ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL
Türk Edebiyat tarihinde en önemli araştırmacı ve akademisyenlerden biri olarak kabul edilen hocaların hocası Prof. Dr. Orhan Okay, hayata veda etti. Tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Okay için bugün Fatih Camii’nde öğle vakti cenaze namazı kılınacak. Okay’ın cenazesi, daha sonra Topkapı Çamlık Mezarlığı’na defnedilecek.
1931 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Orhan Okay, Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nu, ardından İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde asistan olan Okay, aynı üniversiteden ‘Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti’ adlı teziyle doktora derecesi aldı. Bir süre Paris’te, ‘Fransız basınında Osmanlı’nın Batılılaşması’ konusu üzerine çalıştı. Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) İslam Ansiklopedisi’nde redaktör olarak da görev yaptı. İstanbul, Hareket Türk Dili, Türk Edebiyatı, Dergah, Milli Kültür, Türk Kültürü, Türk Yurdu ve daha birçok gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı. 1963 yılında doktor unvanını alan Orhan Okay, 1975 yılında doçent, 1988’de profesör oldu ve Türk edebiyatının bilge hocalarından biri olarak tanındı.
Orhan Okay’ın Türk Edebiyatı üzerine kaleme aldığı yüzlerce makalesi, TDV İslam Ansiklopedisi için yazdığı 50’den fazla maddesi ve 20’nin üzerinde kitabı bulunuyor. Onlar arasında ‘Sanat ve Hayat’, ‘Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Naturalisti’, ‘Abdülhak Hamid’in Romantizmi’, ‘Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Mithad Efendi’, ‘Hüsn ü Aşk, Şeyh Galip’, ‘Ahmet Haşim’in Şiirlerinin Sembolizm Açısından Yorumu’, ‘Safahat, Mehmet Akif Ersoy’, ‘Edebiyat ve Sanat Yazıları’, ‘Mehmet Akif: Bir Karakter Heykelinin Anatomisi’, ‘Ahmet Hamdi Tanpınar’, ‘Bir Başka İstanbul’ eserleri yer alıyor.
Okay, Türk edebiyatı ve kültürüne yaptığı özgün hizmetlerden dolayı pek çok ödüle layık görülmüştür: Türkiye Millî Kültür Vakfı İnceleme Ödülü (1976); Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Kültür Adamı Ödülü (1977); Türkiye Yazarlar Birliği Eleştiri Ödülü (1991); Kombassan Vakfı Mevlana Büyük Ödülü (1998) ve Elginkan Vakfı Türk Kültürü Araştırma Ödülü (2012, Prof. Dr. Fuat Sezgin ve Prof. Dr. Cem Dilçin ile birlikte).
İYİLİKSEVER, DERVİŞ MEŞREPTİ
Prof. Dr. Abdullah Uçman: “Aniden, beklenmedik bir kayıp oldu. Geçen haftaya kadar beraberdik. Çok şaşkın ve üzgünüz. Son derece mütevazıydı. Başvurduğumuz, sorduğumuz, karşılaştığımız bütün müşkülleri halletmeye çalışan, son derece yardımsever, iyiliksever, derviş meşrep, son İstanbul beyefendilerinden biriydi.”
DERSLERİNİN LEZZETİ DAMAĞIMDA
Hüseyin Çelik: “Hocayı 1979 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tanıdım. Aramızda Erzurum’un İstanbullu hocasıydı. Tam bir İstanbul beyefendisiydi. Hocanın üslubu, meselelere yaklaşımı nedeniyle derslerini iple çekerdik. Eserleri derin bir irfanın ürünüydü. Ben üniversitede İstanbul’a yatay geçiş yaptım ama hocanın derslerinin lezzeti damağımda kaldı. Milli Eğitim Bakanı olunca Van’da yapılan bir liseye kendisinin adını verdik. Kendisini ziyaretimde bunu ifade etmiştim, çok bahtiyar olmuştu.”
FARKLI BİR İKLİMİN İNSANI
Mustafa İsen: “Orhan Bey, binlerce kişinin olduğu gibi benim de hocamdı. Mükemmel bir bilim insanıydı. Taşrada, bize bir İstanbul beyefendisi olarak rol model oldu. Her bakımdan hayatımıza yön verdi. Şehirli ve entelektüel Müslüman nasıl olur, onun simgesiydi. Kendisi farklı bir iklimin insanıydı. Türk kültürüne çok çok önemli eserler kazandırdı.”
ESERLERİNİN AKADEMİK ÖNEMİ TARTIŞILMAZ
Prof. Dr. Hayati Develi: “İstanbul efendisi, güleryüzlü, öğrenciyi düşünmeye yönelten bir hocaydı. Dersleri modernden klasiğe götürürdü, yani Orhan Veli’den Akif Paşa’ya. Eserlerinin akademik önemi tartışılmaz. Lütufkar, mütevazı olması her talebenin aklında kalır. Allah rahmet eylesin.”
TARİHE GEÇEN BİR EDEBİYAT ADAMI
Beşir Ayvazoğlu: “Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden. Kudretli bir edebiyat tarihçisi, İstanbul beyefendisiydi. İdealist. Atatürk Üniversitesi kurulduktan sonra Mehmet Kaplan’ın davetiyle asistan olarak gidiyor. Hayatının çok önemli bir kısmı Anadolu’nun bu kavruk şehrinde geçiyor. Yüzlerce öğrenci yetiştiriyor. Okuma ve yazmayı son anına kadar asla bırakmıyor. Yalnızca edebiyat tarihçisi değil. Edebi zevkleri olan, felsefe ve estetikle uğraşan; Batı ile Türk müziğine hakim geniş ufuklı bir hoca. Denemeleri, İstanbul hakkında yazdıkları edebi hürriyet taşıyor. Edebiyat tarihine geçen bir edebiyat adamı. Aynı zamanda da biyografi yazarı. Yazdığı en güzel biyografilerden biri de Beşir Fuat’la ilgili olandır. Necip Fazıl ve Tanpınar üzerine yazdıkları, her iki yazarın anlaşılması ve öğrenilmesi açsından okuması gerekenlerin ilk sırasında. Türk Edebiyatı için çok büyük bir kayıp.”
HERKESİ CESARETLENDİRDİ
Ebubekir Eroğlu: “Orhan Okay, İstanbul Ünversitesi’nde Yahya Kemal ile Tanpınar’dan başlayan çizgiyi devam ettiren yüksek kalibreli bir hocadır. Bizim kuşak için akademik alanda çalışanların serbest okuyucuya hitap eden çalışmaları her zaman kıymet ifade ediyor; yazı dünyası için önemli... Orhan Hoca hem serbest hem de akademik kitleye hitap eden çok büyük bir temsilcidir; tıpkı Mehmet Kaplan’da (1915-1986) olduğu gibi... Bilimsel çalışmaları yalnızca araştırmalara dayalı değil. Poetik yazılarında görüldüğü üzere sanat eserlerini de içerir; Necip Fazıl gibi şairler ve Nurettin Topçu gibi yazarlarla birebir ilişkilerin sonucu olan çalışmaları da vardır. Bundan seneler önce Yönelişler dergisini çıkardığımızda bize yazı gönderip, başka akademisyenleri de yazı göndermeye teşvik etti, herkesi cesaretlendirdi. Bu, bizim için unutulmazdır. Aslında çok şey söylemek istiyorum. Hocaya Allah’tan rahmet diliyorum. Yeri doldurulması zor.”
40 YIL ERZURUM'DAYDI
Âlim Kahraman: “1987 yılından beri birebir tanırdım kendisini. Ondan önce eserleriyle bilirdik. Yeni Türk Edebiyatı alanında son büyük hocalardan. Kendini yetiştirmiş ve etrafındakilere faydaları dokunmuş, öğrenciler yetiştirmiş, eserler yazmış bir hocamızdı. İstanbul doğumlu ve 40 seneye yakın Erzurum’da kaldı. İdealistti. Anadolu’daki insanların yetiştirilmesini, edebiyatımızı öğrenmelerini, bilginin aktarılmasını isterdi. İstanbul beyefendisiydi. Ayrıca ilim bakımından olduğu gibi manevi açıdan da zengin bir dünyası vardı. Tasavvuf kültürüne, dünyasına vakıftı. Dervişhane mizaçlıydı. Edebiyat fakültesinde Fuat Köprülü ve Mehmet Kaplan’la devam eden edebiyat tarihçiliğinin renkli ve farklı bir temsilcisiydi. Beşir Fuat ve Ahmed Mithad Efendi üzerine kapsamlı tezler yazdı. 93’ten geçen haftaya kadar İslam Araştırmaları Merkezi’nde beraber çalıştık. Kendisi her bakımdan bilgisine başvurduğumuz büyük hocaydı.”
HOCALARIN AZİZ KUŞAĞINDAN
Sadık Yalsızuçanlar: “Orhan Okay’ı Beşir Fuat eseriyle tanıdım. 80’li yıllar yazar kuşağının ve Türkoloji öğrencilerinin büyük üstadı. Büyük hocalardan ders almış. Son derece disiplinli. Titiz. Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Kaya Bilgegil, Ömer Faruk Akün gibi edebiyat hocalarının aziz kuşağından. Yeni yazarları da merakla izlerdi. Bu konuda son derece duyarlıydı. Özellikle genç yazarların öykülerini, romanlarını ve şiirlerini merakla okurdu; heyecanlandığı metinlerin, kitapların yazarlarına ulaşırdı. Ayrıca son derece vefalı, çelebi, zarif bir insandı. Mekanı cennet olsun.”
