Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın
Türkiye’de hayvan hakları, 1 Temmuz 2004 tarihli 5199 numaralı Hayvanları Koruma Kanunu ile düzenlendi. Kanuna göre tüm hayvanlar eşit ve kanun hükümleri çerçevesinde yaşam hakkına sahiptir. Kanun, Türkiye’deki tüm başıboş hayvanların kısırlaştırılması, aşılanması ve rehabilitasyonunun gerekli olduğunu şart koşuyordu. Yasanın ilk 3 maddesi şöyleydi;
1-Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.
2- Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir.
3- Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.
2021 yılına gelindiğinde parlamento, pet shoplarda köpek ve kedi satışını yasaklayan, hayvan sirklerini, yunus parklarını kaldıran, köpek ve kedi sahiplerinin petleri için çipli kimlik almalarını zorunlu kılan bir hayvan hakları yasa tasarısını daha kabul etti. Oysa yasaya rağmen başıboş hayvanlar hiçbir zaman etkili bir şekilde kısırlaştırılmadı. Kısırlaştırma ve aşılama gibi asli görevleri olan barınaklar kırsal alanda başıboş hayvan arzına ayak uyduramadı. Şehirden uzakta çok da iyi olmayan koşullarda gereken hizmeti vermeye çalıştı.
Türkiye’deki başıboş köpek sayısı 4 milyon civarında, ki rakam da gereken eylemlerin yapılmadığının delili. Pandemi döneminde de ev içerisinde hayvan besleme oranı artmıştı. Pandemi sonrası çoğunun sokaklara terk edildiği biliniyor. Köpek çiftliklerinin kontrolsüzce hayvan üretmesi, kimliksiz hayvanların sokaklara geri bırakılması, gerekli kontrol ve önlemleri alması gereken belediyelerin de bu görevi layıkıyla ifa edecek ne bütçeye ne de kapasiteye sahip olmaması sonucu adım adım bu günlere gelindi.
Bu sorunun bir kutuplaştırma aracı ve seçmen konsolide aracı olarak kullanılması aslında yasanın komisyondan geçmesiyle başlayan bir durum değil. 2021 senesinde, Gaziantep’te başıboş iki pitbull köpeğinin sokakta bir kız evladını yaralamasının ardından yapılan konuşma aynen şöyleydi: “Şimdi bu köpekler parası bol olanların köpekleri. Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın.”
Diğer yandan usul usul köpek sorunu bir şekilde gündemde tutuluyordu. Duyduğumuz elim olaylar karşısında daha da hızlı şekilde aksiyon alınması gerekirken popülasyon hızla artıyordu.
Beyaz Türklerin hayvanlarına sahip çıkması gerekiyordu. Ya beyaz Türklerin hemen karşısına konuşlandırılan muhafazakâr kitle ne yapacaktı? İmdada reyting rekortmeni diziler yetişti. Seküler- dindar ayrımındaki tabulara odaklanan tartışmalı dizi Kızılcık Şerbetinin 5. Bölümünde Doğa sokakta bulduğu başıboş bir köpeği getiriyordu. Oldukça nahoş karşılanan muhafazakâr tepkileri; köpeğin olduğu yerde kılınan namazın kabul edilmeyeceği, köpek giren eve şeytanın gireceği gibi gerçekliğinin dinde hiçbir karşılığı olmayan konular dizinin gündemine alınmıştı.
Tüm Türkiye’nin merakla izlediği dizide Müslümanların köpeklerden uzak durması öğütleniyordu bir bakıma. Diğer yanda da beyaz Türkler köpeklerine sahip çıkması. Bu gündem hiç kapatılmamıştı. Kapatılmayacaktı.
Köpeğe dahi kumpas kurulan ülke.
İstanbul tramvaylarında seyahat etmesiyle ünlenen sokak köpeği Boji çok sevilmişti. Ancak her güzel şey gibi gadre uğraması uzun sürmedi. Garibim de kumpasa uğradı. Ulaşım araçlarında özgür bir şekilde seyahat edebilmesi troller tarafından her şeyi çok güzel olan ülkenin tek kusuru oluverdi! Tramvay içerisine dışkılama yaptığı haberi yayılan köpek, Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun belediyecilik ihmali olarak lanse edildi. Peşi sıra izlenen güvenlik görüntülerinde Boji’ye kumpas yapıldığı ortaya çıktı. Bu olay da hükümet ve muhalefet bloklarını daha da birbirine düşürdü. Neyse ki Boji Ömer Koç tarafından sahiplenildi ve huzurlu hayatına kavuştu.
Mevcut yasa yeterince uygulanmadığı için bu haldeyiz.
30 gün içerisinde sahiplenilmeyen hayvanların öldürülmesi teklifinin arkasında bir sürü neden var.
Öncelikle bu maddi durum içerisinde sahip olunan hayvana bakmak her geçen gün daha da zorlaşacak, bunun sonucunda sokağa salınmalar daha da hızlanacaktı. Bu popülasyonun da amansızca artması demekti. Hiperenflasyon, emekli aylıkları sorunu gibi muhalefet ve iktidar arasındaki oy uçurumunu arttıracak, makası daha da açacak konuların da üstünün kapatılması gerekiyordu. İşte bunun için yeni yasadan daha güçlü bir aparat olamazdı.
Zamanlama manidar
AKP’nin son belediye seçimlerinde yaşadığı hezimetler ve devrettiği belediyelerden sonra yeni belediye yönetimleri üzerinde baskı kurmanın da bir başka yolu olarak bu yasa oldukça elverişliydi. Zira muhalefetin bu konuda başından beri seçeceği yol belliydi ve sonuna kadar ötenaziye karşıydı. Kanun aracılığı ile uygulamayan belediyeler üzerinde söz sahibi olması fırsatı tepilecek bir nasip miydi? Ayrıca kayyım uygulamasını da devreye sokmanın bir yolu olabilecek mi onu da zamanla göreceğiz.
Ana akım medya kanallarında, devletin haber ağlarında, iktidara yakın medya organlarında durmaksızın bu konuyla ilgili haberler yapılması da bir seçmen birleştiriş biçimiydi. Bu nereden bakılırsa bakılsın win win bir siyasettir. Hem krizi önleyeme hem de var olan krizi öldürme yoluyla önlemeye çalışarak taraftarı yeniden toparla… Bu zekâ karşısında şapka çıkarılır. Seçimin acı faturası beklediğimiz süreç içerisinde birkaç cılız istifa dışında kimseyi tatmin etmemişti. Herkesin beklediği, o yumruğu hızlıca masaya vuran, uzlaşmadan uzak, sorunu yönetebilecek tek mercii olan o gücü görmekti; başardı da. Uzun senelerdir duymaya hasret kaldığımız merhamet sözleri dile geldi, buna karşın şedit açıklamalar da yapıldı. Ve artık yeniden kendi kaygan kitlesi beklediği o kararlılığı gördüğü için galeyana kapılmıştı. İşler yolundaydı.
Oysa…
Köpekleri öldürmek, herhangi bir vahşi hayvanı nefsi müdafaa ve başkalarını savunmak için öldürmek kadar haklı görünebilir. Ancak yapılan araştırmalar ötenazinin başıboş hayvan popülasyonu üzerinde çok az etkisi olduğunu kanıtlıyor. Bunu önceki bir yazımda delilleriyle yazmıştım. Hindistan onlarca yıldır sokak köpeklerini itlaf programları aracılığıyla kontrol altına almaya çalışıyor ve hâlâ tüm ülkeler arasında en yüksek sokak köpeği nüfusuna sahip ülke. Bu da bunun en büyük ispatı…
Fakat bu ülkenin bitmeyen siyasi çalkantıları arasında olanlar olacak, olanlar oldu…