Görüşler

Siyaset yapmadan 'seçim ittifakı' yapmak

Siyaset yapmadan 'seçim ittifakı' yapmak

25 ve 26’ncı dönem milletvekili Adnan Boynukara “Son yıllarda somutlaşan ve temel ideolojik meselelerde yol haline gelen ‘suskunluğa’ dayalı siyaset tarzı, tek bir partinin meselesi değil” değerlendirmesinde bulunuyor.

4 Temmuz 2020 tarihinde yayınlanan, “Aritmetiğin Siyaset Üzerindeki Vesayeti” başlıklı yazımızda, siyaseti bekleyen riskleri ve olası darboğazları gündeme getirmiştik. Son aylarda yapılan saha araştırmaları da, bahsettiğimiz darboğazların gerçekleşmekte olduğunu teyit ediyor. Mevcut durumu Hatem Ete, “Siyaset Dondu mu?” sorusu üzerinden irdeledi ve var olan tablonun ortaya çıkardığı sonuçları dikkate alarak, siyasetin donduğunun altını çizdi. HDP’ye yönelik kapatma davası ve Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşmesi siyasetin canlandığı izlenimi oluşturabilir. Ancak bunlar; siyaset yerine, aritmetik hesaplara yönelik faaliyetlerdir ve donmaya ilişkin değerlendirmeleri doğrulamaktadır.

SİYASET NEDEN DONUYOR?

Toplumsal sorunların konuşulmaması, çözüm önerilerinin tartışılmaması ve ortak çözüm iradesinin geliştirilememesi gibi gerekçelerle ‘donma’ konusu, ülkenin geleceğini etkileyecek gibi görünüyor. Temel risk, siyasal tartışma kültürünün zaten zayıf olduğu ülkemizde, var olan ittifak tarzının tartışmaların önünü tıkaması ve siyasetin donma kapasitesini artırmasıdır.  Maalesef bu olasılık giderek artıyor. Siyasetin sağlıklı bir zeminde ilerlemesini engelleyen ve ‘donma’ olarak tanımlanan durumun ortaya çıkmasında etkili olan faktörlere bakmakta yarar var.

Siyasette donma ve temsil sorununun ortaya çıkmasında etkili olan ilk faktör, ideolojik baskı ve dayatmalardır. Buradaki temel sorun; ittifak denklemi içinde olan bir kesimin ittifakı korumak için siyasal ve ideolojik tartışmalardan özenle kaçınması, diğer kesimin ise kendi ideolojik tercihini ‘ortağına’ veya ‘ortaklarına’ dayatmasıdır. Özünde yeni olmayan ideolojik baskıya dayalı siyaset tarzı, son yıllarda oldukça baskın bir hal aldı. 

Bahsettiğimiz tutumun dışa vurulduğu somut alanlardan birisi, yeni anayasa tartışmalarıdır. Anayasanın yapılıp yapılamayacağı, nasıl olacağı ve nelerin konuşulup konuşulamayacağı gibi tüm başlıklarda dayatmacı bir tutum sergileniyor. 

Anayasa, toplumun üzerinde ittifak ettiği, en azından büyük bir kesiminin ittifak ettiği bir metin ise “şu konu tartışılmaz” demek, bu insanların iradelerine ve ifade hürriyetlerine ipotek koymaktır. Yani, toplumun tümü adına bir azınlığın karar vermesi anlamına gelir ki, bu kabul edilemez. Tartışmanın, konuşmanın değiştirmek olmadığı bilinmesine rağmen bu tür suçlamaların yapılması ve görüş açıklayanların kendilerini izah etmelerine fırsat verilmeden ‘mahkûm’ edilmeleri, uygulanan ideolojik baskıyı, siyasal kimliklere karşı sergilenen saygısızlığı ve ezmeye yönelik tutumları anlamak açısından önemlidir. Son tahlilde, tektipleştirici bir yaklaşımdır.

MÜREBBİYECİ TUTUM

Ortaya çıkan durum, siyasi bir yapının kendi pozisyonu üzerinde ideolojik tartışma yapması, ama diğer siyasi yapıların ideolojik ve siyasal görüşlerini açıklamalarının engellenmesidir. Bu bağlam itibariyle; ülkenin gündeminde olan kimi konuları ‘konuşulamaz’ başlıklar olarak değerlendirmek ve konuşmak isteyenlere karşı baskı uygulamak, otoriter zihniyetin dışa vurulmasıdır. Bu tarz siyaset etme anlayışı siyaseti dondurmakta, siyasi alanı daraltmakta ve halkın siyasetten umudunu kesmesine neden olmaktadır. Şu an var olan iki siyasi blokta yer alan kimi partilerin sergilemekten kaçınmadıkları bu yaklaşım sorunludur. Son tahlilde, partilerin görüşleri konusunda karar verecek olan seçmendir, diğer siyasi partiler değil.

Burada sorunlu olan diğer bir konu ise birilerinin ideolojik pozisyonlarını dayatması, öteki partilerin ise kendi siyasal görüşleri konusunda mücadele vermekten çekinmesi ve maslahatçı bir tutum sergileyerek ‘susmayı’ tercih etmesidir. Yani; ittifak denklemine ‘zarar vermemek’ için ‘susmak’. Hem siyaset yapmak için ortaya çıkmak hem de dayatılan baskılardan sonra ‘susmak’. Bu; siyasi alanı daraltmanın yanı sıra, umudu da tüketmektedir. Umudun tükenmesi ise gücünü milletten almayan kimi çevrelerin kendilerine anlam atfetmelerine ve alan kazanmalarına yol açabilir. Yani; ‘kayıt dışı politik merkezleri’ güç kazanabilir. Darbeler, siyaseti dizayn faaliyetleri, iç çatışmalar, toplumsal kutuplaşma gibi müdahalelerin tümü siyasetsizliğin ve ‘kayıt dışı politik merkezlerin’ ülkeye yaşattıklarıdır.

İTTİFAK İÇİN ‘SUSMAK’

İdeolojik baskı ve mürebbiyeci tutum kadar problemli olan ikinci yaklaşım, ittifak geleceği adına, diğer partilerin ‘susmayı’ tercih etmeleridir. Susan partilerin ve isimlerin geçmiş siyasi tutumları incelendiğinde, bahsettiğimiz durumun yeni bir tarz olduğu görülür. Dün konuşan, tartışan, fikir açıklayan, düşünceleri için mücadele edenlerin bugün susmaları, siyasetin geleceği açısından önemli bir sorun. Bu arada şunu da belirtmekte yarar var; son yıllarda somutlaşan ve temel ideolojik meselelerde yol haline gelen ‘suskunluğa’ dayalı siyaset tarzı, tek bir partinin meselesi değil. Bu durum muhafazakâr gelenekten ve çevreden gelen aktörlerin temel sorunu. 

KARŞITLIK SİYASETİ 

Muhalefet blokunu oluşturan partilerin seçime ilişkin motivasyonları dikkate alındığında, durdukları yer ‘karşıtlık’ siyaseti. Kategorik olarak bir siyasal görüşe, partiye veya aktöre karşı olmak mümkün. Ama bu tutum siyasi hareketin temel motivasyonu haline gelmişse, sorun var demektir. 19 yıllık bir iktidarı eleştirmek ve karşıtlık üzerinden siyasi pozisyon elde etmek kolay ve ‘konforlu’ bir siyaset yapma tarzıdır. Konfora rağmen, karşıtlığa dayalı siyasetin ne tür sonuçlar doğuracağını kestirmek mümkün değildir. Bu siyaset tarzı hem karşıtı tahkim edebilir hem de siyaseti anlamsızlaştırabilir. Ülkeye katkısının olmadığı ise ayrı bir mesele.

Bu noktada üzerinde durulması gereken diğer bir sorun ise siyasi bir pozisyon olan karşıtlığı ‘demokratlık’, ‘demokratik duruş’ olarak sunma çabalarıdır. Bu hem doğru değil hem de demokratik ilkelerle bağdaşmaz. Siyasi bir anlayışa, partiye, lidere karşı olmak siyasal bir pozisyondur. Bu pozisyon ise tek başına, demokrat olmak için yeterli değildir. Çünkü karşıtlık, siyasal ve ideolojik kimlikleri biçimlendirmez. Sadece var olan motivasyonunu açıklar. 

Demokratlık; ‘özgürlüğü’ referans almayı, özgürlük ve haklar konusunda tutum sahibi olmayı gerektirir. Yani; insan haklarına koşulsuz saygı göstermektir. İnsan hakları ise kişinin kim olduğundan, renginden, milletinden, inancından, kıyafetinden, sahip olduğu makamdan, yapıp ettiklerinden bağımsız olarak, herkesin ‘insan’ olmak bakımından sahip olduğu haklardır. 
Unutulmasın ki; birisinin karşıtlığına indirgenmiş ‘demokratlık pozu’, Türkiye’ye anlamlı bir vizyon sunamaz. Demokratlık perspektifi, ilgililerin ülkeye, bölgeye ve dünyaya dair vizyonu ve öyküsü üzerinden ortaya konulmalıdır. 

SİYASETSİZLİĞİN ÇIKARACAĞI SORUNLAR

Yeni partilerin kurulması ve karşıtlık siyasetinin güç kazanması, kimi siyasi partilerin iktidar olma umudunu artırdı. Özünde aritmetik hesaplara dayalı bu umudun, sonuç verip vermeyeceğini zaman gösterecek. Ancak bu siyaset etme tarzının, başka bir ifadeyle aritmetiğe dayalı siyasetsizliğin, araştırmalarda oy oranları düşük çıkan partileri etkileyeceği açıktır. Bu durumu birkaç nokta üzerinde toplamak gerekirse;

1- İttifak yaklaşımının ortaya çıkardığı diğer bir sorun, blok içindeki partilerin karşıtlık motivasyonu etrafında toplanmış olmasıdır. Kimileri bunu olumlu gibi görebilir. Ancak ideolojik ve siyasal zeminleri farklı olan partilerin, salt karşıtlık üzerinden biraraya gelmelerinin, siyasetsizliği dayatacağı açıktır. Çünkü meseleleri ve ideolojik konuları konuşmaktan özenle kaçınıyorlar. Bu ise oy oranları açısından ‘küçük’ olan partiler için bir ‘öğütme’ ve ‘dönüştürme’ sonucunu doğurabilir. Yani; ittifak denklemini korumaya dayalı ‘siyasetsizlik’, sadece ‘büyük’ partilerin işine yarayabilir.

2- Mevcut ittifak denklemlerinin temel sorunlarından birisi de; var olan ideolojik farklılıkları konuşmadan ‘yokmuş’ gibi yapmak ve partiler arası ilişkileri ise birbirini tanıyan ‘arkadaşlar’ üzerinden yürütmektir. Buradan hem sağlıklı bir ilişki gelişmez hem de ülkenin sorunlarını çözmeye yönelik politik önermeler çıkmaz. Son tahlilde, ikircikli ve maskeli bir siyaset tarzı gelişir. İttifakı korumaya endeksli ve ideolojik tartışmaları ötelemeye dayalı siyaset yapma tarzı var oldukça, seçmen bu partilere neden oy versin? Bununla birlikte; yukarıda bahsettiğimiz gibi kimi partilerin anayasaya ilişkin ‘konuşulamaz’ pozisyonları gündeme gelmez. Kimi partilerle açık bir biçimde yürütülen ittifak, kimilerinden ‘esirgenir’ ve onlarla örtülü bir ilişki sürdürülmek istenir. Bu tür örnekleri çoğaltabilirsiniz.

3- Üzerinde durulması gereken bir diğer konu, ittifak denklemlerine mahkûm olmanın, zaten iki kutup üzerinde tahkim edilen statükoya katkı sunmaktan öteye geçmeyeceğidir. Bu denklemi korumak gerekiyorsa, ‘yeni parti’ olmanın anlamı yok. Bu doğru değilse yapılması gereken, yeni bir alan, zemin, tarz, söylem, politika kazandırmaya odaklı siyaset anlayışını devreye koymaktır ve siyasetin daha anlamlı bir zeminde ilerlemesi için çabalamaktır. ‘Yeni’ olmak; siyaset üretmek, toplumsal kesimlerle iletişimi artırmak, demokratik talepleri seslendirmek ve statükoyu korumaya endekslenmiş ittifak denklemlerine ‘esir’ olmamaktır. ‘Yeni’ olmak, sistem ve statüko ‘jandarmalığı’ yapan bir denklemin parçası olmak değildir.

Sonuç itibariyle; siyaset yapmadan seçim ittifakına mahkûm olmak hem siyaseti tüketir hem de ülkenin geleceğini ipotek altına alır ve öngörülemeyen kimi sorunları tetikleyebilir. Bu nedenle; Türkiye’nin taktiksel suskunluğa değil, çok sesli, çok renkli ve çok fikirli tartışmaya ihtiyacı var.

ADNAN BOYNUKARA KİMDİR?

1987-2009 yılları arasında farklı kurumlarda mühendis ve yönetici olarak çalıştı. 2009-2015 yılları arasında ise Adalet Bakanlığı’nda Yüksek Müşavir olarak görev yaptı. 25 ve 26. dönemlerde Adıyaman milletvekili olarak TBMM’de bulundu.

haber-ici.jpeg
 

 

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir