölümü, özellikle ABD Başkanı John F. Kennedy ve kardeşi Başsavcı Robert F. Kennedy ile yaşadığı ileri sürülen çalkantılı ilişkilerle ilişkilendiriliyor.
ÖLDÜ MÜ ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?
Monroe'nun intihar etmediği, aksine siyasi sırları ifşa etme tehdidi nedeniyle öldürüldüğü yönündeki en güçlü iddialar, doğrudan Kennedy kardeşlerle bağlantılı. Komplo teorilerine göre, Marilyn Monroe'nun hem Başkan John F. Kennedy hem de kardeşi Robert F. Kennedy ile ilişkisi vardı. İddialara göre Monroe, Kennedy kardeşlerle olan ilişkisi sırasında edindiği mahrem ve hatta siyasi nitelikteki bilgileri kamuoyuna açıklamakla tehdit ediyordu. Bazı kaynaklar, ünlü yıldızın düzenli olarak günlük tuttuğunu ve bu günlükteki kritik bilgilerin, Kennedy hanedanını korumak amacıyla ortadan kaldırılması gerektiğini öne sürüyor.

Özellikle eski polis memurları ve özel dedektiflerin notlarına dayanan bazı kitap ve belgeseller, Robert F. Kennedy'nin yıldızın öldüğü gece evinde olduğunu iddia ediyor. İddialara göre, Robert Kennedy ve kayınbiraderi Peter Lawford, Monroe'nun günlüğünü teslim etmesi konusunda çıkan bir kavgada yıldızı susturmak için bir yastık kullandı ve kendisine sakinleştirici verdi.
NASIL ÖLDÜĞÜNE MERAK KONUSU
Marilyn Monroe'nun resmi ölüm nedeni "aşırı dozda barbitürat" olarak açıklansa da, olayın koşulları cinayet şüphelerini derinleştirdi. Bazı iddialar, Robert Kennedy'nin tartışma sırasında yıldızın içeceği içine güçlü bir sakinleştirici ya da zehirli bir madde koyduğunu öne sürüyor. Monroe'nun otopsisini yapan adli tabiplerden bazılarının, ölüm nedeninin intihar olduğunu hiçbir zaman tam olarak kabul etmedikleri ve cinayet ihtimalini araştırmalarının engellendiği yönünde açıklamalar yaptığı bildirildi. Otopsinin eksik yapıldığı, kanıtların (özellikle mide içeriği gibi biyolojik örneklerin) hızla ortadan kaybolduğu ve intihar kararının gerçeği yansıtmadığı iddialar arasında yer alıyor.

Bazı araştırmacılar, Monroe'nun cesedinin "çok güzel örtülmüş" bir şekilde bulunmasını ve olay yerindeki bazı ipuçlarının gizlenmesini, intihar değil, cinayet sonrası bir örtbas etme girişimine işaret ettiğini savunuyor. Marilyn Monroe'nun ölümüyle ilgili kesin gerçekler ve cinayet iddiaları hala kanıtlanamamış olsa da, bu gizemli olay popüler kültürde ve komplo teorileri arasında canlılığını korumaya devam ediyor.
