Swarthmore College’dan psikoloji ve nörobilim doçenti Catherine Norris’e göre bu eğilim, hayatta kalmayı merkeze alan evrimsel bir miras. İnsan beyni, zarar verme ihtimali taşıyan durumlara, fayda sağlayabilecek olanlardan daha hızlı ve yoğun tepki veriyor. California Üniversitesi Davis’ten psikoloji profesörü Alison Ledgerwood da tehdit anlarında dikkatin tehlikeye yönelmesinin yaşamsal bir avantaj sağladığını belirtiyor.
GÜNÜMÜZ TEHDİTLERİ DEĞİŞTİ, TEPKİ AYNI KALDI
Uzmanlara göre geçmişte fiziksel tehlikeler ön plandayken, günümüzde işsizlik, sağlık sorunları ya da ekonomik belirsizlikler benzer bir zihinsel alarm yaratıyor. Beyin, tehdit algısını ayırt etmekte zorlanıyor ve modern stres faktörlerini de hayati risk gibi değerlendirebiliyor.
BEYİN OLUMSUZU DAHA UZUN SÜRE HATIRLIYOR
Fonksiyonel MR gibi beyin görüntüleme yöntemleri, olumsuz görüntülerin beyinde daha güçlü bir aktivasyon oluşturduğunu ortaya koyuyor. Norris, olumlu uyaranlara zamanla alışıldığını, ancak olumsuz deneyimlerin tekrarlandıkça zihinde daha da güçlendiğini söylüyor. Araştırmalar, bu etkinin aylar hatta bir yıla kadar sürebildiğini gösteriyor.
HERKES AYNI TEPKİYİ VERMİYOR
T24'te yer alan habere göre, çalışmalar, olumsuzluk yanlılığının kişiden kişiye değiştiğine işaret ediyor. Ortalama olarak kadınların olumsuz uyaranlara daha duyarlı, erkeklerin ise daha düşük düzeyde tepki verebildiği görülüyor. Uzmanlar, bu farkın tarihsel roller ve risk alma davranışlarıyla ilişkili olabileceğini belirtiyor.
OLUMSUZ DUYGULAR TAMAMEN ZARARLI MI?
Uzmanlar, olumsuz duyguların her zaman olumsuz sonuçlar doğurmadığını vurguluyor. Bu duygular, sorunları fark etmeyi ve çözüm üretmeyi kolaylaştırabiliyor. Ancak olumsuzluk yanlılığı aşırıya kaçtığında, kaygı ve stres bozuklukları riskinin arttığına dikkat çekiliyor.
OLUMSUZLUK YANLILIĞIYLA NASIL BAŞ EDİLİR?
Araştırmalara göre, olumsuz düşünceleri bastırmak çoğu zaman işe yaramıyor. Bunun yerine, bu duyguları üretken eylemlere yönlendirmek ve olumlu deneyimleri bilinçli olarak artırmak öneriliyor. Dikkati kasıtlı biçimde olumlu unsurlara çevirmek, şükür pratiği gibi alışkanlıklar geliştirmek ve sosyal bağları güçlendirmek, zihnin daha dengeli düşünme kalıpları oluşturmasına yardımcı olabiliyor.
Uzmanlar, olumsuz duyguların farkında olarak ama onlara takılı kalmadan hareket etmenin, zihinsel dengeyi korumanın en etkili yollarından biri olduğunu vurguluyor.
