SALİHA SULTAN
Dünyada ilk kez 1932’de Venedik’te, Türkiye’de ise 1964’te Antalya’da düzenlenen film festivalleri, filmleri, sanatçıyı, sinema emekçilerini ve izleyici kitlelerini buluşturan önemli organizasyonlar olarak 93 yılı geride bıraktı. Ülkemiz bugün Antalya, İstanbul, İzmir, Adana gibi şehirlerde düzenlenmeye devam eden köklü festivallere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu film festivallerine on yıllık zaman dilimlerinde birçok yenisi ekleniyor ya da kayboluyor. Özetle, film festivallerinin ana meselesi sürdürülebilirlik. Bu sürdürülebilirliği ise ekonomik koşulların yanı sıra elbette organizasyonun niteliği belirliyor. Son yıllarda birçok kısa film festivali de festival serüvenimize eklendi. Ayrıca sinema sektörüne can suyu niteliğinde ortak yapım, proje geliştirme desteği ödülleri veren film platformları da festival havasında gerçekleşiyor. Son verilere göre Türkiye’de yılda binin üzerinde irili ufaklı festival yapılıyor. Bu sayının artışında son yıllarda özellikle yerel yönetimlerin, üniversitelerin düzenledikleri festivallerin çoğalması da önemli. Tabii bu kadar artışın olduğu yerde nitelik yani kalite tartışmaları da gündemden düşmüyor. Adı uluslararası olarak lanse edilen ancak içeriğinde yurt dışından ne bir yönetmen, ne bir film ne de bir sinemacı olan nice festivaller gördük. Ve bu festivallerin birçoğu Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nden önemli destekler alıyor. Gazeteci olarak bakanlık logosunu gördüğümüz işleri ciddiye alıyor, ilgiyle takip ediyoruz. Zaman zaman da mesleki tecrübe ile hayal kırıklığına uğradığımız da olmuyor değil…
DCP GÖSTERİM FORMATI VE ALT YAZI TİTİZLİĞİ ÖNERİLMESİ SİNEFİLLER İÇİN ANLAMLI
Geçtiğimiz yıl sinema sektörüne 300 milyona yakın ciddi bir destek aktaran Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü de benzer hayal kırıklıklarına maruz kalmış olmalı ki, geçtiğimiz günlerde ilk kez bir ‘Sinema Etkinlikleri Kılavuzu’ yayımlamaya ihtiyaç duydu. Ağustos 2025 tarihli kılavuz, Türkiye’de gerçekleştirilen ulusal ve uluslararası film festivalleri, film haftaları, film günleri ve film yarışmalarını kapsıyor. Bakanlık, kılavuzu şu ifadelerle takdim ediyor: “Kılavuzda; aralarında sinema alanında faaliyet gösteren meslek birliği temsilcileri, yapımcı, yönetmen, oyuncu, sinema eleştirmenlerinin ve üniversitelerin ilgili bölümlerinin öğretim görevlilerinin de yer aldığı sektör paydaşlarının ortak mutabakatı bulunmaktadır.” Türkiye’nin dört bir yanında artık film festivallerinin yapıldığı bir süreçte yayımlanan bu kılavuz sinema sektöründe bu alanda organizasyon yapanlar veya yapmaya hazırlanan için kesinlikle derli toplu bir çalışma. Türkiye’de gerçekleştirilecek sinema etkinliklerinin asgari standartlarını belirlemek, organizasyonların şeffaf, erişilebilir ve sürdürülebilir olmasını sağlamak amacıyla hazırlanan 10 sayfalık bu kılavuzda film seçimlerinden jüri değerlendirme süreçlerine bir festival organizatörünün hesaba katması gereken her madde yer alıyor.

Ulusal ya da uluslararası festivalin tanımı da yapılan kılavuzda şahsen filmlerin izleyici ile DCP kalitesinde buluşturulması, alt yazıya önem verilmesi gibi ince teknik detaylara yer verilmesini takdir ettim. Çünkü ‘adı büyük’ birçok festival masraftan kaçınıyor, filmleri sinefillere hala MP4 formatında, bozuk alt yazılarla izletiyor. Altı çizilen önemli bir madde de telif meselesi. Film gösterimleri ile ilgili tüm iş ve işlemlerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na ve ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesi gerektiği özellikle vurgulanıyor. Bakanlığın hazırladığı ve sinema etkinliği düzenleyen organizatörlere rehber niteliğindeki kılavuz ‘sinema.ktb.gov.tr/Eklenti/136937,sinema-etkinlik-kilavuzu’ adresinden incelenebiliyor.
ÖDÜL MESELESİ DE ARTIK SAHİPLENİLMELİ
Zamanla daha da gelişecek görünen ‘Sinema Etkinlikleri Kılavuzu’nda bana göre eksik kısım ise düzenlenen festivallerin vadettiği ödüller meselesi. Kılavuzda bu konuda birkaç hususu vurgulansa yerinde olurdu. Çünkü, iki gün önce yayınlanan bu kılavuzla birlikte gündemimize düşen bir diğer haber de Balkon Yapım’ın geçen yıl ilki düzenlenen Troya Film Platformu’na dair ‘emek sömürüsü’ açıklaması oldu. Balkon Yapım’dan yönetmen Faysal Soysal’ın Rahma projesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek alan ve Çanakkale’de yapılan festivalde 200 bin lira değerindeki ‘En İyi Proje’ ödülüne layık görülmüştü. Soysal filminin çekimlerini geçtiğimiz aylarda Şanlıurfa’da tamamladı ancak meğer aradan geçen bir yıla rağmen Troya’da kazandığı ödül kendisine takdim edilmemiş. Balkon Film ve yönetmen Soysal, konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Direktör Betül Günay ve Koordinatör Çetin Özdemir’e dava açıldı. Bu ekibin yapacağı işlere dikkat…” ifadeleri ile sinemacıları uyardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, kendi logosu altında emek sömürüsüne cüret eden bu tarz organizatörlere de bir yaptırım uygulayabilmeli. Çünkü sinemacılar bu etkinliklere katılırken öncelikle saygın logolara güveniyor. Haksızlığa maruz kaldıklarında ise davalar uzun sürüyor. Oysa Bakanlık destek verdiği organizasyonlara, faaliyet raporlarında ödüllerin sahiplerine verildiğini ispatlaması şartı da getirebilir. Özetle sektöre can suyu olan ödül meselesi havada kalmamalı, kimsenin emeğinin ‘sektör uyanıkları’nca sömürülmesine müsaade edilmemeli.
