Erzurum Kongresi’nin esrarı!
Millî Mücadele’nin 100. Yılındayız; önemli birçok hadisenin 100. Yılını geride bırakıyoruz. Millî Mücadele’nin halk temsilcilerinin katılımı ile yürütüldüğünü bu kongrelere bakarak söyleyebiliriz.
Bugün Erzurum Kongresi’nin 100. Yılı kutlanacak. Bu arada çok önce yapılan Kars Kongreleri hatırlandı mı acaba? Kars, Ardahan, Batum’un statüsü farklı idi. Kars Millî İslam Şûrası’nın faaliyetlerini bu yüzden bir kenara bıraksak bile, Erzurum Kongresi’nden bir ay önce Batı Anadolu’da toplanan Balıkesir Kongresi bilhassa önemlidir.
Balıkesir Kongresi, M. Kemal Paşa’nın katılımcı olduğu Erzurum Kongresi’nden yaklaşık bir ay önce, M. Kemal Paşa’nın planladığı Sivas Kongresi’nden ise iki ay önce toplanmış olmasına rağmen Nutuk’da sözü edilmemiş, inkılâp tarihlerinde üzerinde gerektiği şekilde durulmamıştır. Millî Mücadele’nin sivil anlatımı, oluşumun sırf M. Kemal ekseninde ele alınması yüzünden ihmal edilmiştir.
Yüz yıl sonra Balıkesir Kongresi’nin nasıl yâd edildiğini araştırdım. Bir sempozyum yapılmış! Bu demektir ki Millî Mücadele’nin batı Anadolu’daki sivil oluşumlar ayağı hâlâ görmezden geliniyor. (Bu sivil Kongre ile ilgili afişi gördüm: Resimde asker olmayan yok! Tabiî kongrenin başkanı Hacım Muhiddin de yok!)
Kabataslak inkılâp tarihi anlatımlarında Erzurum Kongresi’ni Atatürk’ün topladığı iddialarına dahi rastlanır! Mustafa Kemal Paşa Sivas’da bir kongre toplamayı planlamış, Erzurum Kongresine ise katılmaya mecbur kalmıştır.
O günler öyle kritik günlerdir ki, Kemal Paşa İstanbul hükümetinin İngilizlerin baskısı ile geri çağırmalarına karşılık, askerlik görevinden istifa etmiş, sine-i millete dönmüştür. Ortada tereddütlü bir durum vardır. Bu durumu bertaraf eden Milî Mücadele’nin büyük kahramanlarından Kâzım Karabekir Paşa’dır. Kongrenin toplanmasında esaslı rolü olan Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’nın istifasından sonra maiyetinde bulunan en yakın bazı kişilerin dahi yüz çevirdiği bir zamanda, “ben ve kolordum emrinizdedir!” diyerek Millî Mücadele’nin seyrini tayin etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Kongreye katılması kolay olmamıştır. Erzurum Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’nden iki üye istifa etmiş, yerlerine Kemal Paşa ile Rauf Bey alınmıştır. Kongre açıldığında salona Paşa ve Padişah yaveri üniforması ile girmesi itirazlarla karşılanmıştır. Paşa’nın sivil kıyafeti olmadığı için mecbur kaldığını söylemesi inandırıcı bulunmamış, ancak sivil kıyafetle geldiğinde kongreye kabul edilmiş ve başkanlığa seçilmiştir.
Paşa, Erzurum’a geldiğinde padişahın cülus yıldönümünde Vahidetdin’e bir kutlama telgrafı çekmek istemiş, fakat telgrafçılar “3. Ordu Müfettişi ve Fahri Yaveri Hazret-i Şehriyarî Mustafa Kemal” imzalı bu telgrafı kabul etmemiştir! Ancak Kâzım Karabekir’in telgrafçıIarı tutuklaması ile kutlama telgrafı padişaha gönderilir!
Gelelim Kongre’ye… M. Kemal Paşa’nın, reis seçildikten sonra yaptığı konuşmanın 1927’deki Nutuk’da değişik şekilde yer aldığı görülmektedir. Konuşmanın son kısmı: “En son olarak niyazım (duam) şudur ki, Cenab-ı vacibülâmâl (hareketlerimizin sahibi, Allah) hazretlerinin Habib-i Ekremi (Hz. Peygamber) hürmetine ve bu mübarek vatanın sahibi ve müdafaiî ve diyanet-i celile-i Ahmedi’nin (Yüce Muhammed dininin), ila yevmilkıyame (kıyamete kadar) haris-i asdakı (sadık bekçisi) olan millet-i necibemizi (asil milletimizi) ve makam-ı saltanat ve hilafet-i kübrayı masun (yüce hilafet ve saltanat makamını dokunulmaz) ve mukaddesatımızı düşünmekle mükellef olan heyetimizi muvaffak kılsın!... Âmin.”
Nutuk’ta yer almayan şu iki paragraf bilhassa önemlidir:
“Anadolu’daki memuriyetime, bilhassa İngilizler tarafından hazm ü tahammül olunmayacağı ve dahilden de birçok ifsadat ve tezviratın karışacağı, daha o zaman kestirilerek; alenen, gerek Sadrazam Paşa’ya (Damat Ferit) ve gerekse ricali marufa-i devlete söylenmiş ve bilhassa, Zât-ı Akdes-i Hazret-i Padişahi’ye de bilmünasebe, maruzatta bulunmuş idim.”
Birinci paragraf anlaşılmıştır umarım! İkinci paragrafı sadeleştirerek aktaracağım: “Bu konudaki sırlar ve haberleşmelerin ve mukaddes padişahın şahsı ile geçen arzların, görüş alışverişlerinin, şimdilik yayılması uygun olmayıp, inşallahü teala, mübarek vatan ve milletin, fiilen kurtuluşa erdiğini idrak edince, kitap halinde yayını ve o zaman bugünkü Kongre muhterem heyetini teşkil buyuran kıymetli kişilere de bir millî hatıra olarak takdimi düşünülmektedir.”
Birinci paragraf, Samsun’a çıktıktan sonra olup bitenler konusunda temsilcileri tatmin etmek maksadıyla konulmuş olmalıdır. Yani, böyle şeylerin olabileceği hususunda yetkililer, sadrazam ve kutsal padişah haberdardır. Bu mevzu onların bilgisi dahilindedir! Taraflarca bilinen senaryoya ters bir durum yoktur.
İkinci paragraf ise, işin bilhassa gizli–kapalı, esrarengiz kısmı ile ilgilidir. M. Kemal Paşa, Padişah’la arasındaki hususiyeti açıkca hissettirmekte, fakat bunun fâş edilmesini şimdilik uygun bulmamaktadır. Bu ancak kurtuluştan sonra açıklanabilecek bir sırdır...
Paşa zaferden sonra bu sırrı açıklamadığı gibi, Nutuk’ta konuşma metninden çıkarmış. Neden acaba?
(Bu tahrifatdan haberdar olmamızı sağlayan merhum ilim adamımız Fahreddin Kırzıoğlu’nu rahmetle yâd ediyorum).