SALİHA SULTAN
Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümünde konuyla ilgili olarak VakıfBank Kültür Yayınları’ndan “Lozan Barış Antlaşması 100. Yılında Tarafların Bakışıyla” isimli bir kitap yayımlandı. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Satan’ın editörlüğünde hazırlanan çalışma 15 bilim insanının yazılarından oluşuyor. Bu kapsamlı çalışmayla ilgili olarak Prof. Dr. Ali Satan ile yıldönümünde Lozan Barış Antlaşması’nı konuştuk.
BU KİTAP NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Kitap, “Lozan Barış Antlaşması hep Türkiye açısından okuyoruz antlaşmanın diğer tarafları olan devletlerin siyasi, ekonomik, askeri stratejileri ve hedefleri nelerdi? Sorusundan yola çıkarak oluştu. Bu soruya cevap verecek uzman akademisyenleri bularak kendilerinden rica ettik ve nihayetinde madalyonun öbür yüzünü de anlamaya çalışan bu kitap ortaya çıktı. Tarihi olayları doğru anlayabilmek veya aydınlatabilmek için farklı cephelerden bakmanın zarureti ortadadır. Aksi halde eksik, yanlı değerlendirmelere mahkum oluruz. Yakın ve uzak tarihimiz için bundan kaçmaya, görüş açımızı ve tarihi olaylara dair bilgi setlerimizi genişletmeye çalışıyoruz. Bu kitap da gayretin bir neticesidir.
KİTABIN HAZIRLANIŞ SÜRECİNDE LOZAN’A DAİR EN ÇOK DİKKATİNİZİ ÇEKEN ŞEY NEDİR?
Lozan Barış Konferansı’nın arkasında çok büyük bir siyasi irade var. Bu kadar çok devletin yüzlerce diplomatı bir araya gelmiş ve barış arıyorlar. Elbette 100 yıl öncenin teknolojik imkân ve kabiliyeti ile çok ciddi bir organizasyon yapılmış. Diğer tarafıyla, bütün medeni görüntülerin arkasında Lozan kurtlar sofrası. O sofranın maalesef menüsü Osmanlı İmparatorluk mirası. Ama o sofrada Osmanlı İmparatorluğu yok. Onun yerine kurulmuş bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti var. Resmi adı ‘Yakın Şark Sorunları Üzerine Lozan Konferansı’nda Avrupa’nın düvel-i muazzaması kendi aralarında ihdas ettikleri ‘Şark Meselesi’ne nihai bir çözüm bulmayı hedefliyorlardı. Dolayısıyla Ankara’nın bakışı ile diğer tarafların bakışındaki temel fark en dikkat çekici yönüydü.

NEDEN LOZAN ŞEHRİNDE TOPLANDI?
Konferansın nerede toplanacağına biz karar vermedik. Konferansı tertip eden başta İngiltere olmak üzere İtilaf devletleri karar verdi. Bizim önerimiz İzmir’de olması idi. İsviçre öteden beri tarafsız ülke olması dolayısıyla bu gibi uluslararası toplantılarda tercih ediliyordu.
LOZAN’DA YUNANİSTAN’IN TAVRI NE İDİ?
Lozan barış konferansına zemin hazırlayan en önemli gelişme Yunanistan ordularının Türk orduları tarafından kesin bir mağlubiyete uğratılması ve 1919’dan buyana işgal altında tuttukları Anadolu ve Trakya topraklarından çıkartılmış olması idi. Yunanlılar için Anadolu Felaketi olarak tanımlanan bu durum Yunanistan’daki bütün düzeni altüst etmiş, siyasi ve askeri darbe yaşanmış mağlubiyetten sorumlu olanlar yargılanıp kurşuna diziliyor. Böyle kaotik bir süreç yaşanıyor. Orduda emir-komuta kalmamış mağlubiyeti kabul etmek istemeyen askerler var. Bu arada daha önce iktidardan düşen ve İsviçre’de bulunan Venizelos’un içerde ve dışarda hala var olan itibarı dolayısıyla Yunanistan’ı Lozan’da temsil ediyor. Venizelos iyi bir diplomat olarak Batının desteğini yine önemli ölçüde sağlayarak Lozan’dan en az hasarla çıkarmıştır. Hatta Atina’ya yazdığı telgrafta Lozan’ı bir Yunan zaferi olarak görülebileceğini ifade ediyor. 100 yıl sonra baktığımızda Yunanistan ciddi bir cezalandırmayla muhatap olmamıştır. Anadolu ve Trakya’da sivil ahaliye verdiği zararı İngiltere’nin himayesiyle ödememiştir, Türkiye’den mübadele anlaşması ile gelen Anadolu Rumları ile Yunanistan’ın geleceğini kurmuştur. Son olarak Batı Trakya’nın kendisinde kalmasını da büyük kazanç olarak görmüştür ki öyledir.
İNGİLTERE VE FRANSA’NIN LOZAN’DA TUTUMLARI NASILDI?
Beklendiği üzere dostane değildi. Ama Lozan’da her şeye rağmen yeni bir dostluk inşa edildi. Türkiye Lozan’a giderken daha çok Sovyet yanlısı iken Lozan sonrası Türk dış politikası daha çok Batı yanlısı hale geldi. Çok çetin müzakerelere, restleşmelere hatta konferansın kesilmesine varacak kadar ciddi çekişmelerin yaşanmasına rağmen irtibat kopmamış ve barış anlaşması imzalanabilmiştir. Elbette bütün ülkelere milli çıkarları doğrultusunda diplomasi yürüttü. Türkiye’nin önceliği barış idi. İngiltere, Musul’u bize bırakmak istemiyordu. Türkiye her ne kadar meseleyi erteleyerek halletme yoluna gitti ise de başarılı olamadı. Türkiye’nin en büyük kaybı Musul’dur. Bizim ve bölge halkının muradının aksine İngiltere’nin lehine çözüldü. Fransa’nın öncelikleri de Suriye, Fransız okulları ve borçlar idi. Bunlar da taraflar arasında orta yol bulunarak çözüldü.

HERKES BİR ŞEYLERDEN VAZGEÇTİ
Sonuç olarak şunu söylemek gerekir; Lozan 1.Dünya Savaşını bitiren diğer antlaşmalar gibi tek taraflı dikte edilen bir anlaşma değildir. Dolayısıyla da kimsenin her istediği kabul edilmedi. Bütün taraflar taleplerinin bir kısmından vazgeçerek, gerekirse taviz vererek makul bir zeminde mutabakata varılmıştır. Geride kalan 102 yıllık süreç içinde Lozan’ın eksikleri giderilmeye çalışılmıştır. Bundan sonra da Türkiye’nin siyasi, askeri, ekonomik gücü ve diplomatik kabiliyeti çerçevesinde noksanlar tamamlanmaya gayret edilecektir. Bunun önünde hiçbir engel yoktur.
GİZLİ MADDELER RİVAYET
Lozan’ın süresi ve/veya gizli maddelerine dair konuşulan efsaneler hakkında neler söylersiniz.?
Böylesine önemli ve büyük bir anlaşmanın arkasından farklı farklı rivayetler çıkmasını doğal karşılıyorum. Şöyle düşünelim, basitleştirerek anlatmak gerekirse, temsilcilerinizi gönderiyorsunuz 8 ay boyunca müzakereler yapıyor ve nihayetinde bir anlaşma ile çıkıp geliyorlar. Elbette merkezle haberleşiyorlar… Ama geniş halk kitlesi için durum budur. Dolayısıyla bu müzakereler hakkında, pazarlıklar üzerine insan muhayyilesi çeşitli şeyler üretir üretmiştir nitekim. Dahası bu şimdi üretilen efsaneler olmayıp daha imzalandığı günlerden itibaren yazılıp çizilmeye başlanmıştır. Bu işin bir yanı. Diğer yanı ise halkın bir takım gelişmeleri hayatın doğal akışına uygun görmediklerinden geri dönüp Lozan sürecine dair bir takım sualler üretmişlerdir. Bunu da iyi anlamak gerektiğini düşünüyorum. Ancak şunu da belirtmem gerekirse Lozan’ın bir süresi yoktur. Gizli maddeleri sadece bizde değil diğer ülkelerde de ortaya çıkmamıştır..
