“Ben de FETÖ’cü olabilir miyim” bilinmezliği
Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik de FETÖ’cülükten gözaltına alındı ya... Alaycı bir yergiye gün doğdu, o biçim yürüyor.
Şakayla karışık takılmalar, ciddi bir korkuyu da dışavuruyor. Herkesin başına gelebileceği korkusu...
Duyduğum son fıkra, bunu hicvediyor. Fıkra bu ya, filozoflar “İki şeyi çözemedim. FETÖ’cü müyüm FETÖ’cü değil miyim, bilmiyorum. Bir de ne zaman öleceğimi bilmiyorum” demeye başlamışlar...
Herkesin içine, bir gün kendisinden de bir FETÖ’cü çıkabileceği kurdu düştü.
En olmadık, en umulmadık kişiler bile kripto FETÖ’cülükle suçlanınca baba oğul, oğul da babası hakkında emin konuşamaz hale geldi. Kimsenin kendisine dahi kefil olamayacağı bir davaya dönüşüyor.
‘SULANDIR BULANDIR’ TAKTİĞİNE DİKKAT
İnsanları kendisi hakkında bile ikileme düşüren bu şüphe, FETÖ’yle mücadelenin geleceği açısından hayra alamet değil.
Ergenekon davaları sürecinde yaşadık bunu. Oraya da bulaştırılıp buraya da sıçratılınca, kimin Ergenekoncu çıkacağının artık belli olmadığı noktalara uzandı.
Ne zaman ki at iziyle it izi bilinemez bir sır oldu, birbirlerinden ayırt edilmeleri güçleşti...
O karambolde bin türlü hesap ne zaman ki birbirine karıştırıldı, oyun içinde oyunlar, katakulliler döndü...
İşte Ergenekon davalarında en ciddi kırılma o zaman yaşandı.
Hukuk kötüye kullanılınca en büyük yarayı adalete güven aldı, istismar edildiği anlaşıldı ve inandırıcılığı gitti.
Darbecilerle mücadelenin siyasi hesaplara alet edildiği, yargının araçsallaştırıldığı algısı yerleşti.
Suçlunun yanında masumun da çatır çatır yandığı ve yakanların bunu zerrece umursamadığı izlenimi oluştu.
Davaların sulandırıldığı kanaati olgunlaştı. Ve bu davalara inanç, sarsıla sarsıla yere çakıldı.
Üstelik, gerçek suçlular da haksız yere suçlananların arasına karışıp dışarı çıktı, başımıza asıl mağdurlardan bile fazla mağdur kesildiler.
Davaların çökmesi en çok o kurtlara yaradı, bir anda kumpas kurbanı pozlarına girdiler, kuzu postuna büründüler, dönüp üste hesap sormaya dahi kalkıştılar.
ALTINDAN FETÖ YENİĞİ ÇIKMASIN!
Benzer bir kırılma eşiğine doğru sürüklenmeyelim kaygısıyla söylüyorum.
Yukarıda anlattığım türden fıkralar neden yaygınlaşıp tutuyor, içinde bir kripto parmağı olabilir mi diye, FETÖ davalarına bakan hakim ve savcılar iki dakika düşünsün.
Acaba Çelik’in, FETÖ kadrolaşmasının yargıyı ele geçirdiği 2010 referandumundan sonra hakimlikten istifa etmesinin payı olabilir mi? FETÖ yargıya tamamen çökerken Çelik’in CHP avukatlığını tercih etmesinin rolü olabilir mi?
CHP’liler, Çelik’in FETÖ’cülükten evi basılacak en son kişi olduğunu içyüzünü bilmenin rahatlığıyla söylüyor olmasın?
Kılıçdaroğlu aynı nedenle baskın için ‘yüz karası ve akıl tutulması’ deme güvenini kendinde bulmasın?
Hanefi Avcı’nın dün Twitter’dan “Ahmet Şık FETÖ’ye karşı çıktığı için benimle birlikte yargılandı, şimdi de FETÖ’ye yardım ettiği suçlamasıyla içeride, buna kim inanır” diye isyanı da aynı çelişkilere dayanmasın?
İzahta zorlanılıyor ve inandırıcılık aşınıyorsa, bilinçli bir aşındırma mı diye kuşkulanmaya yer vardır. Bu gibi davaların nasıl çöktüğünü Ergenekon tecrübesinden öğrenmiş bir akıl, çökertme operasyonu mu çekiyor diye bakmaya yer vardır.