GÜLÇİN ANMAÇ: SANAT HER ZAMAN KALBE DEĞER
Bundan on yıl önce Kuzey Makedonya’nın Üsküp şehrini gezerken, şehrin merkezindeki Taşköprü’den yürümüş, mirasımızın izini sürmüştüm. Bir yanda Türkiye girişimleriyle yeniden inşa edilen Taşköprü’nün mihrabı, diğer yanda Osmanlı’nın izini silmek için inşa edilen devasa İskender heykelleri, yeni binalar ve tepelere yerleştirilen, Osmanlı’nın şehirdeki mirasıyla inatlaşan haçlar... O zaman hissetmiştim: Osmanlı’nın Balkanlar’daki mührü Taşköprü’nün ihtişamını gölgelemek için atılan adımlar, kültürel bir savaşın en somut göstergesiydi. Yıllardır da Balkanlar konusu her açıldığında, bu gördüklerimi ve hislerimi anlatır dururum. O miraslara sahip çıkmak, sadece o şehirlerin değil, aynı zamanda bizim de en büyük sorumluluğumuz.
Bu yüzden, minyatür sanatçısı Gülçin Anmaç’ın, Kuveyt Türk’ün katkılarıyla hazırladığı ‘Rumeli’de Osmanlı İzleri’ sergisini duyduğumda, 11 Aralık akşamı Tophane-i Amire’de gerçekleşen açılışına büyük bir heyecanla gittim.
35 ESERİMİZ YENİDEN DOĞDU
25 Aralık’a kadar görülecek sergi, Anmaç’ın Balkan coğrafyasında yer alan Osmanlı eserlerini tarihi kaynaklar doğrultusunda kendi atölyesinde 1,5 yıl gibi bir sürede yeniden yorumladığı, 11 ülkenin 29 şehrinden seçilmiş 35 özgün minyatürden oluşuyor. Balkanlar’daki Osmanlı mirası ilk kez bu denli titiz bir çalışmayla ve sanat yolu ile kayıt altına alınmış oldu. Güzel bir haber daha var ki, bu eserler gelecek yıl Kuveyt Türk tarafından daha geniş bilgilerin yer alacağı bir kitap olarak da yayımlanacak. Kuveyt Türk’ün bu konudaki hassasiyeti Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan’ın sergi açılışında dile getirdiği şu sözlerde gizli: “İnsanları, hayvanları en ince ayrıntısına kadar düşünen bir medeniyetin, ecdadın torunlarıyız. Kuveyt Türk olarak ‘Değerlerimizle büyüyoruz’ anlayışıyla, mirasımızı gelecek nesillere taşımak üzere çalışmalar yapıyoruz.”

Minyatür sanatçısı Gülçin Anmaç (sağda), Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan ile birlikte.
Sergi açılışında zarafeti ile de dikkat çeken ve kendisi de bir Balkan göçmeni ailenin çocuğu olan Gülçin Anmaç ile de konuşma fırsatı buldum. Bu çalışmanın hem Osmanlı’ya hem de kendi atalarına büyük bir vefa olduğunu söyleyen Anmaç, sorularıma içtenlikle cevap verdi.
Bu çalışmanın fikri nasıl doğdu?
Rumeli ile benim aile bağlarım var ve yıllardır hayalim olan, çok çalışmak istediğim bir alandı. Sergi küratörümüz Mesut Bilgili ile konuştuğumuzda Kuveyt Türk’ün sıcak baktığını söyledi ve proje gelişti. Kuveyt Türk, Türk İslam kültürünün zenginliğini farklı projelerle destekleyen bir kurum ve hepsi bir araya geldi.
‘BALKAN GÖÇMENLERİ SESSİZDİR ÇÜNKÜ BÜYÜK ACILARI VARDIR’
Aileniz nereden gelmiş İstanbul’a?
Benim baba tarafım Yunanistan Drama’dan, anne tarafım ise 50’lerde Bulgaristan Eski Cuma’dan gelmiş. Annemi ikna ettim mesela doğduğu köyü gezmek için ama herkes bilir ki Balkan göçmenlerinin çoğu gidip oraları görmek istemez kolayca. Çünkü Balkan göçmenlerinin büyük acıları vardır, diğer göçmenler gibi konuşmazlar, sessizlerdir.
Eserleri nasıl seçtiniz ve coğrafyayı ziyaret edebildiniz mi?
Binlerce eserin içinde seçim yapmak gerçekten çok zordu. 11 ülke, 29 şehir ve 35 minyatür oluşturduk. Akademik destek aldık, uzman hocalarımızın görüşünü aldık. Bir kısmını ziyaret ettim. Bir kısmı bugün zaten yok, kimisi yapılış amacından farklı şekilde kullanılıyor, kimine sahip çıkılmış durumda. Biz yapıların fotoğraflardan bulduğumuz orijinal halinde yaptık. Gece, gündüz, kar, soğuk her hali var Balkanlar’ın. Üsküp’ü de görme fırsatım oldu. Osmanlı dönemi yokmuş gibi bir hal var şu an. Taş Köprü’yü de yaptık, sergimizde var.
Balkanlarda gördüğünüz manzara neydi?
TİKA gibi kurumlarımızın büyük çabasına rağmen, bölgeyi gezerken anlamı dışında kullanılan eserleri gördüğümde her zaman üzülüyorum. Maalesef, Balkanlarda bu zinciri bilinçli koparma çalışmaları her dönem yaşanıyor. Bir nesil bir şey yapmazsa diğer nesil hatırlamıyor. Bu yüzden bize, sanatçılara ve hocalara büyük görev düşüyor. Halka hiç kopmamalı.
Gülçin hanım, yıllar boyu kurduğunuz bir hayalinizi gerçekleştirdiniz, ne hissediyorsunuz?
Çok gururluyum. Çünkü politika, siyaset sert bir dildir ama sanat her zaman yumuşak bir dokunuştur, kalbe değer. Osmanlının Rumeli’deki izlerini, yine Osmanlının minyatür sanatı ile yaptığım için çok mutluyum, bu çalışmayı çok daha özel kılıyor. Kuveyt Türk’e bu yüzden desteği için çok teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ETHEM GÖREN: GELENEKSEL SANATLAR TARİHİN HİÇBİR DÖNEMİNDE OLMADIĞI KADAR CANLI
Sergi açılışında Kuveyt Türk Katılım Bankası Sanat Danışmanlığını yürüten, geleneksel sanatlar alanındaki çalışmalarıyla tanınan araştırmacı yazar İbrahim Ethem Gören ile de sohbet etme fırsatı buldum. Gören, geleneksel sanatların günümüzdeki durumunu değerlendirirken, Türkiye’nin bu mirasa sahip çıkışının samimiyetini şu ifadelerle vurguladı: “Gelenek netice itibari ile gelecektir. Türkiye geleceğini önemsiyor ve geleneksel Türk sanatlarına sahip çıkıyor.” Gören, Kuveyt Türk’ün ‘Rumeli’de Osmanlı İzleri’ sergisine desteğini sadece bir sosyal sorumluluk projesi olarak değil, “samimi bir vazife” olarak gördüğünü belirtti. Kurumun sadece minyatür, hat veya tezhip gibi alanlarda değil, mimari alanda da çalıştığını, İstanbul’da pek çok tarihi çeşmeyi restore ettiğini hatırlattı. Bu anlamda, Kuveyt Türk’ün bilançosunun “alacak değil, borç yazdığını” dile getirdi. Gören, geleneksel sanatlar piyasasının durumunu ise “tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar canlı görüyorum” sözleriyle özetledi, koleksiyonerlerin bu alandan eserleri koleksiyonlarına eklediğini kaydetti. Türkiye’nin dört bir yanındaki usta ve sanatçıların gayretine dikkat çekerek, “Bugün Türkiye’nin her yerinde ebru teknesi açılıyor, Anadolu’nun pek çok yerinde hattatlar kamış kaleminin yongalarını yontuyorlar. Bu çabalar gelecekte çok daha güzel filizler verecek” dedi. 35 yıl öncesine göre büyük bir ilerleme kaydedildiğini belirten Gören sözlerini, “Gidişattan mutmainim. Bugün çok güzel ama yarın çok daha güzel olacak diye düşünüyorum” diyerek tamamladı.

Sergi açılışında Telif Hakları Derneği Cafer Vayni, iş insanı Burhan Temel ve Kuveyt Türk Sanat Danışmanı İbrahim Ethem Gören ile birlikte. (Soldan sağa.)
