‘Felsefe dinin din felsefenin yerini tutamaz’

‘Felsefe dinin din felsefenin yerini tutamaz’

Prof. Dr. Bekir Karlığa: Felsefe aklın ürünüdür. Din ise aklın veremediğini, aklın ulaşamadığı noktalara bize ulaştırır. Din olmadan felsefenin tutarlılığı olamaz. Bilime dayanmayan din de din ile bütünleşmeyen bilim de kör ve topaldır. Dünyada bilimin değeri var fakat bilim her şeyin ölçüsü değil. Din olmadan hayatın anlamı ve huzur olmaz. İkisi birleşince insanlık mutluluğa ulaşır. Gelecekte hâkim düşünce İslam düşüncesinin yüzyılı olacak. Ancak Müslümanların değil.

Prof. Dr. Bekir Karlığa, İslam felsefesi ve medeniyet tarihi alanında ülkemizin yetiştirdiği en kıymetli ilim insanlarından biri. 400 milyona yakın izleyiciye ulaşan ‘Batı’ya Akan Nehir’ belgeseliyle İslam medeniyetinin dünyaya katkılarını tüm açıklığıyla gözler önüne seren Karlığa’nın, Müjdat Uluçam ile yaptığı nehir söyleşi, ‘Bir Varoluş Hikayesi’ adıyla Duruş Yayınları tarafından okura sunuldu. Biz de bu eser vesilesiyle Prof. Dr. Karlığa ile güncel medeniyet algısı, Batı’ya bakış, Türkiye’nin dünyaya mesajı ve en önemlisi son dönemde sıkça tartışılan din-felsefe ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

1985’te Paris’e giderken amacım İslam düşüncesinin dünyayı nasıl etkilediğini dünya medeniyetine katkılarının neler olduğunu dünyaya tanıtmaktı, diyorsunuz ve bunun sonucunda da milyonların izlediği ‘Batı’ya Akan Nehir’ belgeselini hazırladınız. 2025’te aynı yaşta olsanız aynı imkanları size sunsalar ‘medeniyet’ araştırmaları için hangi ülkeye veya şehre gitmek isterdiniz?

Şu an Paris öldü. Avrupa şu an ölü. Bugün İstanbul’da olmak lazım. Medeniyet adına İstanbul mesaj verecek en iyi yer. İslam ve tüm insanlık adına mesaj verilecek en iyi şehir İstanbul. İstanbul, medeniyet adına araştırma yapılacak zengin kütüphane ve araştırma kaynaklarına sahip. Türkiye bugün dünyaya mesaj verecek durumda. Türkiye’den her yere ulaşmak mümkün. İstanbul, geniş imkanlara sahip bir şehir. İstanbul, bu imkânı maalesef şu an kullanmıyor. Dünya şartları içerisinde Türkiye’nin üstleneceği çok misyon var. Dinamik bir yapı var. Avrupa ölü durumda. Baksanıza Avrupa medeniyetine katkısı olan ülkeler İsrail’e karşı hiç sesi çıkarmadı. Medeniyet açısından bakınca da bu kadar insanın öldürülmesine insan hiç mi ses çıkarmaz?

Günümüzde genelde İslam dünyasının özelde Türkiye’nin Batı’ya aşağıdan bakan bir yanı var. Özellikle felsefe ve felsefeden neşet eden beşerî bilimlerin merkezinin Batı olduğunu ve Batı örnek alınmadığı sürece bizde işlerin yolunda gidemeyeceği algısı hâkim. Okullarda ise resmi eğitim bu algıyı pekiştiriliyor. Bu konuda ne demek istersiniz?

Felsefe, İslam dünyasına 8’inci asırda Halife Memun zamanında tercümeler yoluyla girdi. Bu tercümeler zayıftı. Ancak Kindî, Beytü’l-Hikme’de bir heyet kurdu. Aristo Eflatun ve eski Yunan felsefesine dair eserleri yeniden tercüme edip elden geçirerek bu eserlere hâkim oldu. Roma, Bizans ve Hristiyanlık dünyasında bunlar putperestliğin eseri diye bu eserlerin yasaklandığı dönemde İslam dünyasında bu tercümeler oluyor. Halife Memun, o kitapları tercüme etmeseydi Eflatun, Aristo ve Yunan felsefe kitapları bilinip bugünlere gelmeyecekti. 300 yıl boyunca Avrupa akademik hayatın düzenleyen Avrupalı İbni Rüştçüler oldu. Avrupa, 17. yüzyıla kadar İslam’dan aldığı eserlerle eski Yunan’ı keşfetti. Alman Filozof Immanuel Kant ile Avrupa’da Aydınlanma ortaya çıktı. Aydınlanma ve modern hayat kiliseye tepki olarak ortaya çıktı. Aydınlanma, Avrupa’da dinin yerine bir şey ikame etmek istiyor. Bunu felsefe olarak koymak istiyor. Felsefe yeterli olmayınca onun yerine ‘medeniyeti’, ‘bilim’i koymak istiyor. Avrupa, dinin yerine kaim olması için bilim ve bilimselliği ikame ediyor.

‘MÜSLÜMANLAR İSLAM DÜŞÜNCESİNİ YENİDEN KEŞFETMELİ’

Günümüzde bazen akademisyenlerin de “Ben felsefeye inanıyorum dine değil, felsefenin olduğu yerde dine ihtiyaç yoktur” çıkışları var. Sizler üniversitede otuz yıl felsefe ilmiyle hem hal olan ve on iki bin yıllık medeniyet tarihini Doğu’suyla Batı’sıyla ince eleyip sık dokuyarak dünyaya anlatan biri olarak bu çatışmaları nasıl açıklarsınız bu konuda ne demek istersiniz?

Felsefe asla dinin yerini tutamaz. Felsefe aklın ürünü bir çabadır. Aklı kullandığımızda bize felsefe ışık tutar. Din ise aklın veremediğini aklın ulaşamadığı noktalara bize ulaştırır. Din olmadan felsefenin tutarlılığı olamaz. Bunu İbni Rüşt bin yıl önce şeriat ile hikmet arasındaki bağlantıyı akıl ile vahyin buluşup, birleşmesinde öngörür. Bilime dayanmayan din de din ile bütünleşmeyen bilim de kör ve topaldır. ‘İzm’ler, ‘pozitivizm’ dünyamıza açılım getirmedi. Dünyada bilimin değeri var fakat bilim her şeyin ölçüsü değil. Din olmadan hayatın anlamı ve huzur olmaz. İkisi birleşince insanlık mutluluğa ulaşır. Gelecekte hâkim düşünce İslam düşüncesinin yüzyılı olacak. Gelecek, İslam düşüncesinin yüzyılı olacak. Ancak Müslümanların değil. Müslümanların İslam düşüncesini yeniden keşfetmeleri lazım.

‘Bir Varoluş Hikayesi’ nehir söyleşinizi yapmadaki meramınızı birkaç cümleyle sizden rica etsem.

Günümüz gençlerine ve gelecek nesillere, deneyimlerimi aktarmak istedim. Gelecek nesillere medeniyet çalışmalarıyla bir yol rehberliği yapmak istedim.

Son olarak, ‘Bir Varoluş Hikayesi’nin ‘motto’su ne olmalı?

Bekir Karlığa söyleşiyi yapan Müjdat Uluçam’a dönerek, “Bunu söyleme hakkı eserin oluşmasında emeği geçen Müjdat Uluçam Bey’e ait” diyor ve sözü Müjdat Bey’e bırakıyor.
Müjdat Uluçam: ‘Bir Varoluş Hikayesi’, imkânsızlık içinde bulunan Adıyaman’nın Besni ilçesinden çıkıp bilgi ve bilim kapısından dünyaya açılan bir delikanlının okuyup not ettikleriyle tırmandığı dünya biliminde dünyaya aksi istikamette giden bir nehrin akışını düzletmekle kalmıyor bunu dünyaya da anlatıyor. Karlığa, medeniyet nehrini tüm insanlık için ak-u pak hale getirdi, insanlığın hizmetine sundu.

soyyyyyyyyy.png

ENTELEKTÜEL DÜŞÜNCE GERİLEDİ

1950’den sonra Adıyaman’dan başlayıp Urfa, Antep, Diyarbakır, Maraş, İstanbul ve daha birçok şehirde ikamet edip dersler verdiniz. Yetmiş beş yıllık Türkiye’nin yaşadığı süreçleri gören biri olarak “Ah nerede o eski Türkiye!” diyenlerden misiniz, yoksa “Şükür bugünlere” diyenlerden misiniz? O günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye’yi karşılaştırdığınızda ne demek istersiniz?

Ben bugünün dünden daha kötü olduğu kanaatinde değilim. Gençlerde büyük bir dinamizm var, bir bakış farkı var, o dönem bunlar yoktu. Ancak entelektüel düşüncede gerileme var. Altmış, yetmişli yıllarda Marmara Kıraathanesi’nde konuşulan mevzular bugün üniversitelerde dahi konuşulmuyor. Kan kaybı var. Bunun da en önemli sebebi teknolojiye rağbet. Teknoloji her şeyi yapıyor, ne gerek var uğraşmaya?

Bu durum, entelektüel rehavete ve düşünce geriliğine neden oluyor. Günümüzde özellikle son on yıldır imam hatipler de bu çözülme ve düşüşten payını aldı. Siyasetin her şeye hâkim olma uğraşı bunun en önemli nedeni. Söylemsizlik hâkim. Türk aydınında düşüş çok hızlı. Bu düşüş dünya aydınında da var bizde de var.

Orta Çağ’ın Moğolları önce Endülüs’ü yakıp yıkanlar, sonra Amerika’yı yağmalayanlar. Sizce günümüzün Moğolları kim?

Amerika ve İsrail. Fakat şunu da ekleyelim Çinlilere fırsat verilirse Moğollardan daha beter olabiliyor.

YORUMLAR (13)
13 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN