ÖMER FARUK
Zeynep Oral ve Necati Güngör Vedat Günyol’la ‘tanışıklıklarını’ anlatırlarken, Haydar Ergülen Cemal Süreya’nın ‘16 Çağrışımı’ üzerine durmuş. Hülya Soyşekerci ‘insan’ yanından söz açıp öğretmen, yayıncı, çevirmen, denemeci Vedat Günyol’dan bahsediyor ayrı ayrı. İsmail Biçer Vedat Günyol Deneme Ödülü’nü kazanmış yazarları selamlarken, Sera Toplumunda Çöl Olmak dosyasıyla, benim de katıldığım sene, bu ödüle lâyık görülen, imzasına şu sıralar birçok ciddi dergide rastladığımız Hüseyin Köse’nin yazısının başlığı ‘Zaman Mülkünün Aydınlık Gölgesi...’ Köse’nin ‘tek cümlede’ toparladığı gibi: “Günyol yalnızca bir yazar, denemeci veya çevirmen değil, aynı zamanda erken Cumhuriyet dönemi aydınlanmacılığının (politik terminolojiye ‘Mavi Anadoluculuk’ diye geçen hareketin) kaynaklarından birisi, rasyonel aklı ezoterik ve batıni olandan arındırmış kadim bir bilgeliğin kusursuz bir temsilcisi, yakın dostları Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ve Cevat Şakir Kabaağaçlı gibi isimlerle birlikte, Türk hümanist düşüncesinin en etkili kalemlerindendir.”
Evet, Vedat Günyol ‘aydınlanmanın meşalesini’ Türkiye’de tutuşturmuş, genç kuşaklara taşımış, önlerinde ‘yeni ufuklar’ açmış bir yazardı. Denemede üstadımız; bize ‘denemeyi’ açanlardan. Kartal Belediyesi’nin onu anma/mirasını yaşatma çabası alkışı hak ediyor fakat nedendir bilmem, uzun zamandır eserleri basılmıyor. Yalnızca ‘Devlet İnsan mı?’ isimli deneme kitabı yayınlandı geçtiğimiz günlerde; Telgrafhane Yayınları tarafından. Türkiye’de ‘devlet-insan/devlet-toplum ilişkilerinin’ giderek ‘gerildiği’ şu günlerde, Günyol’un sahaf raflarından kazandırılan kitabını tekrar okumalı.
Bakın ne diyor usta: “Bir rastlantı ile devlet makinesinin başına geçen bazı insanlar, kendi çıkarcı kişiliklerinden soyunmuş görünüp, halkın koruyucusu kesiliveriyorlar bir çırpıda. Oysa kişisel çıkarlarını, dostluk düşmanlık duygularını ön plana geçirmekte hiçbir fırsatı kaçırmamaya bakıyorlar. Kendi düşüncelerine aykırı davranan insanları sorgular, soruşturmalarla yıpratmak, ortadan kaldırmak ve kamusal alanda at koşturmaktan başka bir şey düşünmüyorlar. Bütün eziyetli sorgular, soruşturmalar, kendi yerlerini daha bir güçlendirmekten başka bir amaç taşımıyor. Ne diyor Valéry: ‘Bir devlet, yaşayan ve kendine karşı çıkanı ne kadar koruyabilirse, o kadar güçlüdür.’ Evet, kendine karşı çıkanı koruyabilmek! Çok zor bir iş ama o ölçüde de bilgece bir iş. Bütün dünyada, aydınlara yapılan baskıların temelinde, yukarıda anlattığımız gerçek yatıyor. Devletin, kendine karşı çıkanları koruyacak, niçin karşı çıktıklarını araştıracak yerde, onları körü körüne ezmeye kalkışması, tarih önünde kolay bağışlanır bir tutum değildir.”

Onlarca kitabı var halbuki. Yazdıkları ‘sahaf raflarına’ terk edilmiş vaziyette. Neden?
O muhteşem 60’larda ‘Türk sol düşüncesi’ kabaca ikiye bölünmüş gibiydi. Bir yanda Kemal Tahir’in Şaşkınbakkal’daki bahçe katında toplananlar; ‘Tahiriler’ yani. Öte yanda Sabahattin Eyüboğlu’nun, Azra Erhat’ın ‘teknesine’ binen ‘Eyyubiler...’ Bu, işi sulandırmaktan hoşlananların yakıştırması elbette. Fakat Türk aydını için ‘Cumhuriyet öncesi miras’ her zaman tartışma konusu olmuştu. Sağ her zaman ama solun içinde de bazan, Hikmet Kıvılcımlı gibi, Kemal Tahir gibi, Attila İlhan gibi Türkiye’nin ruhunu ‘klasik Osmanlı kültüründe’ arayıp bulanlar olmuştur.
Vedat Günyolların, Sabahattin Eyüboğullarının, Azra Erhatların ‘unutulmuş’ olmasını neye yoralım? Türkiye’nin geleceğini, İslam Medeniyetinin ‘Osmanlı yorumu’ dışında gördükleri, Türk düşüncesinde ‘rasyonalitenin/hümanizmanın’ temsilcisi oldukları için mi, tutumları fazla ‘Batılı/yabancı’ kaldı bu topraklarda?
Ama olsun. Her şeye rağmen, Türkiye’de yüzünü ‘Batı’ya dönmüş’ bir yüzde 20-25 yok mu hâlâ? Onlar da mı hiç merak duymuyor ‘Günyollara?’ Ben ‘halka rağmen halk için’ aydınlanmayı ‘despotik yöntemlerle’ topluma dayatanların aksine, alternatif bir ses, bir nezaket görüyorum ‘Günyollar’da’ oysa. Daha yumuşak. Daha kucaklayıcı. Bunu da Vedat Günyol’un ‘kişiliğine’ borçluyuz doğrusu. Öğretmen olduğu için belki. Edebiyatla da meşgul olan öğretmenler başkalarıyla daha anlayışlı bir ilişki kuruyor galiba. Hırstan, kinden uzak.
Aşırılıkları törpülenir, köpüğü alınırsa, Vedat Günyol başta olmak üzere ‘Mavi Anadolucuların’ yazdıkları, ‘Neo-Osmanlıcılığın’ alabildiğince yükseldiği şu günlerde, tıkanan ‘Türk seküler düşüncesine’ bir nefes verebilir sanıyorum.
