Harvard Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi Başkanı Türk bilim insanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Harvard'da bir Türk araştırma merkezinin nasıl kurulduğunu anlattı. Alınan vasiyet doğrultusunda Sabri Ülker Merkezi'nin kurulduğunu söyleyen Hotamışlıgil, "Murat Ülker'in bilime olan düşkünlük sayesinde bu alana yatırım yapılmak istendi" cevabını verdi. Türk araştırma merkezinin Harvard'ın içerisinde olmasının yanı sıra 'bilimin ulusu ve uluslararası diye bir ayrımı yok' mesajı verildi.
Harvard Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi Başkanı bilim insanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Candaş Tolga Işık'ın sunduğu Az Önce Konuştum programında tv100'de sorulara yanıt verdi. Harvard'ın içerisinde bulunan bir türk araştırma merkezinin doğuşundan bahseden Hotamışlıgil, merkezde çalışan araştırma görevlilerinin çeşitliliğinden söz etti. 'Bizim asıl zenginliğimiz, çeşitliliğimiz' vurgusu yapan Prof. Hotamışlıgil, "Filistinli araştırma görevlimiz var, İranlı, Alman... tüm dünyaya açık bir merkez kurduk. Muazzam bir çeşitliliğimiz var. İnsanların kültürleri bizim de zenginliğimiz." ifadelerini kaydetti.
'MURAT ÜLKER'İN BİLİME OLAN DÜŞÜKÜNLÜĞÜ SAYESİNDE...'
Merkezin nasıl kurulduğunu anlatan Prof. Hotamışlıgil, vasiyet alınması durumunda bilime yatırım yapıldığından söz etti. TV100'de Tolga Işık'ın sorularını yanıtlayan Prof. Hotamışlıgil sözlerini şöyle sürdürdü: "Rahmetli Sabri Ülker vasiyetinde ailenin çabalarının bir kısmının bilime harcanmasını ve beslenmeyle ilgili bir alanda faaliyet gösterilmesini istiyor. Vasiyeti olarak bırakıyor. Ardından da Sabri Ülker Vakfı kuruluyor. Bu yapı ise Harvard'ın içerisinde 2014 yılında başlıyor. Murat Ülker beyin bilime olan düşkünlüğü sayesinde böyle bir karar alındı."
'TÜRKİYE'DE YAPMAYI ARZU EDERİZ'
Türkiye'de neden bu işlerle ilgilenmiyorsunuz? sorusuna yanıt veren Prof. Hotamışlıgil, "Bilimin ulusu ve uluslararası diye bir ayrımı yok. Dolayısıyla şu an bulunduğum ortam sebebiyle, projelerin gelmiş olması sebebiyle bu Harvard Üniversitesi'nde başladı. Türkiye'de yapmayı da arzu ederiz. Bizim ana misyonlarımızdan biri network oluşturmak. Sabri Ülker Merkezi ile de yapmaya çalıştığımız bu." dedi.
'BU YATIRIM UZUN SÜRÜYOR'
'Metebolizma ve Yaşam Sempozyumu'na değinen Prof. Hotamışlıgil, "Dünyanın bilim güçleriyle geleceği parlak olan bir ağ oluşturmak istiyoruz. Bu yatırım uzun sürüyor. Metabolizma ve yaşam sempozyumunda da bu amaçları güdeceğiz. Biz her toplantımızda kariyerlerine yeni başlamış dört kişiyi daha sonrada nobel ödülü almış bir kişiyi konuşturuyoruz. Bu artık bir gelenek oldu. Sempozyumlarımızı Harvard ve Türkiye'de yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
'SADECE LABORATUVAR KÖŞESİNDE OLMAZ'
Bilim insanlarından bahseden Prof. Hotamışlıgil, bilimin sadece labaratuvardan olmadığına dikkat çekti. Hotamışlıgil sözlerini bilim insanlarından bahsederek şöyle sürdürdü: "Tuğçe Aktaş, Elvan Böke, Baran Ersoy ve Sinem Saka ile başlayacak konuşma. Bunlar yükselen bilim insanları onlar ile başlayarak, ondan sonra da 2013 senesinde nobel ödülü almış bilim insanımız konuşacak. Bu yıldızlardan bahsettiğimiz dört bilim insanı da oraya uzanacak. İçeride ya da dışarıda bir güç birliği oluşturmak istiyoruz. Onlarında bu toplantılar vasıtasıyla diğer insanlarla güç birliği oluşturmasını istiyoruz. Bilim diğer hayattaki başarı hikayelerinden farklı değil. Sadece laboratuvar köşesinde kafa patlatarak bilim ilerlemez. Bu genç insanların mümkün olan en ileri seviyeye ulaşmasını istiyoruz."
'BU KÜLTÜRÜ MUTLAKA DEĞİŞTİRMELİYİZ'
Hekimlere uygulanan şiddetten söz eden Prof. Hotamışlıgil, "Bu çok acı veren bir görüntü, kabul edilebilir değil. Fakat şunu söylemek istiyorum, bir maden ocağında kanarya ne işe yarıyorsa bir toplumda da hekim aynı işe yarıyor bence. Doktorların öldürülmesinden esef duyulmuyorsa, güvenlik içerisinde çalışamıyorsa toplumdaki kanaryanın öldüğünü gösteriyor. Bunun mutlaka önüne geçilmesi gerekiyor. Bir insan size şifa dağıtmak için yemin ediyor ve bu insan öldürülüyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Kabul edilebilir bir durum değil. Bu kültürü mutlaka değiştirmemiz, engel olmamız gerekiyor."
'VAHŞETLE ÇÖZMEYE ÇALIŞAN...'
Amerika'da uygulanan sert tedbirleri de anlatan Hotamışlıgil sözlerini şöyle sürdürdü: "Amerika'da doktorlar konusunda böyle bir olay çok nadir yaşanır. Eyalet sisteminde alınmış çok önemli kurallar var. Sesinizi bile yükseltseniz sizi hemen oradan uzaklaştıracak sistemleri var. Ancak Amerika'da çok abuk subuk şeylerin yaşandığı bölgelerde var evet. Bilimle ve doğruyla evrensel olarak problem var. Düşüncelerini ve hayat sorunlarını vahşetle çözmeye çalışan çok fazla insan var."
'BU BOYUTTA YAPILMIŞ İLK ÇALIŞMA'
Karaciğerle ilgili keşiflerinden de bahseden Prof. Hotamışlıgil hücrenin dinamik yapısından söz etti. Bir toplu iğnenin ucu kadar olan dokuyu araştırdıklarını belirten Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil örnekteki görseli şu sözlerle açıkladı: "Karaciğerden çok küçük bir doku parçası aldık. 100 mikron çarpı 100 bin hacmi. 1 milyon mükron küp yani bir toplu iğnenin ucu kadar bir şey. Fakat biz buradan birbirini takip eden binlerce kesit aldık. Görüntüsünü aldık. Yani hücrenin moleküler düzeydeki alt yapısının ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz karaciğerde. Sol taraftan almış olduğumuz görüntü normal bir karaciğerden aldık. Mor olarak görülenler mitokondiriler. Onun yan tarafında da şişman bir karaciğerin yapısını görüyorsunuz. Gördüğünüz gibi başka bir yapıya hücreye dönüşmüş. Bu çok önemli, bu boyutta yapılmış ilk çalışma. Fakat bundan daha önemlisi bu mimari statik bir mimari değil. Dinamik bir yapısı var, açken o mimari başka bir şekilde görülüyor. Yağ üretecekse onu üretecek tesisleri yerine getiriyor. Kendi iç mimarisini yeniden meydana getiriyor."
