Prof. Dr. Niyazi Beki yazdı: Hz. Muhammed’in elçiliğine Allah’ın onayı

Prof. Dr. Niyazi Beki yazdı: Hz. Muhammed’in elçiliğine Allah’ın onayı

Allah, Hz. Muhammed (s.a.v)’in elçisi olduğunu, kendisinin buna şahitlik edip tasdik ettiğini çok kesin ifadelerle Kur’an’daki ayetlerle ilan etmiştir.

Çünkü yazımızda Hz. Muhammed (s.a.v)’in nübüvvetini tasdik eden imzalar konusunda Kur’an-ı Kerim’in verdiği onayı, Kur’an’daki ayetlerle okunan meydan okumayı örneklerle açıklamıştık. ‘Kur’an’ın bir benzeri yapılamaz’, ‘Sadece on surenin bir benzerini de getiremezler’, ‘bir tek surenin bile benzeri yapılamaz’, ‘Kur’an, ümmî bir insanın malı olamaz’ o meydan okumalardan birkaçıydı. Bugün ise Allah’ın verdiği onayı birkaç madde halinde açıklayacağız:

a. Aşağıda mealleri verilen şu ayetlerde Allah, Hz. Muhammed (s.a.v)’in elçisi olduğunu, kendisinin buna şahitlik edip tasdik ettiğini çok kesin ifadelerle ilan etmiştir: 

“Biz seni insanlar için elçi olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter” (Nisa, 4/79).

“Fakat Allah, sana indirdiklerine şahitlik etmektedir. Onları kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de buna şahitlik etmektedir. Zaten şahit olarak Allah yeter” (Nisa, 4/166).

“Dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere elçisini hidayet ve hak dinle gönderen O’dur. Şahit olarak da Allah yeter; Muhammed Allah’ın resulüdür” (Fetih, 48/28-29).

b. Bilindiği üzere, harikulâde işlerin gerçekleşmesi ilâhî bir imzaya işarettir. Mesela; bir spermde 200-300 milyondan fazla insan olmaya aday olanların varlığı, tüm insanların bütün detaylarıyla bu sudan yaratılması, keza ufacık bir incir çekirdeğinden koca bir incir ağacının meydana getirilmesi, bütün canlıların aynı sudan yapılması, yine tırnak kadar bir kuvve-i hafızada yüz binlerce malumatın; şehirlerin, evlerin, yer-gök cisimlerinin, maddî- manevî olayların, tasavvur ve tahayyüllerin yer etmesi, ilâhî/ rabbanî bir imzadan haber vermektedir. Bunlara benzer daha pek çok misal vermek mümkündür. İşte bunun gibi, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in mucizeleri bir yana, çok kısa zamanda çok harika işleri başarması da İlâhî bir imzanın sinyallerini vermektedir.

c. Açık bir gerçektir ki, Allah yarattığı bu harika sanatlı ve hikmetli masnuatıyla/sanat eserleriyle kendi hünerlerini ve sanatkârlığının kemâlâtını teşhir etmek ve bu süslü, ziynetli nihayetsiz mahlûkatıyla kendini tanıttırmak ve sevdirmek istemektedir. Yeryüzünü bin bir çeşit nimetlerin dizildiği bir sofra halinde sergilemekle, lezzetli ve kıymetli hesapsız nimetleriyle kendine teşekkür ve hamd ettirmek istediğini göstermektedir. Ve yine bu çok şefkatli, pek hikmetli umumî bir terbiye/kapsamlı bir idare ve iaşe ile her canlıya uygun bir rızk verme, hatta ağızların en ince zevklerini ve iştahların her nevini tatmin edecek bir surette hazırladığı Rabbânî ziyafetlerle kendi rubûbiyetine/yaratıcılığına ve idareciliğine karşı minnettar ve müteşekkir olan kullarına kendisini sevdirmek istediği açıktır. Keza, hiç şüphe yok ki mevsimlerin tebdili gece-gündüzün değişmesi ve birbiri ardınca gelip düzenli bir seyir takip etmesi gibi çok azametli tasarrufata ve pek haşmetli icraata imza atan Rabbimizin, harika ve hikmet dolu faaliyet ve yaratıcılığıyla kendi ilahlığını ilan eden ve buna mukabil, bu harika icraatlarına bakarak kendisine iman edip teslim olan, boyun eğip itaat eden şuurlu kullarının olmasını istemiş olması işin tabiatının gereğidir.

Ve keza, insanlığın varlık sahnesine çıktığı günden beri, her zaman iyilik ve iyilerin himaye edilmesi, fenalık ve fenaların izale edilmesi, semavî tokatlarla zalimlerin ve yalancıların imha edilmesi, perde arakasında, hakkaniyet ve adaletini göstermek isteyen bir yaratıcının varlığına işaret etmektedir.

Özetle, bu işleri icra eden yaratıcının, bu harikalar harikası icraatı ortaya koymakla kendi cemal ve kemalinin tecellilerini göstermek istediğinde şüphe yoktur. Elbette, onun bu mezkûr maksatlarına tam hizmet eden, kâinatın yaratılışındaki hikmetleri keşfeden ve daima o yüce yaratıcı namına hareket eden ve ondan istimdat eden ve muvaffakıyet isteyen ve onun tarafından yardım gören ve tevfikat-ı sübhaniyesine mazhar olan kimse, o gaybî zâtın yanında en sevgili mahlûku ve en doğru/en samimi kuludur. Ve hiç şüphe yok ki, arı ailesini Yasubsuz (kraliçesiz), karınca milletini emirsiz bırakmayan Allah’ın, yeryüzünün mimarı ve halifesi olarak yaratılan insanlık camiasını başsız, rehbersiz bırakması, onlara bir peygamber göndermemesi muhal içinde muhaldir. Ve şu da bir gerçektir ki, Hz. Muhammed (s.a.v.)’den daha fazla bu vasıfları kendisinde barındıran bir insan, varlık sinesine ve tarih sahnesine çıkmamıştır. İşte bütün bu gerçekler Hz. Muhammed (s.a.v)’in elçiliğini tasdik eden birer ilahi imzadır.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN