1957'de başarılamadı “yumuşama iklimi” bu kez başarılsın…
Dün partisinin İl Başkanları Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmesiyle başlayan ülkemizdeki “yumuşama iklimine” işaret ederek, şöyle dedi:
“Siyasi atmosferde oluşan yumuşama ikliminde siyasetçilerin mesajları kadar toplumda siyaset kurumuna yönelik güvenin artmasının da önemli payı vardır. Bu iklimin geçici bir bahar esintisi değil, Türk siyasetinin hâkim karakteri haline gelmesini ümit ediyoruz.”
Erdoğan “geçici bir bahar esintisi” sözleriyle sanırım 1957 yılının başlarında hiç beklenmedik bir dönemde Demokrat Parti ve CHP arasında başlayan ama sadece birkaç ay süren, siyasi tarihimize “bahar havası” olarak geçen döneme referans yaptı.
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, dört yıllık icraatlarının ardından 1954 yılında girdiği seçimlerden en yüksek oyu olarak çıkar. Seçimlerde aldığı yüksek oyun özgüveniyle olmalı ki iktidarının ikinci dönemi, mecliste, muhalefetle ama özellikle ana muhalefet partisi CHP ile sürtüşmeleriyle öne çıkmaya başladığı bir dönem olur. Çıkarttığı kanunlarla muhalif kanadı, basını ve üniversiteyi denetim altına almaya çalışan iktidarla muhalefet arasındaki çekişme 1957 yılına gelindiğinde artık CHP ve Demokrat Parti arasındaki sürtüşme had safhaya ulaşmıştır.
Ama bir şey daha vardır. 1954 yılında sandıktan büyük bir zaferle çıkan DP iktidarı, daha rahat çalışma ortamı yakalayacağına inanmanın aldırmazlığı içinde özellikle ekonomi yönetiminde hata üstüne hata yapar. 1954 seçimleri öncesinde halka vaat ettiği, grev hakkı, basın hürriyeti, ispat hakkı, toplantı kanunu gibi ülkeyi rahatlatacak hamleleri hayata geçirmemek için direnen DP iktidarı bu konularda olumlu adımları atmaz.
Bir de bunun üstüne ekonomik sorunlar günden güne derinleşmeye başlar, Türk parasının değeri hızla düşmeye başlar, ekonomik sıkıntılar da hat safhaya ulaşır. Hayat pahalılığı, enflasyon, geçim sıkıntısı, işsizlik toplumun geniş kesimlerine doğru yayılmaya başlar. DP iktidarı bütçe açığını kapatmak için zam üstüne zam yapar, halk zamların altında nefes alamaz hale gelir.
***
1950 yılında “kamuda tasarruf” vaatleriyle iktidara talip olan DP iktidarı CHP iktidarından daha fazla israf yapar. Kamudaki saltanat iki misline çıkar.
Ekonomik sorunları çözmek için önleyici tedbirler almakta geciken DP iktidarının aldığı tedbirler de pek başarı sağlamaz, çözüm olmaz.
Ülkenin kalkınması için sürekli olarak yapılan zamlarla vatandaşa bindirilen yük vatandaşı artık canından bezdirir. İktidar Meclis’te sürekli kanun çıkaradursun vatandaşın tek bir gündemi vardır o da ekonomik sıkıntılar ve sürekli yağdırılan zamlar.
Çünkü Menderes’in ilk beş yılı, büyük bir kalkınma hamlesine sahne olmuş, yoksul halk daha önce görmediği refahı tanımış ve daha fazlası refah talep etmeye başlamıştı. İktidarın ise artık “daha fazla” verecek kaynakları yoktu. 1957’den itibaren gerilimlerin tırmanmasında bunun payı büyüktür.
1957 yılına bu atmosferde girilir.
***
Demokrat Parti ve CHP arasındaki yumuşama ikliminin tohumları 20 -28 Şubat arasında gerçekleşen 1957 yılı bütçe görüşmeleri esnasında atılır.
CHP ve DP milletvekilleri arasında gerginlikle başlayan bütçe görüşmelerinde muhalefet iktidarı ekonomik sıkıntılar konusunda eleştirir, iktidar yetkileri ise gelen eleştirileri samimiyetle cevaplandırmak için büyük bir çaba sarf eder.
25 Şubat günü gerçekleşen meclis görüşmelerinde, gün içinde Meclise üç farklı atmosfer yaşanır. Sabah oturumunda gerginlik olur. Ardından İsmet İnönü ve Menderes’in ılımlı konuşmalarıyla meclise bir sükunet havası oluşur. Gece oturumdaysa Meclis yeniden gerilir.
Liberal muhalefeti temsil eden Hürriyet Partisi adına konuşan Fethi Çelikbaş iktidarın otomobil saltanatını eleştir. Adnan Menderes kendisi çıkar ve otomobil saltanatı eleştirisine cevap verir, Çelikbaş’ın İşletmeler Bakanı iken yeni araba tahsis edilen ilk bakan olduğunu hatırlatır.
HP ve DP arasındaki sert kavga CHP ve DP gerginliğini ikinci plana iter. İsmet Paşa araya girer ve bir konuşma yapar, konuşmasında Kırşehir’in ilçe yapılmasının gerginliklere sebebiyet verecek şekilde siyaset alet edilmemesini istediğini söyler, bu ilçenin tekrardan il yapılmasının doğru olacağını söyler, der ki:
“Düşüncesiz politika adamları iktidar partisine rey vermediği için Kırşehir’in başına gelen yarın herhangi bir vilâyet veya kazanın başına gelebilir propagandasını zararlı bir surette yaymaktadırlar. Bunu yaymalarının ehemmiyeti yoktur. Böyle bir sözden kaçınmak için teklif yapmıyoruz. Teklifi münhasıran, bir adalet duygusunun tatmini için; şerefiyle yaşayan bir memleket halkının yarasının tedavisi için istirham ediyorum. Maruzatım bundan ibarettir.” (TBMMZC, 25.02.1957, s. 765, 766).
Ortam yumuşar, gündem değişir. Adnan Menderes, İsmet Paşaya bir sonraki oturumda teşekkür eden bir konuşma yapar, der ki:
“Bugün öğleden evvel Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın İnönü konuştu. Bendeniz maalesef burada bulunamadım, konuşmasını yukardan dinledim. Eğer burada olsaydım nasıl büyük bir arzuyla ve şevkle kendisini alkışladığımı görecektiniz. Aynı hislerle sizin de dolu olduğunuzdan eminim... Sizlere arz etmiş olduğum hisler ve böylesine bir vazife aşkı ile donanmış ve bezenmiş bulunan bir parti olduğumuz halde bize karşı daima öylesine yıpratıcı ve kıyasıya, yıkasıya bir mücadele takip edilmekte ve bundan dolayı da içimize öyle bir öksüzlük çökmüş bulunmaktadır ki İsmet İnönü’nün itidal ifade eden sözleri karşısında insani ve sevecen bir muameleye olan güçlü isteğimizin tesiriyle, kalplerimizin şefkat ile dolduğunu gördük. Fakat sevgili arkadaşlarım, elbette ki bir çiçekle bahar olmaz. İnşallah baharı müjdeleyen başka çiçekler de açar...” (TBMMZC, 25.02.1957, s. 767-768).
Bütçe görüşmelerinin başlangıcında birbirlerine sataşan CHP’li ve DP’li vekiller Menderes ve İnönü arasındaki bu diyalogtan sonra birbirlerine karşı saygı ifadeleri kullanmaya başlarlar. Bütçe görüşmeleri bu ılımlı havayla tamamlanır.
***
İsmet Paşa’nın bütçe görüşmelerinden sonra Meclis dışında da bahar havasını devam ettirme tavrını benimsemesi, gözleri Başbakan Adnan Menderes’e çevirir. Merhum Menderes’te İnönü’nün olumlu konuşmalarını karşılıksız bırakmaz.
Yerim dar olduğu için DP ve CHP arasındaki kısa süren “bahar havası” atmosferinin kronolojisini burada yazmam imkansız elbette. Nisan ayına kadar CHP ve DP yakınlaşması sorunsuz bir şekilde devam eder.
Adnan Menderes bahar havasını pozitif yönde besleyecek olumlu demeçler verir sık sık. Bir örnek mesela, 5 Nisan günü Eskişehir’de bulunan Menderes CHP il merkezini ziyaret eder, siyasi yakınlaşmanın devam edeceğini, kırgınlıkların demokratik olgunluk sayesinde aşılacağını, bu yakınlaşmanın ülkeye iyi geleceğini söyler. Ertesi gün Bilecik’e geçen Menderes orada da CHP merkezini ziyaret eder. Menderes’in Bilecik’te halka hitaben yaptığı konuşmasına CHP’liler de gelirler, dinlerler ve alkışlarlar. Menderes gittiği bütün her yerde CHP’yi ziyaret gerçekleştirir. Ilımlı hava Mayıs ayının ortalarına kadar devam eder.
Metin Toker “İsmet Paşayla 10 Yıl” kitabında İsmet Paşa’nın “Bahar Havası, meseleleri karşılıklı oturup halledebilmemiz için bir vasıta” dediğini ama bahar havasının sonunu iyi görmediğini söylediğini aktarır. (Birinci Cilt, sh. 62-63)
***
CHP içinde de DP içinde de bu yakınlaşmadan rahatsız olan isimler vardır. Demokrat Parti’de Celal Bayar, CHP’de Kasım Gülek rahatsız olanların başını çeken isimlerdir. Ve hızla rahatsız olanlar çoğalmaya başlar.
CHP içinde İsmet Paşa, bahar havasını yaratmakla ve partiyi uyuşukluğa sürüklemekle suçlanmaya başlar. DP içinde de Adnan Menderes suçlanır, CHP’ye karşı aşırı tavizkar olmakla itham edilir.
CHP ve Demokrat Parti arasında başlayan bahar havasında tek bir çiçek açar, Kırşehir yeniden il olur.
İttifak bozulur. Bahar havası yerini zemheri kara kışa bırakır, ülke yeniden gerginliklerin en üst seviye çıktığı atmosfere bürünür.
Metin Toker kitabında şöyle der: “Eğer İsmet Paşa ile Adnan Menderes arasında DP iktidarı devrinde devamlı temas sağlanabilseydi partilerin çekişmesi bir kör döğüşü halini almazdı ve demokratik rejimin akıbeti her halde değişik olurdu. Fakat bu temasları engelleyen Menderes’in ruh haletiydi, bu temasları hiç istemeyen ise Celal Bayar.” (İsmet Paşayla 10 Yıl, 1. Cilt sh.46)
Merhum Aydın Menderes ise “Babam ve Ben” kitabında Nihat Erim’den dinlediği anekdotu “ilk kez paylaşıyorum” diyerek aktarır. Nihat Erim, DP ve CHP arasındaki bahar havasından Turhan Feyzioğlu’nun rahatsız olduğunu, İsmet Paşa’ya “Paşam zaten Menderes’i halk tutuyor. Siz de bu hükümete itirazdan ve Menderes’i eleştirmekten vazgeçerseniz ya da muhalefetinizi hissedilir ölçüde yumuşatacak olursanız bizim CHP olarak yapacak işimiz, söyleyecek sözümüz kalmaz” diyerek Paşanın aklını çeldiğini ve etkilediğini yazıyor. (Sh.82)
CHP lideri Özgür Özel’e yapılan eleştirilere ne kadar benziyor değil mi?
Nitekim bahar havası kısa sürdü, iktidar ve muhalefet partisinin ülke meselelerini karşılıklı konuşma, çözebilme imkanı da ortadan kalkmış oldu. O gün bugündür iktidar partileri ve muhalefet partileri arasında Metin Toker’in ifadesiyle bir kör döğüş yürüyüp gidiyor.
Filmi geriye sarıp bakalım, CHP ve Demokrat Parti arasındaki bahar havası devam etseydi ülkemiz bugün nerelerde olurdu.
O yüzden ülkesini seven biri olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu iklimin geçici bir bahar esintisi değil, Türk siyasetinin hâkim karakteri haline gelmesini ümit ediyoruz” duasına, temennisine canu gönülden katılıyorum.
Bu kez başarılsın ve gelip geçici bahar havası değil, kalıcı bir iklime dönüşsün inşallah.
Bu havayı bozmak isteyenler olacaktır, Cumhurbaşkanı Erdoğan da CHP lideri Özgür Özel de bu havayı bozmak isteyenlere geçit vermesinler…İktidar ve muhalefet partisi arasında ülke yararına kalıcı bir iklim inşa etsinler…
Hamiş: Yazımda Prof. Dr. Sabit Okuyan’ın “Menderes-İnönü Arasında Kısa Süren Bahar Havası ve Yansımaları (1957)” isimli çalışmasından yararlandım.