Görüşler

MEB liselerde yıl sonu işlemlerini nasıl kaotik hale getirdi?

MEB liselerde yıl sonu işlemlerini nasıl kaotik hale getirdi?

Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Ali Aydın, MEB tarafından sorumluluk sınavlarıyla ilgili yapılmasına karar verilen uygulamaların tartışmalara yol açtığını belirtiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı 2019-2020 eğitim yılı 2. dönem itibariyle koronavirüs nedeniyle alınan tedbirler kapsamında örgün eğitime devam edilememiş olmasından ötürü öğrencilerin 2. dönem notlarının oluşmaması sebebiyle 1. dönem notlarını baz alacağını açıkladı. Buna göre 1. dönem sonu itibariyle başarılı olanlar başarılı kabul edildi. Başarısız olan öğrenciler de başarısız oldukları ders sayısına bakılmaksızın bir üst sınıfa geçirildiler. Eğitim-öğretim yılının normal akışı içerisinde bir öğrenci üçten fazla dersten başarısız olduğu takdirde sınıfını geçemez ve sınıf tekrarı yapar. Olağanüstü koşulları dikkati alan bakanlık aldığı kararla öğrencilerin başarısız oldukları ders sayısına bakılmaksızın bir üst sınıfa geçmelerine imkan tanıdı. Bunlar bu süreçte atılan doğru adımlardı. 2019-2020 eğitim yılının sonuna yaklaşırken keşke bu adımlarla iktifa edilseydi. Ne var ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullara gönderilen yazıda yıl sonu işlemleri ve sorumluluk sınavlarıyla ilgili yapılmasına karar verilen uygulamalar, MEB camiası içerisinde tartışmalara neden oldu. 7528000 Sayı ve 05.06.2020 tarihli yazının konu kısmında şu yazıyordu: “Yıl Sonu İşlemleri ile Tereddüte Düşülen Hususlar”

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nden çıkan bu yazı ve bu yazının doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı resmi web sitesinde yer alan ‘liselerde yapılacak olan sorumluluk sınavları’ile ilgili ilgili duyuru tereddüde düşülen hususlara açıklık getirmekten çok yeni tereddütlere yol açtı. Bunun nasıl mümkün olduğunu anlamak için ortaöğretim kurumlarımızda ‘Sorumluluk Sınavları’ olarak adlandırılan sınavlarla ilgili küçük bir bilgi verelim: Eğitim öğretim sistemimiz içerisinde bir öğrenci başarısız olduğu derslerden sorumlu olarak bir üst sınıfa geçebilir. Bu durumda o öğrenciye MEB, bir sonraki eğitim-öğretim yılı içerisinde başarısız olduğu ders ile ilgili tam üç tane sınav hakkı tanır. Bu sınavlara ‘Sorumluluk Sınavları’ denir. Mesela bir lise öğrencisi 2018-2019 eğitim yılında 3 dersten sorumlu olarak bir üst sınıfa geçmiş. Bakanlık, 2019-2020 eğitim yılı içerisinde ilk olarak Eylül’de, öğrenci başarısız olduğu takdirde Şubat’ta yine başarısız olduğu takdirde Haziran’da olmak üzere öğrenciye bir yıl içerisinde başarısız olduğu ders ile ilgili üç tane sınav hakkı tanır. Fakat şurası önemli; bir öğrencinin hangi derslerden sorumlu olduğu bilgisi e-okul sistemi ve ilgili sınav evraklarına ancak öğrencinin sistem üzerinde sınıf atlatma işlemi tesis edildiği takdirde yansır. Dolayısıyla bugünlerde bir okul idarecisi sisteme girip hangi öğrencilerin sorumluluk sınavına gireceğine bakmak istediğinde e-okulda karşısına çıkan listede, mevcut öğrencilerin önceki yıllara ait sorumlu olduğu dersler yer alır.

* * *

Bahse konu ettiğimiz 7528000 Sayı ve 05.06.2020 tarihli yazı ile MEB diyor ki; 2019-2020 eğitim yılı içerisinde görülen derslerden başarısız olan öğrencileri de haziranda sınava alacağız. Normalde bu öğrencilerin yeni eğitim yılının ilk ayında; yani Eylül ayında sınava girmeleri gerekiyor. Bakanlık ise ilgili yazıda öğrencilerin 1.dönem itibariyle başarısız oldukları derslerden 22 Haziran - 30 Haziran arası sorumluluk sınavlarına girebileceğini ilan etmiş oluyor. Fakat bir sorun var: 2019-2020 eğitim yılında öğrenim gören öğrencilerin sorumlu olarak geçtiği derslerin sisteme yansıyabilmesi için evvela bu öğrencilerin e-okul üzerinde sınıf atlatma işlemlerinin Bakanlık tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.

Peki bu gerçekleştirildi mi?

Hayır, bahse konu olan yazıda da sınıf atlatma işleminin ne zaman gerçekleşeceğine dair bir bilgiye yer verilmiyor.

MEB, sınavı 22 Haziran’da yapacağım ilan ediyor. Sınav programının hazırlanıp 1 hafta önce duyurulması gerekir. Bu durumda sorumluluk sınavı programlarının ve öğretmen görevlendirmelerinin 15 Haziran itibariyle tamamlanması icap eder. Sistem üzerinde şu ana kadar öğrencilerin bir üst sınıfa geçirilmesi ile ilgili hiçbir işlem tesis edilmemiş. Edilmesi de mümkün değil. Zira eğitim-öğretim yılının son günü 19 Haziran. Dolayısıyla sınıf atlatma işlemlerinin 19 Haziran’dan önce tesis edilmesi mümkün değil.

Peki bu durumda, öğrencilerin hangi derslerden başarısız olduğu ve ilgili sınav evrakları ile sistemde hazır bulunmayacaksa nasıl hazırlanacak?

Burası önemli çünkü çözümü; bilişim, dijitalleşme, teknoloji denilen şu günlerde son derece dramatik. Okul yöneticileri tek tek öğrenci karnelerine yansıyan başarısız dersleri manuel olarak belirleyecek, elleriyle listeleyecek ve sadece bu işlem için günlerce uğraşacaklar. Her sınavda öğrenciye dağıtılan sarf tutanakları ve not çizelgelerini de tek tek elleriyle hazırlamak zorundalar. Ülke çapında düşündüğünüzde yüzbinlerce kağıttan bahsediyoruz.

Şu an binlerce okulda bu şekilde, sınava girecek öğrenciler için belge hazırlanmaya çalışıyor.

Peki diyelim ki sınavlar yapıldı. Öğrenciler geldiler sınava girdiler. Notlarını aldılar. Bu notları e-okulda görecekler mi? Hayır, çünkü henüz sınıf atlatma işlemi bile tesis edilmediği için an itibariyle bu öğrencilerin üzerinde görülen sorumlu dersleri bile yok. Sistemde gözükmüyor.

Sınav yapılacak ve beklenecek. Ne zamana kadar? Sınıf atlatma işleminin Bakanlıkça tesis edileceği Temmuz yahut Ağustos ayına kadar. Peki, madem beklenecekti öğrencilerin bilgilerinin sisteme yansıması ve olması gerektiği gibi Eylül’de sınava girmelerinin ne mahsuru vardı?

Bir karar, öngörü ve planlama olmaksızın hayata geçirildiğinde manzara bu oluyor maalesef.

* * *

Gelelim konunun diğer bir boyutuna.

18 yaşının altında olanlar için sokağa çıkmak ebeveyn eşliğinde mümkün.

Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir aciliyeti olmamasına rağmen Eylül’de sınava girecek olan 18 yaş altı lise öğrencilerini 22 Haziran-30 Haziran arası sorumluluk sınavlarına alacağını söylüyor. Herkesin anlaması için bunun ne demek olduğunu söyleyeyim: Bazı okullarda bu sınavlara girecek öğrenci sayısı 10 kat artacak. Peki, Milli Eğitim Bakanlığı bunu niye yapıyor? Misal; 10.Sınıf öğrencisi olması gerektiği gibi Eylül’de sınavına girerse ne kaybedecek? Ne tür bir zara uğrayacak ki korona tedbirlerini de bir kenara bu çocukları evlerinden çıkarıp Haziran’da sınava alacağız?

Bu bir LGS yahut YKS gibi yılda bir kez gerçekleştiren ve kademeler arası geçişi tanzim eden bir sınav değil. Bir yıl içerisinde tam üç kez yapılan ve sadece bir dersten öğrencinin sorumlu olma durumunu değiştiren bir sınav. Uygulama pedagojik açıdan da sorunlu. Öte yandan pandemi süreci içerisinde olduğumuz düşünüldüğünde son derece riskli bir uygulama olacağı da aşikâr.

Risk deyince ilgili yazıya devam etmekte fayda var.

Bakanlık yazısında diyor ki 2.dönem itibariyle ölçme değerlendirmeye girmemiş olan ama 1.dönem itibariyle takdir, teşekkür, onur belgesi almış olan öğrencilere yine takdir, teşekkür ve onur belgesi verilecek.

Ancak şöyle bir sorun var burada da: Başarısı belgesi yıllık değil, dönemliktir.

Dolayısıyla 1.dönem itibariyle belge almaya hak kazananlar, belgelerini almışlardır. 2. dönem ise salgın nedeniyle öğrenciler hiçbir ölçme değerlendirmeye girmediler. Bu durumda Bakanlık, belgelerin basılması talimatını neye göre veriyor? 2.dönem hiçbir ölçme değerlendirmeye tabi tutulmamış öğrencilere hangi kriteri dikkate alarak takdir, teşekkür ve onur belgesi verilmesini istiyor?

Gelelim işin risk ile ilgili kısmına...

Bakanlık mezkûr yazısında okul müdürlüklerinden dikkatli olmasını istiyor. Malum salgın! Eğer belge almaya gelen öğrenciler olursa onlara belgelerini sosyal mesafe kurallarına riayet edilerek ve gerekli tedbirler alınarak verilmesini istiyor.

Şimdi insanın aklına şu geliyor:

Madem salgını bu kadar dikkate alıyorsunuz, Eylül’deki sınava girmesi gereken öğrencileri niye Haziran sınavına dâhil ediyorsunuz? Bilhassa akademik başarısı düşük olan okullarda bunun ne tür bir kaosa neden olacağını; sınava giren öğrenci sayılarını yok yere kat be kat artıracağı düşünülmedi mi?

* * *

Tüm bunlar birtakım teknik, lokal konular ve uygulamalar olarak görülüp bir kenara bırakılamaz. Zira mesele kamu politikalarımızın niteliği ile ilgilidir. Milli Eğitim Bakanlığı gibi devasa personel sayısına sahip ve aile bireyleri de dikkate alındığında neredeyse ülke nüfusunun tamamına hizmet veren bir bakanlığın iş ve işlemleri asgari düzeyde bir öngörü ve planlama içerisinde olmalı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir